04 Eylül 2019 19:20

Ne kadar bilgi, o kadar futbol

Ne kadar bilgi, o kadar futbol

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Transferlerle gurur duyuyor, kendimizden geçecek kadar mutlu oluyoruz. Futbola “kazanmak” odaklı bakışımızın sonucunda, yöneticisinden teknik direktörüne, medyasından taraftarına kadar transfer bağımlılığının sığ sularına hapsolmuş durumdayız. Sahip olduğumuz çarpık bakış açısı yüzünden, bu oyunda asıl gurur duyulması gereken olgunun, genç oyuncular yetiştirmek ve bununla bağlantılı olarak oyunun kalitesini/düzeyini yükseltmek olduğunu bir türlü göremiyor ve algılayamıyoruz. Tabii oyuncu yetiştirmek/geliştirmek, oyunun kalitesini yükseltmek işin zor kısmı. Bilgi ve yoğun emek gerektiriyor. Transferlerle yol almak ise kolay. Bastır parayı, getir yıldızı, başarıdan başarıya koş!.. Formül bu kadar basit işte!..

Çoğu, 30 yaşının üzerinde olan yabancı oyuncuların fark yaratabilecek dönemleri geride bıraktığını kabul edemiyoruz. Onların mucize kabilinden işler başaracağına dair inancımız asla tükenmiyor. Alışılmış bir kere. İşlerin transfersiz de yürütülebileceğine hiç kimse inanmıyor, inanmak istemiyor...

Bu saçmalığa en çok karşı durması ve tepki vermesi gereken teknik direktörler de transfer akıntısına kendilerini kaptırmış durumdalar. Sürekli sipariş veriyorlar, “Kaleci lazım”, “Stoper lazım”, “Sol tarafa oyuncu lazım”, “Santrfor lazım” gibi hayıflanmalar eşliğinde. Sanki hepsi aynı tezgahın ürünü. Bir tanesi de çıkıp demiyor ki, “Transfere gerek yok. Ben kendime ve kadrodaki oyunculara güveniyorum. Mevcut oyuncularla çok iyi işler başarabileceğimize inanıyorum.”

Diyemiyorlar çünkü bilgi yok. Bilgi olmayınca öz güven de hak getire tabii. Bilgi olsa zaten transfer istemez, oyuncu yetiştirmeye, oyuncu geliştirmeye öncelik ve ağırlık verirler.

Transfer bağımlılığı futbolumuzda çok ciddi bir teknik direktör sorunu olduğunun göstergesi aynı zamanda. Futbolu geliştirip yükseltecek olan temel unsur teknik direktörlerdir ancak ne var ki onlardan yana ne ufuk açıcı bir girişime, ne de heyecan verici bir değişikliğe tanıklık edebiliyoruz. Birbirlerinden ne gibi farklılıkları var onu bile anlamak mümkün değil. Kısır döngüye dönüşmüş tuhaf bir sirkülasyon halinde takımlar arasında dolaşıp duruyorlar…

Oysa futbolumuzun en çok; teknik, taktik, psikolojik ve diğer kültürel alanlarda bilgisini, birikimini, farklılığını ortaya koyup oyuna ciddi anlamda katkı sunacak teknik direktörlere ihtiyacı var. Buna karşılık bizim teknik direktörlerimiz ise oyundan çok transfer ve hakem konusuyla ilgililer. Haklarını yememek lazım ama, başarısız sonuçlara kılıf üretmekte ve yalakalık ekseninde yol alarak taraftarları kışkırtıp yedeklemekte çok iyiler!..

Bilgili teknik direktörler, tek tek oyuncuların becerisine, yaratıcılığına değil, takımların oyun gücüne inanır, güvenir. Oyunu oyuncular üzerinden kurmanın doğru bir strateji olmadığını bilirler. Sonuçta oyuncuların performansını olumsuz etkileyebilecek sayısız faktör söz konusu. Teknik direktörlerin böylesi durumlara hazırlıklı olması ve bu tür olumsuzlukların takıma yansımaması için en başından gereken önlemleri alması beklenir. Bunun ilk şartı da kolektif mücadeleyi özümsemiş ve her koşulda kolektif mücadelenin gereğini yerine getiren takım olmayı başarmaktır. Oyuncuların bireysel performansına bel bağlayarak ne kadar yol alınabilir ki?

Kulüpler, kariyerlerinin sonuna yaklaşmış olan yabancılara dünyanın parasını veredursun medya, Avrupa’nın çeşitli kulüplerinde forma giyen Türk pasaportlu oyuncular üzerinden “Avrupa futboluna Türk damgası” başlıklı haberler yapıyor. Aşağılık kompleksinin utanç verici boyuta ulaşmasının bir örneği. Nasıl bir damgaysa, haberde sözü edilen futbolcular arasında, birkaç tanesi dışında istikrarlı şekilde forma giyen yok. Kaldı ki bu oyuncuların çoğunun altyapı eğitimini Avrupa’da aldığı da başka bir gerçek. Biz sayısı 20’yi bulmayan ve çoğu Avrupa’da yetişmiş oyuncuyla damga vuruyorsak, yabancı oyuncudan geçilmeyen bizim futbolumuza kim damga vuruyor acaba? Bu soruya “menajerler” diye yanıt vermek yanlış olmaz herhalde.

Teknik direktörlerin, yöneticilerin, medyanın, taraftarların bilgi seviyesi neyse futbolun seviyesi de o kadar oluyor işte. Böyle teknik direktöre, böyle yöneticiye, böyle medyaya, böyle taraftara, böyle futbol!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa