27 Ekim 2019 00:25

‘Kürt anasını görmesin’, ihale okçuya kalsın!

‘Kürt anasını görmesin’, ihale okçuya kalsın!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önce ABD’yle varılan 13 maddelik mutabakatla “ara verildi.” Hemen sonrasında Rusya’yla 10 maddelik mutabakatla da “Barış Pınarı harekatı” sona erdi. Epey zamandır ABD ile Rusya arasında gidip gelen, o mesafedeki politik-diplomatik-askeri zeminde sörf yaparak yol almaya çalışan iktidar aklı, bir kez daha kendisini göstermiş oldu. Yenilmez yutulmaz onca mesajı sineye çekilen Trump isimli kovboyun verdiği hava sahası izni ile başlatılan harekatın bitişini ilan eden, bizzat Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov oldu. Türk Dışişleri’nin açıklaması ondan sonra geldi! ‘Milli beka’ düzeyinde değer biçilen bir ‘hamle’ için böyle bir ‘son’ epeyce ironik olmalı herhalde. Anlayana...

“Sonuna kadar gideceğiz, kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz, Suriye sınırında oluşturacağımız güvenlikli bölgede 250 metrekarelik bahçeli evlerle TOKİ kentler inşa edip Suriyeli göçmenleri oraya yerleştireceğiz...”  vs..vs... Planlar çoktu ama hayatın o planlara uyma zorunluluğu yoktu; kendi göbeğinizi kendiniz kesemiyorsunuz! Hele dünyanın savaş ilahlarının çöreklendiği bu bölgede, sizin savaş borunuzun duyulabileceği mesafe bellidir. “Sınır boyu güvenli bölge” hayalinden arta kalan 120 km’lik ‘güvenli cep’! O da şimdilik...  

Şimdi ABD ve Rusya’yla imzalanan toplam 20 maddenin ne getirip ne götüreceği tartışılıyor. ‘Suriye sorununda sona yaklaşıldı’ deniyor. Zor... Hiç bir şey 2011 öncesi gibi olmayacak artık. (Kürtler de her şeye rağmen en kötü durumda bile 2011 öncesinden çok daha ileri bir noktada olacaklar, Suriye sahasında.) Bu 8 yıllık yıkım ve kaos sürecinin yarattığı devasa birikimin daha yıllar yılı sürecek bir büyük sorun alanı olarak kalacağı ortada. Kolay kolay çözülemeyecek bir ‘Suriye sorunu’ var artık dünya siyasetinin kucağında. Emperyalist güçler açısından kullanılmaya ve müdahale edilmeye açık bir sorun. ‘Barış Pınarı’ isimli ‘beka’ harekatı da bu ‘sorun alanına’ biraz daha ‘birikim’ taşıdı sadece. ABD’nin bu harekata bir şekilde ‘vize’ vermiş olmasının da bu tabloyla en azından ‘kendiliğinden’ bir ilişkisi olsa gerektir. Çarşı karışsın da bize iş çıksın hesabı... Şöyle ki; aslında epey bir süre önce ‘artık sona yaklaşılıyor, İdlip son aşama...’ deniliyordu. Sonrasında Afrin sorunu eklendi zincire, şimdi 120 km’lik “güvenli cep.” Türkiye’nin attığı her adım, geleceğe aktarılan büyük soruna yeni parçalar eklemekte sadece. Siyasi, ekonomik, diplomatik irtifa kaybından başka elde kalan en somut ‘kazanım’ ise, ‘Kürt anasını görmesin’ oluyor herhalde. Hikâyedeki gibi tam da; iki idam mahkumunun son istekleri sorulur, Kürt Mıhemmê “anamı görmek isterim” demiş de, diğerinin (adı lazım değil!) son isteği “Kürt anasını görmesin” olmuş!

Az kazanım mı bu!

Hem bakın, ne deniyor: “Oralar çöldür, Kürtlerin yaşam tarzına uygun değildir, Araplar için daha uygundur...” 

Birileri zamanında ‘Kürt’ için, “karda yürürken çıkan kart-kurt sesi”nden bahsetmişti de inanmamıştık. Çölde kar yağmadığına göre, yürüyünce kart kurt sesi çıkaramayacak olan Kürdün ‘Fırat’ın doğusunda’ kalmasının da bir anlamı kalmayacak demektir. 

La havle! Geçelim...

Asıl kazanım ve beklenti iç sahada...

Barış Pınarı’yla Suriye’de Kürt kovalamanın içeride kazandırdıkları... ‘Beka ve ulusal çıkar’ parantezine tıkıştırılan muhalif rezerv ölçüsünde pozisyon kazanmak... ‘Tükeniş’ sürecini ‘başarı ve zafer’ hamasetiyle, en azından, sislemek, konsolidasyon gerekçesi oluşturmak...

Kısmen de karşılığı yok değil. 

Harekat için, ‘Yanlıştır, gerek yok, Saray’ın kendi politikasının ihtiyacıdır, vb...’ dediği halde ‘içi yana yana’ destekleyen bir muhalif tuhaflığın olduğu bir ‘iç politika’ alanından söz ediyoruz sonuçta. 

Ama buna rağmen, kazandığını hemen tüketmekte mahir bir iktidar var yine de.

AKP cenahından Nihal Bengisu Karaca’nın bile, İstanbul’daki tarihi gar ihalelerinin yandaşa verilmesi üzerine, tweetinde iktidardakilere sorduğu gibi, “Sonra da, vay efendim neden memleket meselerinde bile tek yürek olamıyoruz... Haklı olduğunuz her davayı usulsüz işler için bozdura bozdura harcadığınızdan olabilir mi acaba?​” ‘Memleket meselesi’ ve ‘haklı olduğunuz dava’ dediği ‘Barış Pınarı.’ Akçeli işlerdeki usulsüzlüklerinizle bu haklılığınızı bozdura bozdura harcıyorsunuz, ‘milli birliği’ bu yüzden sağlayamıyorsunuz demek istiyor!

Haklılık haksızlık tartışması bir yana...

Akçeli işlerdeki o iştah, o kendisinden geçme halinin kaybettirdiği toplumsal irtifa ortada..

Mesele, ‘usulsüz işler’ denilenler ile ‘memleket meselesi’ denilenler arasındaki içiçeliği görememekte...

Yani?

Tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci garlarını İstanbul Belediyesi’ni bypas ederek genç bir okçuya veren mekanizma ile ‘güvenli bölgede şehirler kuracağız’ diye harekata çıkan mekanizma aynıdır.

Yüzde 27’ye varan genç işsizlik oranlı ülkede 10 bin liraya şirket kurup milyonlarca liralık tarihi gar ihalesini alan genç okçumuzu yetiştiren iktidar gerçeği ile ABD-Rusya sarkacında ‘Barış Pınarı’ akıtan iktidar gerçeği aynıdır.

O iktidar gerçeğidir ki; Suriye’de akıtılan malum pınar Rusya ve ABD tarafından kesilse de içerideki ‘pınar’ı akıtmaya devam ediyor: 

Diyarbakırlıların sevgili doktorları, kendilerine vekil ve belediye başkanı seçtikleri Dr. Selçuk Mızraklı tutuklanarak cezaevine konuluyor!

Bu kafayla ‘güvenli bölge’ ya da ‘güvenli ülke’ mümkün mü?!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa