11 Eylül 2019
DİĞER YAZILARI
Kaybettiniz 6 Mart 2025
Örgüt 27 Şubat 2025
Mehmet Türkmen 20 Şubat 2025
Güç bende artık 13 Şubat 2025
Hadi yine iyiyiz 6 Şubat 2025
Sorun modelde 30 Ocak 2025
Tan ile Bulu 23 Ocak 2025
İkinci çocuk 16 Ocak 2025
Pislik 9 Ocak 2025
Benim adamımdan hoca 2 Ocak 2025
YAZI ARŞİVİ

Şimdi “Beyaz yakalı” diye bir sınıf oluşturdular işçilerin arasından. Çoğu üniversite, yüksek okul mezunu işçi gençler özel sektörde belki biraz daha fazla maaşla ama çoğunlukla işçilerden daha kötü şartlarda çalışıyor. Fabrikalarda çarkların devamlı dönmesini sağlamaktan sorumlular. Organize sanayi bölgelerinde geceleri, gündüzleri yok. Ve en önemlisi meslek örgütlerine de üye değillerse, ki yine çoğu eskiden mecburen üye olunan mühendis, mimar odalarına üye değiller, örgütsüzler. Sendikaya üye olamıyorlar ve konumları işçi ile patron arası bir yerde.

Üniversite mezunu gençlerin dörtte biri işsiz. Bir o kadarı da kendi işini yapamıyor. Tarih öğretmeni, matematik öğretmeni, felsefe öğretmeni olsun diye yetiştirdiğimiz gençler Taksim Meydanı’nda çevik kuvvet, Kapıkule’de gümrük kontrol memurluğu yapıyor. Mühendis, mimar, işletmeci olanlar öz geçmişlerini yüzlerce İK’ye (İnsan Kaynakları) göndermiş aranmayı bekliyor. İK dediğin eskinin personel müdürlüğü. Çalışana hizmet eden, onların kağıt, kalem, mevzuat işlerini yapan kurumlar. Şimdilerde, işi bilmemelerine rağmen, iş arayanların önündeki en büyük duvar.

Çalışan beyaz yakalının korkusu iş yerindeki konumu ne olursa olsun (patron hariç) işini kaybetmek. Onu kovan da diğer bir beyaz yakalı, belki müdür, şef. Sonra onu da diğer bir beyaz yakalı, belki genel müdür, belki CEO kovuyor. Elini kirli işlere doğrudan bulaştırmak istemeyen patronun tuvalet kağıdı gibiler. Aralarında sınıf bilinci oluşmamış ve örgütsüzler. Beyaz yakalı kendisini korumak uğruna alttakileri harcamaya hazır. Maaşı, yıl sonu enflasyonları oranında da olsa, biraz yükselen mühendis patronun gözüne diken gibi batıyor. Bir an önce onu çıkartıp yerine daha düşük maaşlı birini almak, hem de yeni adam alıyorum diye devletten teşvik almak haince cazip geliyor sermaye sahibine.

Çoğu büyük kuruluşta patronu gören de yok zaten. Herkesin patronu bir üstü ve ne yazık ki bu insanlar aynı geminin ambar katında olduklarının farkında değiller. Sanki Orhan Kemal’in Bekçi Murtaza’sılar; Müşfik Kenter’in, Müjdat Gezen’in şivesiyle “Yukarıda Allah, Ankara’da devlet, burada da ben.” ruh halindeler.

İşçiler sendikalı, patronlar sendikalı, beyaz yakalılar sahipsiz. 

Evrensel'i Takip Et