20 Ekim 2019 23:50

NBA-Çin krizi: Emperyalist rekabetin hassas dengeleri

NBA-Çin krizi: Emperyalist rekabetin  hassas dengeleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

NBA’de 2019/20 sezonu Çin’le yaşanan krizin gölgesinde başlıyor. Houston Rockets Genel Menajeri Daryl Morey’nin, aylardır protestoların devam ettiği Hong Kong’a destek mesajıyla gerilen ortamda süreç boyunca yaşananlar, NBA-Çin ortaklığının hassas yapısının gözler önüne serilmesinin ötesinde emperyalistler arası ilişkilere dair enteresan gerçekleri açığa çıkardı.

Geçtiğimiz yıl 490 milyon kişinin en az 1 NBA maçını izlediği belirtilen Çin, NBA için milyarlarca dolarlık devasa bir ticari ilişki ağı anlamına geliyor. Yalnızca televizyon yayın hakkı anlaşmasının 1.5 milyar dolara imzalandığı ülke, her yıl NBA takımlarının yanı sıra spor giyim firmalarının yıldızlarını(Kobe Bryant, Stephen Curry gibi) da özel ticari turlar kapsamında ağırlıyor. Forma satışları vs. de cabası… Yani Çin, NBA için sadece önemli bir gelir kapısı değil nüfusu, geniş coğrafyası ve ekonomisiyle aynı zamanda stratejik bir “yuva”. 

Krizi ateşleyen tweet’in sahibi Daryl Morey’nin genel menajeri olduğu Houston Rockets, tüm bu ilişkilerde önemli bir yere sahip çünkü takım, eski yıldızı Yao Ming bağlantısı sayesinde Çin’deki en popüler NBA ekiplerinin başında geliyor. Çin, Morey’nin “Özgürlük için savaş, Hong Kong’un yanında ol” şeklindeki paylaşımına karşı -tıpkı Hong Konglulara yaptığı gibi- “sıfır tolerans” tutumunu benimsedi ve bazı Çinli firmalar Rockets’la bağlarını koparırken Çin televizyonu CCTV de Los Angeles Lakers ile Brooklyn Nets’in Şanghay ve Şenzen’deki maçlarına medya boykotu uyguladı. Çin bu adımlarla NBA ve Rockets’tan “Özür” gelmemesi halinde geri adım atmayacağını göstermeye çalışırken kısa süre içerisinde Morey tweet’ini sildi. Rockets en büyük yıldızı James Harden aracılığıyla özür diledi ve “Çin’i çok seviyoruz” mesajını gönderdi. NBA ise kimsenin ifade özgürlüğüne müdahale etmeyeceklerini belirtmekle birlikte gerilimi sonlandırmayı hedefleyen mesajlar verdi. Ancak Pekin’in bu tutumu yeterli bulmadığını ve işi Başkan Adam Silver’ın azlini talep etmeye kadar vardırdığını belirtmek lazım.

NBA’in, ABD-Çin ilişkilerinde “ticaret savaşı” olarak anılan bilek güreşinin ve Hong Kong’da protestoların devam ettiği bir süreçte böylesi bir krize hazırlıksız yakalandığı görülüyor. Ortak bir stratejik duruşun yokluğunda son yıllarda ülke içerisinde ırkçılık başta olmak üzere pek çok toplumsal yaraya karşı mücadelenin en önünde yer alan LeBron James gibi isimlerin krizin sona ermesi için verdiği mesajlar “Çin yanlısı” bulundu ve tepki çekti. Bu mesajların Hong Konglu protestocuları kızdırması doğaldı ancak ABD’de Trump yanlısı sağcı medya (Başta FOX) oyuncuları (Başta James) hedefe koyan bir yayın anlayışıyla hem geçmişten gelen kuyruk acısını dindirmeye çalıştı hem de “Bakın burada demokrasi, insan hakları diyenler Çin’e maddi kaygıları nedeniyle ses çıkaramıyor” minvalinde yorumlar yaptı. Böylece daha önce istedikleri gibi “Susup işlerine bakmayan” ve politikaya müdahil olan oyuncuların imajına darbe indirmek istediler.

Kriz süresince ortalıkta görünmeyen ve oyuncuları öne atan takım sahipleri ise Çin’le yaşanan gerilim nedeniyle uğranacak maddi zarar gerekçesiyle maaş bütçelerinin yüzde 10-15 civarında azaltılabileceği yönünde ısmarlama haberler yaptırmaya başladı. Yani onlar da bu krizin sonuçlarını oyuncuların üzerine yıkma derdinde.

Gelinen süreçte karşımızda ilginç bir denklem var. Normalde iki rakip ülke, birbirlerinin iç krizlerini kışkırtır, bunlardan faydalanmayı bekler. (ABD, Hong Kong konusunda bunu zaten yapıyor) Spor gibi etkili toplumsal araçlar bu tip müdahalelerde siyasetin amaçları için kullanılması bakımından epey işlevseldir. Resmi kurumlar aracılığıyla yapılamayan kimi müdahaleler spor gibi “yumuşak güç”ler aracılığıyla daha kolay yapılabilir. NBA, ABD için Çin karşısında bu bakımdan muazzam bir potansiyele sahip ancak dev ekonomik anlaşmalar ve Pekin’in “Sıfır tolerans” politikasıyla ilişkileri koparma tehdidini kullanması NBA’i böyle bir rol oynamaktan alıkoydu. Bu hem Çin’in NBA’in “yumuşak” gücünden korktuğunu (Morey’nin tweet’ine karşılık verilmeseydi bu mesele bu kadar tartışılmazdı ama anti-Çin mesajların da önü açılırdı) hem de NBA’in Çin pazarından dışlanmayı göze alamadığını gösteren enteresan bir hassas dengeyi ortaya koyuyor. 

“Ticaret savaşları”nın ortasındayız ve ufukta Çin’de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatları var. Spor yeniden uluslararası boykotları görür mü? Karşılıklı ciddi taahhütler üzerine kurulu NBA-Çin örneği bize “Hayır” dedirtse de daha ciddi siyasi krizlerle karşılaştığımızda yaptırımların da sertleşeceğini göz önünde bulundurmalıyız. Bu örnek sonrası artık hesaplar biraz da bugün kopartılamayan ilişkiler yarın sonlandırıldığında daha az zarar gören tarafta olmak için yapılacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa