Bir nükleer silahımız ve füzelerimiz eksik kalmıştı!
Fotoğraf: Envato
Yandaş sermayenin en tatlı kâr alanı haline gelen silah sanayi ve silahlanma etrafında yürütülen kampanyanın önünde sonunda buraya geleceği belliydi.
Önceki gün Orta Anadolu Ekonomi Forumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nükleer silah ve bu silahları taşıyacak füzeler üreteceğini ve bu konuda bazı adımların atıldığını söyledi.
Dünyada pek çok ülkenin elinde nükleer silahlar ve füzeler bulunduğunu öne süren Erdoğan Türkiye’nin de nükleer silah ve füzelere sahip olması gerektiğini söyledi. Gerekçesi ise şöyleydi: “Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil... Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın istiyorlar! Ben bunu kabul etmiyorum. ...Hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ‘Sakın ha sen yapma’ diyorlar. Yanı başımızda İsrail var mı? Var. Bütün her şeyiyle onunla korkutuyor...”
NÜKLEER SİLAH ÜRETİMİ HANGİ KOŞULLARDA GÜNDEME GELDİ?
Son yıllarda girişilen “tek parti tek adam yönetimi” etrafında yapılan askeri operasyonlar, komşu ülkelerle anlaşmazlıkları silahla çözme hevesi ve bu doğrultuda devreye sokulan politikalar Türkiye’yi adım adım “nükleer silah sevdalısı” noktasına getirdi. Bu gidişat bugün değilse bile yarın, silahlanmanın uç noktası olan “Nükleer silah edinme” tartışmasına gelecekti! Nitekim şimdi de bu aşamaya gelindiği görülüyor.
Ekonominin böylesi ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu, dış borçların ödenmesinde büyük sorunlarla karşı karşıya olunduğu, yıllık bütçe açığı hedefinin ilk yedi ayda aşıldığı, ekonominin küçülen bir seyre girildiği ve bu seyrin daha uzun süre devam edeceği, halkın işsizlik, geçim sıkıntısı içinde boğulduğu, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda büyük sorunların yaşandığı, eğitimli gençlerin kitleler halinde yurt dışına gitmek için kuyruğa girdiği koşullarda, Siyasette AKP-MHP ittifakının hızla güç ve itibar kaybettiği, AKP’nin içinden çıkan grupların partileşme aşamasına geldiği ve AKP’deki bunalımın önlenemez boyutlara ulaşacağına dair ciddi işaretlerin ortaya çıktığı, Erdoğan’ın kişisel desteğinin de yüzde 44’lere (son anket) indiği durumda,Dış politikada Suriye ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere Erdoğan ve Hükümetinin dış politikasının tam bir açmaza sürüklendiği, Suriye, İsrail, Mısır gibi bölgenin en önemli ülkeleriyle diplomatik ilişkinin bile olmadığı ... bir dönemde “Nükleer silah üreteceğiz. Nükleer silahları taşıyacak füzeler yapacağız” diyerek ortaya çıkmak, herhalde hayra alamet görülemeyeceği gibi kendi aklıyla düşünenler için akla da uygun görülemez.
NÜKLEER, İÇERİDE MUHALEFETİ DIŞARIDA
KOMŞULARI HİZAYA GETİRMEK İÇİN Mİ?
Böyle bir dönemde bölgede silahlanmayı kışkırtacak olan “Nükleer silah üretme girişimleri” ülkeye yeni büyük ekonomik yükler getirecek, bölge ve dünya ülkeleriyle yeni gerilimlere yol açacağı gibi Türkiye’yi dış politikada daha da yalnızlaştıracaktır. Dahası, “Nükleer silahlar üretimine” girişilmesi, Türkiye’yi, sadece kendisi için tehdit olarak algılayacak ülkelerle değil; dünyanın her yanındaki nükleer karşıtlarıyla, çevrecilerle, hak savunucuları ve savaş karşıtlarıyla, yanı sıra antiemperyalist güçlerle dolaysız biçimde karşı karşıya getirecektir.
Ancak tek parti tek adam yönetimlerinin politikalar, girişimleri ülke çıkarları ve halkın ihtiyaçlarıyla açıklanamazdır. Onlar için esas olan yığınların kafasının mümkün olduğu kadar çok karıştırılması, karışıklığın halkın hassas olduğu konularda yoğunlaştırılarak yedeklenmesidir.
Bu açıdan bakıldığında açıkça görülür ki;
“Tek adam yönetimi” kendisine meşruiyet kazandıran öteki bütün dayanaklarının çöktüğünü görmekte,Ekonomiden iç-dış politikaya kadar her alanda çözümsüzlüğe sürüklenmekte ve halk desteğini hızla kaybetmektedir.
BAĞIMSIZLIK DAHA ÇOK SİLAHLANARAK SAĞLANAMAZ
Öte yandan AKP iktidarı, “Nükleer silah üretimini” halk tepkisini bastırmak, ve bu konuda aktif bir tutum almasının zor olduğunu tahmin ettiği muhalefeti etkisizleştirmek için kullanmak istemektedir.
Ama burada şunu da bertmeliyiz ki; sorunu sadece halkın yedeklenmesine indirgemek doğru olmaz. Çünkü; Türkiye’nin “Aktif dış politikaya yönelme” olarak bilinen ve “Türkiye’nin ulusal güvenliğinin sınırlarının ülke sınırlarının ötesinden başladığını” iddia eden stratejik yöneliş; (Yayılmacı, yeni Osmanlıcı dış politika ile birlikte ele alındığında) nükleer silahlanmaya da ihtiyaç duymaktadır. Bu aynı zamanda bölge ülkelerini hizaya getirmek içindir.
Tartışma henüz yenidir ve yeni tartışmalara gebedir. Ama şimdiden şunu söylemeliyiz ki; bugüne kadar daha çok silahlandığı için bağımsızlığını koruyan bir ülke yoktur. Tersine ülkelerin güvenliğini sağlayan halkın mutlu, huzur ve barış içinde olmasıdır.
Memleketin iç ve dış politikasını, ekonominin sorunlarını silahla çözeceğini sanan ülkeler önü sonu gelmez çatışmalar içinde yok olmaya mahkumdurlar.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44