Kürt partisini kapatmak!
HDP Diyarbakır İl Örgütü önünde eylem yapan anneler üzerinden gündeme getirilen ve HDP’nin kapatılması için gerekçe yapılmak istenen iddia şu: HDP, çocukları dağa çıkarıyor!
Oysa Halkın Emek Partisinin (HEP) kurulduğu 1990’dan bugüne legal alanda faaliyet yürüten Kürt partilerin gerçeği bunun tam tersini kanıtlıyor: Bu partiler büyük bedeller ödeme pahasına Kürt sorununun birlikte yaşama dayalı demokratik çözümünü savunuyor. Başka bir deyişle gençleri-çocukları dağa çıkarmak değil, dağdakilerin ineceği ve demokratik yaşama katılabileceği bir çözümün yolunu açmak istiyor.
HEP’ten bugüne devletin Kürt siyasi hareketini temsil eden partilere karşı tutumu, aslında demokratik barışçı çözümü kimin istemediğini de bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.
Legal alanda faaliyet yürüten ilk Kürt partisi olan HEP 1990’da kuruldu. Partinin Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın Temmuz 1991’de JİTEM tarafından evinden alındıktan sonra katledilmiş halde bulunması, devletin Kürt partilere karşı izlediği/izleyeceği politikanın habercisi olmuştu. 1991 genel seçimlerinde SHP ile ittifak yapan HEP 18 milletvekili çıkarmış, partiye karşı kapatma davası açılınca HEP’in yerine DEP (Demokrasi Partisi) kurulmuş ve milletvekilleri DEP’e geçmişti.
HEP eylül 1993’te kapatılmış, aynı günlerde DEP’in Batman Milletvekili Mehmet Sincar katledilmişti.
Mart 1994’te DEP’in 4 milletvekili (Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak) dokunulmazlıkları kaldırılarak örgüt üyesi olmak suçlamasıyla 15 yıla mahkûm edildiler. DEP’e de kapatma davası açılınca mayıs 1994’te HADEP kuruldu. Haziran 1994’te DEP kapatıldı.
1999 seçimlerinde HADEP Diyarbakır ile birlikte toplan 6 ilde belediye seçimlerini kazanmış, 2000’de Diyarbakır, Siirt ve Bingöl belediye başkanları tutuklanarak yerlerine kayyum atanmıştı.
2002’de Mersin’deki Newroz kutlamalarında yaşanan provokasyon sonrasında dönemin genelkurmay başkanı Kürtleri “sözde vatandaş” ilan etmiş, Anayasa Mahkemesi 2003’te HADEP’i kapatmıştı.
HADEP kapatıldıktan sonra Kürt siyasal hareketi DEHAP ile devam etmiş, Anayasa Mahkemesinin kapatma davası açması üzerine DEHAP 2005’te kendini feshetmişti. DEHAP’tan sonra kurulan DTP de 2009’da kapatılmış ve Kürt siyasal hareketi DTP’den sonra önce BDP (DBP) ve ardından HDP ile yoluna devam etmişti.
HEP’ten bugüne Kürt siyasal hareketini temsil eden partilerin yüzlerce yönetici ve üyesi kaçırılıp katledildi, binlercesi tutuklandı. Milletvekilleri, belediye başkanları görevlerinden alınıp hapishanelere kondu. Buna rağmen Kürt partilerinin legal alanda demokratik barışçıl çözüm ısrarı devam etti.
7 Haziran 2015 seçimleri sürecinde Demirtaş’ın Erdoğan’a karşı “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı ve seçimlerde AKP’nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmesinden sonra yaşananlar biliniyor. Bugün hakkında verilen tahliye kararı halen uygulanmayan Demirtaş ve binlerce HDP’li cezaevlerinde tutulmaya devam ediyor.
Kürt siyasal hareketini temsil eden partilere dair bu kısa dökümün bize gösterdiği gerçek şudur: Tutuklamadan öldürmeye ve parti kapatmaya kadar devletin her türlü baskısına rağmen Kürt siyasal hareketi legal alanda demokratik barışçıl çözüm çizgisinde siyaset yapmaya devam etti/ediyor.
Dolayısıyla bugün HDP kapatılsa bile Kürt siyasal hareketinin bu demokratik birikimini başka bir partide sürdüreceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Peki buna rağmen iktidar neden HDP’yi kapatma baskısı altına almak istiyor?
Tek adam iktidarının HDP’nin siyaset yapma koşullarını ortadan kaldırmak istemesinin birkaç nedeninden söz edilebilir.
Bunların ilk akla geleni, tek adam iktidarının HDP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde ortaya koyduğu ve AKP’nin büyükşehirlerin büyük çoğunluğunu kaybetmesini sağlayan stratejisinin öcünü almak istemesidir.
Diğer bir önemli neden de iktidarın Kürt sorununda ülke içinde uyguladığı politikalar bakımından bir tehdit olarak gördüğü Fırat’ın doğusundaki Kürtlere yönelik müdahale girişimlerinin amacına ulaşamamış olmasıdır. İktidar buradaki müdahale girişimlerinin başarısızlığını ülke içinde Kürtlere yönelik baskı ve tasfiye politikasını tırmandırarak dengelemeye çalışıyor.
Son olarak HDP’nin terörize edilip kapatılma kıskacı içine alınmak istenmesini olası genel seçimlere yönelik hesaplardan da ayrı düşünmemek gerekiyor. Çünkü HDP’yi kapatarak yeni bir parti kurulsa bile bu partinin HDP’nin dün aldığı desteği alamayacağı ve dolayısıyla daha dar kalıp barajı aşamayacağı bir noktada tutulması amaçlanıyor. Öte yandan CHP’nin bugüne kadar bu politikaya karşı açık tutum alma konusunda baskılanarak ikircikli bir tutum takındığı düşünüldüğünde böylesi bir müdahalenin yerel seçimlerde oluşan havanın dağıtılmasını sağlayabileceği hesaplanıyor.
Böylesi bir tabloda HDP’nin terör kıskacı içine alınması ve kapatılma tehdidiyle karşı karşıya kalması, tek adam iktidarının kendini ayakta tutmak için gündeme getirdiği bir politika olarak anlam kazanıyor. Bu nedenle tek adam iktidarının ülkeyi daha karanlık bir geleceğe sürüklenmesine karşı olduğunu söyleyen herkesin bu girişimlere karşı açık tutum almasından başka çıkar bir yol bulunmuyor. Çünkü iktidarın bu politikasının amacına ulaşmasının sadece Kürtlerin değil, bu ülkede demokrasi ve barış isteyen herkesin kaybı olacağı unutulmamalıdır.
Evrensel'i Takip Et