‘Yargı reformları’, ‘af’ ve bir hukuk fakültesi skandalı!
Fotoğraf: Envato
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile AKP propagandasının “T.C. tarihinin gelmiş geçmiş en önemli yargı reformu” diye savundukları “Yargı Strateji Belgesi”, önceki gün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Adalet Bakanlığının, “ikinci yargı reform paketi” denilen ve kamuoyunda “af paketi” olarak da bilinen paketi, bütçe görüşmelerinin Meclise geleceği aralık ayından önce Meclisten geçirmek için çalıştığı belirtiliyor.
MHP’nin 24 Haziran genel seçimi öncesinde “seçim rüşveti” olarak gündeme getirdiği “af” isteğini de içeren paketin kadın ve çocuklara şiddet, mafya, uyuşturucu ve “terör” suçlarını kapsamayacağı belirtiliyor.
BUGÜN ESAS SORUN, YARGININ TEK ADAMIN HİMAYESİNE GİRMİŞ OLMASIDIR
Adalet Bakanlığı arka arkaya “yargı reformu” paketleri hazırlıyor ama bu paketlerin bir işlevinin olup olmayacağı çok tartışmalıdır. Bu yüzden de bu reform paketlerinin; kamuoyunda inanılırlığı yüzde 20’lere düşmüş olan yargıya güveni sağlayacak sonuçlar doğurmasını artık iyi niyetlilikleri saflık düzeyine varmış olanlar dışında kimse beklemiyor.
Nitekim geçtiğimiz günlerde, “Yargı Strateji Belgesi”nin 39 maddelik ilk paketini değerlendiren Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Eski Başkan Yardımcısı Emekli Hakim Murat Aydın, “Türkiye’nin bir reform paketine ihtiyacı var. Ama buradaki temel sorun siyasi iktidarın yargıya bakış açısı. Siyasi iktidar yargıyı kendi siyasi projesini hayata geçirmede bir araç olarak kullanıyor. O yüzden bu bakış açısı değişmediği sürece istedikleri kadar paket getirsinler, hiçbir anlamı olmayacak” diyor.
AKP iktidarı bu “reformlar”la; gerek yapılan değişikliklerin gerekse değişikliklerin yapıldığı ortam dikkate alındığında, mevcut yargı düzenini değiştirmek istemiyor; tam tersine tahkim ederken aynı zamanda da halk indinde yargının iyileşmesi için bir gayret gösteriliyor imajı vermek istiyor. Bu yüzden de bu reform paketlerinin içinde kimi iyileştirme gibi görünen maddeler de “etkisiz eleman” durumunda.
Çünkü bugün yargının esas sorunu, şu ya da bu eksiğin tamamlanması, şu ya da bu yanlışın düzeltilmesi değil;
1- Yargının tek adam himayesine sokulmuş olması, Hakim ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesinin üyelerinin büyük çoğunluğunun cumhurbaşkanı, geri kalanının da AKP-MHP’nin oluşturduğu Meclis tarafından seçiliyor olmasıdır.
2- Özellikle siyasi davalara bakan mahkemelerin artık tamamen AKP’lileştirilmiş, dolayısıyla siyasi iktidarın ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda karar veren mahkemeler haline getirilmiş olmasıdır.
Bu değiştirilmeden hiçbir “reform”, az çok bile reform olamayacağı gibi gerçek bir “bağımsız yargı” talebinin üstünü örttüğü için de “hangi iyi maddelerin olduğu”ndan bağımsız olarak “karşı reform” karakteri taşıyacaktır!
TÜRKİYE, DÜNYADAKİ EN BÜYÜK GAZETECİ VE SİYASETÇİ HAPİSHANESİ OLARAK KALACAK
En az 38 bin kişinin salıverilmesini sağlayacak af paketi denen ikinci “yargı reformu” paketinin de yolda olduğu belirtiliyor.
Bu paket etrafında bir yıla yakın süredir yapılan tartışmalara bakıldığında şu açıkça görülüyor ki, bugün tutuklu olan 130 dolayındaki gazeteci ve binlerce siyasi tutuklu bu “reform”dan yararlanamayacak.
Çünkü, hükümete göre cezaevinde ne gazeteci var ne de siyasi tutuklu! HDP’nin eski milletvekilleri, eski ve yeni seçilmiş belediye başkanları ve yöneticileri, yüzlerce yöneticisi ve pek çok üyesi ile çeşitli mahkemelerde yargılanıp ceza verilmiş ve halen yargılanan yüzlerce gazeteci... hepsi resmiyette “terör suçlusu” olarak gösteriliyor.
Getirilen “reform paketi”, terörle mücadele kapsamında yargılanan ve bu bağlamda ceza verilmiş “terör suçlularını” kapsamayacağına göre, hırsızlar haydutlar soyguncular, rüşvetçiler... sokağa bırakılırken siyasiler ve gazeteciler, cezaevinde kalmaya devam edecek.
Böylece, yargıda reform üstüne reform yapılırken, “Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci ve siyasi tutsaklar hapishanesi” olmaya devam edecek!
‘YARGI REFORMU’ TARTIŞMASINA IŞIK TUTAN BİR HUKUK FAKÜLTESİ SKANDALI
‘Yargı bağımsızlığı” ve hukukun böylesi yoğun tartışıldığı bir dönemde AKP yönetimindeki üniversitede hukuk anlayışının geldiği aşamanın açık bir örneği ortaya çıktı.
Bu, “skandal” demenin bile vahameti karşılamadığı son gelişmeyi Muhabirimiz Birkan Bulut, yaptığı haberle kamuoyuna duyurdu.
Habere göre, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki “vaka” şöyle: “Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi, iki akademisyen hakkında, bir basın açıklamasına (*) katıldıkları için açılan soruşturma sonrasında, “PKK/KCK/YPG/PYD terör örgütü ile DHKP-C terör örgütü propagandası ve terör örgütüne yardım” ve “hatta üyelik” suçlamalarında bulunuyor. Hakkında soruşturma açılan akademisyenlerden Dr. Barış Işık savunma yapabilmek için soruşturma dosyasının kendisine verilmesini istiyor. Ancak talebi, “soruşturmanın gizliliği” gerekçe gösterilerek reddediliyor.
Skandal bu kadarla da kalmıyor. İki akademisyenin sözleşmesine son verilen karar 1’e karşı 2 çoğunlukla alınıyor. Ama aslında oylamaya iki kişi katılıyor. Çünkü, Fakülte Dekanı Hüseyin Özcan aynı zamanda bölüm başkanı da olduğu için (Dekan Bey, fakültedeki beş “ana bilim dalı”nın başkanı), iki makamı için ayrı ayrı oy kullanıyor.
Yani skandal;
Bir basın açıklamasına katıldı diye kişilerin 5-6 ayrı örgüte birden “yardım, yataklık hatta üyelik”le suçlanması mı,
Suçlama ile bilgileri, suçlananlara, “soruşturmanın gizliliği” gerekçesiyle verilmemesi mi,
Bir kişinin hem dekan hem de bölüm başkanı olarak iki oy kullanması mı,
Bu vakanın, ülkemizin en köklü üniversitelerinden biri olan Anadolu Üniversitesinin Hukuk Fakültesinde ve fakültenin en üst yöneticisinin marifeti olarak gelişmesi mi?
Nereden tutsanız oradan elinizde kalacak bir hukuk ve hukuk fakültesi skandalı.
“Yargı Strateji Belgesi”nin ilk paketinde hukuk eğitimi ele alınıyor, yargı hizmetinin kalitesinin artırılması için fakültelerdeki eğitim süresinin dört yıldan beş yıla çıkarılacağı, avukatlık için sınav yapılacağı ve ancak bu sınavda başarılı olanların avukatlık lisansı alabileceği gibi şartlar getirildi. Fakat bu madde, deneyimli hukukçular tarafından “Ne kadar süre değil ne öğretildiği, genç hukukçuların nasıl bir hukuk anlayışıyla eğitildiği önemlidir” denilerek eleştiriliyor.
Bu son skandal, AKP’nin 17 yıllık iktidarından sonra ülkemizdeki hukuk eğitiminin geldiği yeri, Anadolu Üniversitesinin Hukuk Fakültesi şahsında gösteriyor.
Tabii asıl değiştirilmesi gerekenin, zihniyet olduğunu da!
(*) İki akademisyenin görevine son verilme gerekçesi olarak gösterilen basın açıklaması, Avukat Heval Yıldız Karasu’nun ofisine tüfekle ateş açılmasının arkasından bu saldırıyı kınamak için yapılan basın açıklamasıdır.
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14