24 Ekim 2019 00:00

Suriye politikasına Soçi ayarı

Suriye politikasına Soçi ayarı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus lider Putin 22 Ekim 2019’da Soçi’de tarihi bir görüşme gerçekleştirdi. 

Görüşmeden birkaç saat sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Barış Pınarı Harekatı’nın bittiğini duyurdu. 

Kurtuluş Savaşı nidaları eşliğinde başlayıp ana muhalefetin ‘İçimiz yana yana ve anayasaya aykırı olmasına rağmen tezkereye evet diyeceğiz’ açıklaması, sınırdaki kamuflaj pantolonlu muhabir görüntüleri ve diplomasi kapısını gösterenlerin linç edilmesi ile süren harekatın bittiğini Lavrov’dan öğrendik ülkece. 

Lavrov’dan yaklaşık 2 saat sonra da Milli Savunma Bakanı harekatın bittiğini açıkladı.

Anlaşmayı zafer olarak değerlendirip iç siyaset kaygıları ile “Türkiye istediğini yine aldı” söylemleri eşliğinde yansıtanlar olacaktır mutlaka ancak biz, anlaşmanın satır aralarına bakalım.

-Fırat’ın doğusuna yönelik Barış Pınarı operasyonu Rusya ve İran’ın bastırması ile sona erdi. Buna ek olarak güvenli bölge girişiminin Rusya’dan onay almadığı da açık.

  • Rusya ve İran’ın birçok kez işaret ettiği Adana Mutabakatı kısmen modifiye edilerek uygulamaya sokuldu. Bu durumda Türkiye Şam’ı yeniden tanıyacağı gibi yakında Ankara-Şam görüşmelerinin başlaması beklenebilir.
  • Mutabakatın etkili bir şekilde uygulanmasının arabulucusu da sorumlusu da Rusya olacak. Türkiye’nin bir süredir İdlip sahasında bağımlı olduğu Rusya’ya Fırat’ın doğusu dahil bütün Suriye’de endeksli hale geldiği söylenebilir. Zaten Türkiye’nin sınır komşusu olan Suriye ile Rusya üzerinden ve aslında sınırlarını/içeriğini Rusya’nın belirlediği/belirleyeceği bir ilişki kurmak zorunda kalması da muazzam dış politikanın alametifarikalarından!
  • Türkiye ve Rusya sınır bölgelerinde birlikte devriye gezecek ancak bu durumun gölgelediği çok önemli bir gelişme var; Rusya ile birlikte Suriye sınır devriyeleri de olacak. Türkiye artık uzun süredir ‘Esed güçleri’ olarak adlandırdığı Suriye ordusunu tanıyacak gibi görünüyor.
  • Şam, Rusya ve İran Türkiye’nin desteklediği yeni adı Milli Ordu olan ÖSO’yu terörist bir organizasyon olarak tanıyor. Türkiye’nin Şam’ı ve Suriye ordusunu tanıması ÖSO konusunu bir kez daha gündeme getirecek gibi görünüyor. Önümüzdeki haftalarda Türkiye’nin ÖSO’ya yönelik tasarruflarda bulunmaya başlaması şaşırtıcı olmaz. 
  • Soçi görüşmelerinin ardından Türk ve Rus tarafının yaptığı açıklamalara ve 10 maddelik anlaşmaya bakılırsa Adana Mutabakatı’nın kısmen modifiye edildiği anlaşılıyor. Son duruma göre Türkiye Ras El Ayn ve Tel Abiyad’daki askeri varlığını sürdürecek ancak şartların ve Adana Mutabakatı’nın uygulama aşamasının çok esnek olacağı açık. Önümüzdeki haftalarda Rusya-İran ve Şam bloğunun “Adana Antlaşması Türkiye’ye en fazla 5 km derinliğe inme hakkı veriyor. Bu operasyon da ancak Türkiye’nin güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunda gerçekleşebilir. Sınırda tehdit kalmadığına göre 5 km derinliğe çekilin artık” demesi mümkün.

Putin görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada Suriye’deki Kürtlerin haklarını vurgulayarak Kürtlerle Şam arasındaki sürecin devam edeceğini duyurdu.

Bu ifadeler Türkiye’nin Kürtlere bakışı ile Rusya ve Şam’ın bakışlarının hâlâ çok farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Kürtler ABD’ye fazla yaklaşarak kendilerini yalnızlaştırdıkları ve amiyane tabirle bütün yumurtaları tek sepete topladıkları için kazanımlarının önemli bir kısmını kaybetmiş gibi görünüyor. Bu durum Şam ile masaya oturduklarında Kürtleri epey zorlayacak muhtemelen, ancak Türkiye’nin güvenlikçi politikalar çerçevesinde şekillendirdiği yaklaşımların aksine Rusya-İran ve Şam’ın Kürtlerin kazanımlarının en azından bir kısmını hâlâ reddetmediklerini gösteriyor. 

YPG’nin ve SDG’nin Suriye entegrasyonu senaryosu birkaç yıldır gündemde ve zaman zaman Kürt cenah tarafından da dile getiriliyor. 

Basına ve kamuoyuna sınırdan YPG ve SDG’nin çekilmesi şeklinde yansıyan süreç bu güçlerin üniforma değiştirmesi olarak gerçekleşebilir. Zaten YPG ve SDG bünyesindeki Kürtler, Araplar ve diğer etnik gruplardan insanlar o bölgenin yerel halkı. Türkiye’nin bastırması ile silah bırakmış olsalar da ailelerini de alarak bölgeyi tamamen terk etmeleri beklenemez.

Aslında Soçi’deki görüşmelerden önce Rusya’nın gündeme getirmesine kesin gözüyle bakılan iki önemli başlık var; İdlip meselesi ve Milli Ordu/ÖSO’nun bekası.

Hem resmi açıklamalarda hem de anlaşmada iki konuya ilişkin ifade yer almadı. Ancak Erdoğan-Putin görüşmesine saatler kala İdlip’teki Suriye ordusu mevzilerini ziyaret eden Esad oldukça sert açıklamalar yaptı. Bu ziyaretin Rusya’nın bilgisi dışında gerçekleşmesi olası değil. Dolayısıyla Esad’ın sözlerini Rusya’nın ve İran’ın mesajları olarak değerlendirmek yanlış olmaz. 

Önümüzdeki haftalarda İdlip’teki sürecin hızlanması, Rusya destekli Suriye ordusunun operasyonlarını yoğunlaştırması şaşırtıcı olmaz. Haliyle Fırat’ın doğusuna 12 yeni gözlem noktası kurmaya hazırlanan Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki gözlem noktalarını elinde tutup tutamayacağı bile belirsiz. 

Önümüzdeki haftalarda Soçi anlaşmasını ve uygulama faslını çok konuşacağız ancak anlaşmanın Türkiye açısından zafer olarak değerlendirilmesi mümkün değil. Aksine Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Putin’e ettiği teşekkürü hakkedecek kadar Şam ve Rusya lehine bir süreç başladı.

Son olarak Türkiye’nin şartları lehine çevirmesini sağlayabilecek tek ülke ABD ancak Trump’ın attığı tweetten yola çıkarak ABD’nin Türkiye’nin istediği veya talep edeceği boyutlarda destek vermeyeceği söylenebilir.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa