09 Eylül 2019 19:36

Gidişat ve 'Susamam!..'

Gidişat ve 'Susamam!..'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tek adam rejimi, dayandığı ittifakın iki partisiyle bastırdı, yerel seçimlere giderken. Rejim, ısrarla “beka sorunu” dedi, muhalefetin kazanması halinde memleketin batacağını ileri sürdü. İttifaka katılmayan Saadet dahil olmak üzere, “Millet İttifakı”nı, HDP ile yakınlaşıyorlar diye hedef tahtasına koydu... Bahçeli ile MHP’si bir yandan, Erdoğan ile AKP’si öte yandan, el ele, milliyetçilikte sınır tanımadı, kendileri dışındaki herkesi terörle suçladı. PKK ile FETÖ’nün avucuna düşmüşler, kazanırlarsa belediyelere “teröristleri” dolduracaklardı!

Sonuç biliniyor; AKP neredeyse bütün büyük belediyeleri kaybetti. AKP’nin elinden bazı küçük belediyeleri kapsa bile, MHP de öyle.

Hele İstanbul’da rejim üst üste iki yenilgi aldı. Saymıyorum deyip yenilediği seçimde ara açıldı, rejim bu kez bir 800 bin fark yedi. Ne “beka” ajitasyonu tuttu, ne “terör” suçlamasıyla muhaliflerin “Terörizmle işbirliği yaptığı” iddiası.

Belli oldu ki, halk bıkmıştı! Artık koca koca laflar ve pabuç gibi iddialar tutmaz, tehditler sökmez olmuştu. Korku duvarı yıkılmasa bile çatlamış, halkın çoğunluğu ne dense takmıyordu.

Hem de suçlamalara rağmen, muhalefet, rejimin gözünün içine baka baka bir araya gelerek almıştı bütün büyük illeri. CHP içinde Türk-Kürt yakınlaşmasını savunan bir kesimin varlığı, İYİ Partiyle CHP’nin HDP ile açıktan ittifak yapmasına yetmese bile, cümle alem biliyordu ki, HDP ve sosyalistler de desteklemiş ve muhalefet öyle kazanmıştı.

Öte yandan rejim kaybetmesine kaybetmiş; ama -akıllanmamış demeyelim– yenilgiyi kabul etmemişti. Sorun akıllanıp akıllanmama sorunu değildi çünkü, rejimin çaresi yoktu. Akıllı olsa ne yapacak, nasıl kabul edecekti? Onca saltanatla şatafatı bırakıp gidecek miydi? Koca parti, reisiyle üstelik, iktidarla ihtişamı nasıl gönüllü terk ederdi?

Yenilenen İstanbul seçimi, bırakmayınca daha kötü olduğunu göstermişti, göstermesine; ama iktidarın kuralıdır, “dava kitabı”nda bırakıp gitmek yazmaz! “Dava adamı” kavga adamıdır, mücadeleyi bırakıp kavgayı terk etmez, çarpışmadan gitmez!

“Dava”, “Ömerlerin davası” değildir kuşkusuz. O, güzellemedir, laftır. Dava, en önce iktidardır. İkbaldir yani. Nimettir. İtibar denir, itibardan tasarruf olmaz diye açıklanır, ama sebeplenmedir. Bir eli yağda bir eli balda olmadır, ejder meyvesidir, onlarca ve onlarca Mercedes’tir, üst üste uçaklar, helikopterlerdir. Elin sıcak sudan soğuğa sokulmaması, ayağın üst üste beş-on kez toprağa basılmaması, kırmızı halılardan inilmemesidir. İktidar velhasıl ganimettir aynı zamanda, her bir devlet tesisiyle işletmesinin kendine bağlanmasıdır. Herkesin selam durması, iki dudağın arasından çıkanın ve bir tek imzanın kanun olmasıdır.

Bir kaçırılsa elden, üç gün sonra kim yüzüne bakacak, kim takacaktır?

Ve tabii ki trollerle, vakıf, tekke ve sair sebeplenenlerle bir de “etraf” vardır. Yaman tahrik ve teşvik kaynağıdır. Doruk büyük iktidarsa, etraf da küçük iktidarlardır. Büyüğü yukarıya ayrılıyorsa küçükleri kapanlardır ki, onların da, bir gidilse, yüzlerine bakan olmayacak, cepleri bir daha hiç dolmayacaktır!

Velhasıl... Kabullenilmeyecek ve gidilmeyecektir.

Gerisi, hele halkın rızası elden kaçırılmışsa, kolay değildir; ama zorlanacaktır. Silahlar da bellidir, milyon tane değildir.

Muhalefet de milliyetçilikle malul olunca, çakaralmazlığı görülse bile, kadim bir silah Kürtlerin başı üzerinden oynamaktır: Öyleyse gelsin kayyumlar! Paslanmış olsa bile silah çalışmaktadır; İmamoğlu Diyarbakır’a gitmekte zorlanmış, İYİ Parti HDP’ye saydırmaktadır.

“Pek tepki gelmedi” denmiş, hayra yorulup bu kez, yine fazla kurcalanmayan E. Erdem’le E. Berberoğlu’dan sonra, yeni bir deneme olarak, İstanbul İl Başkanı C. Kaftancıoğlu’nun üzerine varılmıştır. Ve gerginlik siyaseti sürdürülmektedir: İstanbul’a kayyum söylentileri “Pazara konuşacağım”la resmen gündem edilmektedir.

Ne mi olacaktır? Yanıt gençlerden gelmektedir: “Susamam”!

Bazı üreticilerinin kafalarında karışıklık olsa ve “O paylaşsın bu paylaşmasın” gereksizlikleri yaşansa bile, milyonlarca genç kendi sözleri olarak çoktan sahiplenmiştir. Artık halkı susturma olanağı yoktur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa