30 Ağustos 2019 20:57

Bir kolda Trump bir kolda Putin: İşte Erdoğan’ın antiemperyalizmi!

Bir kolda Trump bir kolda Putin: İşte Erdoğan’ın antiemperyalizmi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün, herhangi bir ülkede sokağa çıkıp, “Dünyanın sözüne en güvenilmez lideri kimdir?​” diye sorsanız, istisnasız her ülkede alacağınız yanıt, çok büyük bir oranla “ABD Başkanı Donald Trump” olacaktır.

Ancak Erdoğan ve Hükümeti, Erdoğan’ın ağzından çıkanı emir telakki eden AKP sözcüleri tam tersini düşünüyor. Üstelik bu yeni de değil. Trump’ın seçilmesinden beri Erdoğan ve yakın ekibi için Trump, dünyanın en güvenilir, sözlerine en çok itibar edilen, hatta “Türk dostu” denebilecek bir liderdir! Öyle ki, geçen yıl “Türkiye’yi mahvederiz” diye tweetler attığı, doların 7 TL’yi aştığı günlerde bile Erdoğan ve ekibi, “Trump yanıltılıyor” demiştir!

Kaldı ki S-400’lerin alınması üstünden Türkiye ve ABD arasındaki gerilim alevlenirken ve Türkiye’ye yönelik yaptırımlar gündeme gelirken de Erdoğan ve Hükümetinin gözü kulağı Trump’ın ağzından çıkacaklardaydı. ABD Başkanı, “F-35’leri Türkiye’ye vermeyeceğiz” dediğinde ya da “Yaptırımların nasıl uygulanacağı üstünde çalışıyoruz” beyanı verdiğinde bile Hükümet temsilcileri Trump’ın yanıltıldığını ama sonunda “Trump’ın doğru yolu bularak Türkiye lehine kararlar alacağını” ummaya devam ediyorlardı. Bugün de “güvenli bölge” konusunda Türkiye’yi yönetenler hâlâ, Trump’ın ayak üstü söylediklerine dayanarak, ABD’yi “güvenli bölge” konusunda Türkiye’nin tezine yaklaştıracaklarını ummaya devam ediyorlar.

ÖTEKİ EN GÜVENİLİR LİDER PUTİN!

Erdoğan ve ekibinin Trump gibi güvendiği bir lider daha var: Rusya Devlet Başkanı Putin!

Eğer bugün, “Dünyanın sözüne en güvenilmez lideri kimdir?​” ya daDünyanın en güvenilmez lideri kimdir?​” diye bir anket yapsak, birinci sırada Trump, ikinci sırada ise Putin çıkar. Çünkü bugün dünyanın yeniden paylaşımında en büyük ikinci büyük emperyalist gücün lideridir Putin.

Ama yöntemleri farklıdır Putin’in.

Sonuçta Putin, KGB’de yetişmiş bir ajandır. Aldığı eğitim, onun kişisel özelliklerini de bir avantaja dönüştürürken “diplomasi” ve “halkla ilişkilerde” de ajanlık eğitiminde öğrendiklerini kendisi için bir faydaya dönüştürmüştür.

Erdoğan işte bu Putin’le yılda en az 5-6 kez görüşüyor. Hatta Suriye’deki her sıcak gelişmede önce telefona sarılıyor, olmadı uçağa atlayıp Moskova’ya gidiyor. Bunun en son örneğini İdlib’de, Suriye ordusunun terörist odaklara karşı giriştiği operasyonda Türkiye’nin gözlem noktalarının da çatışma ortasında kalmasında gördük.

Rusya, Suriye’de stratejik bakımdan Türkiye’nin karşısında kalıyor. Türkiye’nin iki “kırmızı çizgisi”nden birisi olan “Esad rejimini tanımama” konusunda da Rusya’nın tutumu böyle. Ama öte yandan aynı Rusya taktik konularda Türkiye’ye destek vermekten çekinmiyor: ABD ile Türkiye’nin yakınlaşmasını önlemek, hatta provoke etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Öyle ki Rusya, Türkiye’ye Afrin harekatında tam destek verirken İblib’de cihadist terörist grupların başına gardiyan olarak Türkiye’yi dikebiliyor. Suriye ve İran güçleriyle Türkiye’yi de hedef alan askeri girişimlerden de çekinmiyor. En azından Suriye’nin girişimlerinin arkasında yer alıyor.

Bunu son günlerde daha açıkça görüyoruz.

Putin bir yandan; “Madem ABD size patriot vermedi, alın size S-400” derken, F-35 ambargosuna karşı da SU-35, SU-57 gibi en modern savaş uçaklarını teklif etmekten geri durmuyor; her türlü savaş araç gereç için Türkiye’ye açık çek veriyor!

Gelinen yerde, İdlib’deki gelişmelerle ilgili Putin’den destek istemeye giden Erdoğan’ın Moskova ziyareti de bir “silah satışı şovu”na dönüştü. Öyle ki “Şov”daki muhabbet, “Şu helikopteri alırsanız şu çok beğendiğinizi belli ettiğiniz 1.6 milyon TL’lik limuzin de bedava!” denmeye kadar vardırıldı!

PUTİN VE TRUMP’A SINIRSIZ GÜVEN SİYASETİ

Kısacası, Ortadoğu’nun yeniden paylaşımı için Suriye sahasında karşı karşıya gelmiş olan iki büyük emperyalist güç arasında bir mücadele sürüyor. Türkiye bu mücadelede, “Ben de paylaşım masasında olmalıyım” derken, bu iki büyük güç arasındaki mücadeleden yararlanmayı hesaplıyor. Bunu da iki ülkenin liderleriyle “Samimi dostluklar kurarak”, Rusya Lideri Putin ve ABD Lideri Trump’la kol kola girerek yapmayı amaçlıyor.

Burada Erdoğan’ın Putin ve Trump’la olan “dostluğu”; diplomatik sınırların da ötesinde basbayağı iki emperyalist lidere “sınırsız bir güven”e kadar götürülüyor.

AKP propagandası ve havuz medyası ise bunu; Erdoğan’ın “mucizevi diplomatik zaferi”, en büyük liderlerle kol kola yürümesi ve “emperyalizme karşı mücadele” örneği olarak propaganda ediyor.  

Bu elbette ki bütün tarihi gerçeklerle, sadece tarihle değil insan aklıyla da alay etmektir.

Çünkü, bugüne kadar, birbirini açıkça düşman ilan etmiş, dünyanın yeniden paylaşımı mücadelesi içinde yer almış bu en büyük iki emperyalist ülkenin liderleriyle kol kola girmek, bırakalım antiemperyalist mücadeleyi her tür hesap planı ötesinde anlaşılmazdır. Emperyalistlerle uzlaşarak Osmanlı’nın ömrünü uzatma gayreti içinde olan Abdulhamid bile böyle bir hale düşmemiştir.

Çünkü böyle bir antiemperyalizm gaflet ve delaletle bile açıklanamaz!

İdlib’deki gelişmeler ve “Fırat’ın doğusu”ndaki “güvenli bölge” tartışmaları bu iki emperyalist liderle kol kola ne kadar ve nerelere kadar gidileceğini de açıkça göstermeye başlamıştır!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa