21 Eylül 2019 20:30

'Yargı Reformu belgesi' mi, siyasileşmenin üstünü örtme belgesi mi?

'Yargı Reformu belgesi' mi, siyasileşmenin üstünü örtme belgesi mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Yargı Reformu ve Strateji Belgesi” olarak adlandırılan değişiklik taslak metni, önceki gün AKP’li vekiller tarafından MHP’ye sunuldu.

Taslak metin, 38 madde ve 15 ayrı kanunda değişiklik öngörüyor.

Metnin, tam da AKP içindeki iktidar kavgasının yargıda kimin egemen olacağı kavgasıyla birleştiği bir aşamaya denk gelmesi elbette ki pek çok bakımdan ilginç olmuştur.

Taslak metnin, önümüzdeki günlerde CHP ve İyi Partiye de sunulacağı, 2 Ekim’de ise TBMM’ye verileceği belirtiliyor.

AKP, taslak metnin Meclisteki üçüncü büyük parti olan HDP’ye verilmeyeceğini de açıkladı.

“Yargı Reformu ve Strateji Belgesi” olarak adlandırılan bu taslak metin;

İstinaf mahkemelerinin bozma ve onama yetkisinin sınırlarının genişletilmesi, Avukatlığa sınav getirilmesi ve 15 yılını doldurmuş avukatlara “yeşil pasaport” verilmesi, Çeşitli vesilelerle pasaportları elinden alınmış kişilerin başka engelleri yoksa pasaportlarının iade edilmesi, Çocuk izleme merkezleri kurulması ve cinsel suçlarda çocukların sorgulanmasında uzmanlarından yararlanması,Kadına yönelik şiddet mağdurlarının tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanması gibi tamamen teknik kimi düzenlemelerden ibarettir.

AKP’DEKİ İKTIDAR KAVGASI YARGININ GELDİĞİ YERİ GÖSTERDİ

Adı geçen düzenlemeler, yargıda partizanlaşmanın yaşanmadığı bir ortamda gündeme gelse belki önemli sayılabilirdi. Ama yargının her gün siyasileştiği ve “tek adama” bağlılığın artırıldığı bu dönemde, bu türden “reformlar” ancak “kozmetik reformlar” olabilirler. Hele de son aylarda, yargıyla ilgili her şikayetin bu “reformla” çözüleceğinin vadedildiği dikkate alındığında! Tersine pratik gelişmeler, AKP ve Erdoğan Hükümetinden yargının bağımsızlığını güçlendirecek düzenlemeler bekleyen çevrelerde ciddi bir hayal kırıklığı yaratmış bulunuyor.

Öte yandan bu belge, iktidar partisi içinde klik kavgasının koptuğu, kavganın doğrudan Adalet Bakanı ve yargıda kadrolaşma kavgası olarak cereyan ettiği bir dönemde gündeme geldi. Dolayısıyla taslak metnin yargının gerçek sorunlarıyla ilgisinin olmadığı daha anlaşılır hale geldi.

Siyaseti son yıllarda yargı içindeki operasyonları izleyenlerin bildiği ve önceki gün Cumhuriyet gazetesinin haberinde de görüldüğü üzere; AKP içindeki iktidar kavgası doğrudan yargı üstünden yürütülmektedir. Bu kavga Albayrak’a yakın bir ekipten oluşan “Pelikancılar” ile Erdoğan’ın avukatlarının ve bazı HSK üyelerinin de içinde olduğu “İstanbul grubu” ve “Hakyolcular” diye bilinen her biri AKP içindeki kliklerle bağlantılı gruplar arasında cereyan etmektedir.

MUHALİFLERİ İKTİDAR NASIL GÖRÜYORSA YARGI DA ÖYLE GÖRÜYOR

AKP içindeki kavganın hedefi olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ciddi iddialarla gündeme getirdiği “Yargı Reformu ve Strateji Belgesi”, (AKP içinde başlayan, yargıya da “Yargıya kim egemen olacak” mücadelesi olarak yansıyan, bir hengame içinde kamuoyuna yapılan açıklama hatırlanırsa), ne kadar “reform” olabileceğinin de göstergesidir.

Öte yanda yıllardır çeşitli iddialarla açılan davalardan tahliye olma ihtimallerinin artması üzerine, önceki gün, HDP Eski Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında savcılığın yeni tutuklama talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Bu da yargının siyasileşmesindeki diğer bir boyuttur. Yani iktidarın düşman olarak gördüğünü yargı da ‘düşman’ olarak algılamaya başlamıştır.

“Yargı Reformu ve Strateji Belgesi”, işte böyle bir ortamda gündeme gelmiştir. Dolayısıyla birtakım konularda teknik yeni düzenlemeler getiren bu belgenin, bugün yargının en önemli sorunlarını çözmesi beklenemez. Bu belge bir “reform ve strateji belgesi” değil, olsa olsa “Yargının gerçek sorunlarının üstünü örtmenin strateji belgesi” olabilir.

Mevcut içeriğinin yanı sıra bu taslak metnin diğer partilerden önce MHP’ye verilmesi ve HDP’ye hiç verilmeyeceğinin açıklanması ise taslak metnin Meclisten nasıl bir belge olarak çıkacağı sorusunu da gündeme getirmektedir. Çünkü AKP-MHP ittifakıyla, bugün “olumlu” görünen bazı düzenlemelerin bile Mecliste, küçük “dokunuşlar”la tersine döndürülmesi olasılığı da uzak bir ihtimal değildir.

GAZETECİLERİ, SİYASİLERİ DIŞARI ÇIKARMAYAN BİR AF, AF OLMAZ

Öyle anlaşılmaktadır ki, bir buçuk yıl kadar önce MHP tarafından gündeme getirilen, Alaaddin Çakıcı’nın şahsında ortaya atılan “af teklifi” de ekim başında, belki “Yargı Reformu ve Strateji Belgesi”yle birlikte ya da en azından ona paralel olarak Meclis gündemine gelecektir.

Ancak MHP ve AKP’den gelen açıklamalara bakıldığında, bu affın; ister cezalarda genel olarak bir azaltma, ister belirli cezaları tümden affetme biçiminde olsun; katilleri, hırsızları, yağmacıları, rüşvetçileri, soyguncuları... sokaklara salacağı; siyasileri, gazetecileri, insan hakçılarını... ise af kapsamı dışında tutacağı anlaşılmaktadır.

Oysa bugün içinden geçilen dönemin koşulları dikkate alındığında, böyle bir af düzenlemesinin kamuoyu vicdanını rahatlatan bir af olmayacağı gibi, Türkiye’yi “Dünyanın en büyük siyasi ve gazeteci hapishanesi” olmaktan da kurtaramayacaktır.

Şimdiden hatırlatmış olalım.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa