02 Ekim 2019 19:00

Yakınmayı bırak, oyuna bak!..

Yakınmayı bırak, oyuna bak!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fatih Terim, Paris Saint-Germain maçının ardından düzenlenen basın toplantısında UEFA’nın ekonomik kısıtlamaları nedeniyle ellerinin kollarının bağlı olduğundan yakındı. Sonra da buna bağlı olarak, Şampiyonlar Ligi’ndeki maçların eşit koşullarda oynanmadığını söyledi. Bugüne kadar kendi ligindeki eşitsizliğe karşı hiç sesini çıkarmamış bir teknik direktörün Şampiyonlar Ligi’nde eşitsizlikten dem vurması ilginç…

Akıllar, fikirler hep transferde... Aralarında dünya futbol piyasasının önemli isimlerinin de bulunduğu pek çok oyuncuyla kadronu genişletmişsin ve sahaya 11 yabancıyla çıkacak duruma gelmişsin, daha ne istiyorsun ki? Transfer konusu ve UEFA kısıtlamaları bir türlü dillerden düşmüyor. Futbolu ağırlıklı olarak transfer ve oyuncular üzerinden okumanın ve kurgulamaya çalışmanın sonucu bu. Oyun hakkında somut teknik verilerle konuşmaya bakalım ne zaman sıra gelecek?

Şampiyonlar Ligi’nde takımlar arasındaki eşitsizlikten şikayet eden Terim, Süper Lig’deki takımların eşit koşullarda mücadele ettiğini iddia edebilir mi? Bir platformdaki eşitsizliğe isyan ederken, diğer organizasyonlardaki eşitsizliği görmezden gelmek riyakarlık olmuyor mu?

Ayrıca, “Ekonomik açıdan güçlü olan her zaman başarılı olur” diye bir gerçeklik yok. Kimileri, başarıya giden yolda en belirleyici unsurun ekonomi olduğunu söylese de aslında işin özü bilgi ve emek. Dünya futbolunda bunun bir dolu örneği var.

Yöneticisinden teknik direktörüne, medyasından taraftarına kadar oyuna transfer odaklı bakmaktan kendimizi kurtaramıyoruz. Oysa teknik direktörlerin temel görevi, transfer hesaplarına girişmek ve bu amaçla oyuncu kovalamak değil, yeni genç oyuncular yetiştirmek, eldeki oyuncuları geliştirmek ve bunlara bağlı olarak oyunu geliştirmektir.

Fatih Terim, piyasa değerlerine dikkat çekerek PSG’nin oynayan, yedek soyunan, kadroya giremeyip tribünde oturan oyuncularına gıptayla övgüler düzedursun, PSG’nin Teknik Direktörü Thomas Tuchel konuşmasında takım olarak mücadele edebilmenin önemini vurgulayarak çok değerli bir ders verdi. Ama kim anlayacak ki? Hâlâ, “Şu mevkiye oyuncu  alamadık”, “Bu mevkide transfere ihtiyacımız var”, “Satmadan alamıyoruz” lafları…

Oyunu yanlış algıladığımız için yıldız oyunculara yenildiğimizi zannediyoruz, oysa sahada yüksek verimle ve uyumlu bir şekilde kolektif mücadele sergileyen takıma yeniliyoruz. Bu maçta herhangi bir PSG’li oyuncunun diğer arkadaşlarından bariz biçimde ayrılacak şekilde olağanüstü performans göstererek yıldızlaştığı iddia edilebilir mi? Elbette hayır. Takımca mücadele ederek istediklerini aldılar.

Futbolu, sadece oyuncular üzerinden okudukça ve anlamlandırmaya çalıştıkça transferci bakış açısından ve bu bakış açısının bizi sürüklediği bataktan kurtulamayacağız…

Bütün bunlar bir yana, Galatasaray’ın, PSG karşısında bu seneki en iyi oyununu oynadığı söylenebilir. Tabii bu yorumu yaparken, dünyanın önde gelen takımlarına karşı oyuncuların bambaşka bir motivasyonla sahaya çıktıkları gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Yüksek tempoya karşın hiçbir Galatasaraylı oyuncu oyundan düşmedi. Özellikle orta alandaki başa baş mücadele ileriki maçlar için umut verdi. Buna karşılık savunmanın, rakibin hızlı ataklarında dengesiz yakalanma sıkıntısı ve araya atılan paslardaki zaafı sürüyor. Savunmadaki kırılganlığın baş sebebi, yeterli çabukluğa sahip olmayan oyuncular. Bu açıdan üçlü savunmanın risk faktörünü arttırdığı açık. Ayrıca gol pozisyonu üretmekte de zorlanıyor sarı-kırmızılı ekip. Hücum organizasyonlarını çeşitlendirmenin yolunu bulmalılar. Aksi takdirde işleri zor. Hedeflerini koruyabilmeleri için, PSG karşısında ortaya koydukları yüksek mücadele seviyesinin o maça özgü bir durum olmadığını gösteren bir istikrar yakalamaları şart…

Galatasaray’ın 22 Ekim’de evinde oynayacağı Real Madrid maçı büyük önem taşıyor. Galatasaray, eski formundan uzak görünen Real Madrid’i evine puansız yollarsa grupta ikinci sıraya yükselebilir. Böylece, Real Madrid’i 1 puanda bırakmış olur ki bu aynı zamanda, en azından Avrupa’da yola devam etmek için ciddi bir avantaj yakalamak anlamına gelir… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa