24 Ekim 2019 23:30

Almanya’nın ‘güvenli bölge’ hayali tutar mı?

Almanya’nın ‘güvenli bölge’ hayali tutar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ile Rusya arasında imzalanan 10 maddelik Soçi Mutabakatı’nı, “Suriye’nin kaderi mühürlendi” şeklinde başlığa çıkaran “Spiegel Online” pek de haksız sayılmıyor. Zira, gelişmeler bundan sonra Suriye’de asıl oyun kurucunun Rusya olacağını, NATO çatısı altında bir araya gelen batılı emperyalist devletlerin sahada silindiğini gösteriyor.

Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra dünyada tek başına hareket eden, bir kararla istedikleri ülkeyi işgal eden NATO üyesi emperyalist devletler için artık bir sayfa kapanmış görünüyor. Açılan yeni sayfada ise kendi aralarındaki pazar ve çıkar paylaşımının kızışması var. Zira, yenilgiyle birlikte ABD’nin liderlik rolünü sorgulayarak kapmak isteyenler de var.

Bunların başında Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya geliyor.

Ursula von der Leyen’in AB Komisyonu başkanlığına seçilmesinden sonra boşalttığı Savunma Bakanlığı koltuğuna oturan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi Genel Başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer (AKK), hafta başından beri Türkiye-Suriye sınırına “uluslararası barış gücünün” yerleştirilmesi çağrısında bulunuyor. Almanya açısından bir ilk olma özelliği taşıyan ve ülke içinde de tartışmalara yol açan bu öneriyle dün Brüksel’de başlayan NATO savunma bakanları toplantısında katılan AKK’nin, aynı masayı paylaştığı diğer NATO üyesi Türkiye’ye sert eleştiriler yöneltmesi bekleniyordu.

Daha önce “Barış Pınarı” harekatına “Invasion” (işgal) diyen AKK, toplantı öncesinde ise Türk ordusunun Suriye’de bulunmasını “Annexion” (ilhak) olarak tanımladı. Böylece söylemini sertleştirdi.

Batı cephesinde genel olarak NATO üyesi Türkiye’nin Suriye’de ittifak yerine açıktan “düşman” ilan edilen ve batı sınırlarına askeri yığınak yapılan Rusya ile hareket etmesinin masaya yatırmasının zamanının geldiği son zamanlarda sıkça dile getirilmeye başlandı. Hatırlatmak gerekiyor ki, NATO, Rusya’nın Kırım’ı topraklarına dahil etmesini “Annexion” olarak tanımlamış ve bir dizi yaptırım kararı almıştı. AB ülkeleriyle Rusya ilişkilerinin gerilmesinde Kırım’ın “Annexion”u halen büyük bir rol oynuyor.

Başbakan Angela Merkel’in de AKK’nin Türkiye-Suriye sınırında mümkünse BM gözetiminde, mümkün değilse NATO üyesi AB ülkelerinin oluşturduğu bir uluslararası barış gücünün yerleştirilmesi önerisine destek vermesi, genel olarak batının halen Suriye’de yenilgiyi kabul etme niyetinde olmadığını, son ana kadar bir yolla bölgede kalmanın, rol kapmanın hesabını yaptığını gösteriyor. 30-40 bin askerden oluşması önerilen bu gücün asıl olarak Avrupa’daki NATO üyesi ülkelerden olması, güvenli bölgenin sektörlere ayrılması basına yansıyan ayrıntılar arasında. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, AKK’nin kendisini bilgilendirmesinden sonra, öneriyi bölgede “siyasi çözüm” için önemli bulduğunu söyleyerek destek verdi.

Ne var ki; daha Almanya’da hükümet partileri tarafından üzerinde anlaşmaya varılmayan bu planın NATO’da yeterli desteği görmesine pek bir ihtimal verilmiyor. Zira, böylesine bir karar aynı zamanda Rusya ile ilişkilerin daha fazla gerilmesine yol açacak, ki bazı AB ülkeleri bundan yana değil. Bu nedenle tartışmalara yol açan AKK’nin önerisinin gerçek hayatta karşılık bulmasına pek şans verilmiyor.

O zaman geriye, gerçekleşme ihtimali oldukça zayıf olan bir planı açıklamasının arkasında nelerin yattığı sorusu geliyor. Süddeutsche Zeitung’da önceki gün yer alan bir yorumda, bu çıkışla AKK’nin başbakan adaylığını güçlendirme hesabı yattığına dikkat çekiliyor. Merkel’in 2021’deki seçimlerde aday olmayacağını açıklaması nedeniyle, yerine en güçlü aday olarak CDU’nun genel başkanı olarak AKK’nin geçmesi gerekiyor. Ancak bugüne kadarki performansının buna yeterli olmadığı sürekli basında yazılıyor. Dolayısıyla Almanya’nın emperyal çıkarlarını yüksek sesle savunma, radikal bir çıkışla dikkatleri üzerine toplayarak dış politikada bir “vizyona” sahip olduğunu gösterme hesabıyla önerinin yaptığı dile getiriliyor.

Ama bu çıkışla batının yenilgisinin üzerini örtme de söz konusu. Zira, ortaya atılan öneriyle, batılı ülkelerin uluslararası güvenli bölge kurmaya ve sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunun mesajı verilmek isteniyor. Soçi Mutabakatı’nın başarısızlığa uğraması durumunda devreye konulacak bir plan olarak görülüyor.

Geçen hafta yapılan AB zirvesinden çıkan Almanya, Fransa ve İngiltere liderlerinin Erdoğan ile görüşme önerisinin arkasında da asıl olarak AKK’nin dile getirdiği “güvenli bölge” planını konuşmak olduğu Alman basınında yazılıyor. Türkiye-Suriye sınırının korunması konusunda Rusya ile mutabakata varan Türkiye’nin karar değiştirmesi artık çok zor görünüyor. Bu nedenle, Avrupalı emperyalistlerin önerilerinde geciktiği, Rusya’nın planlarını hayata geçirmek için hızlı davrandığı söylenebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa