28 Ekim 2019 00:10

Kipchoge, Ineos… Sporda rekorlar bize ne söyler?

Kipchoge, Ineos… Sporda rekorlar bize ne söyler?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bugün Ay’a çıktık ve Dünya’ya geri döndük…”

“Bu, insanların sınırlarının olmadığını gösteriyor.”

Kenyalı atlet Eliud Kipchoge, 12 Ekim’de Viyana’da özel koşullarda gerçekleştirilen maraton koşusunu* 2 saatten kısa sürede bitirdikten sonra “Yılın spor olayı” olarak değerlendirilen başarısını bu sözlerle kutladı. Kipchoge’nin kullandığı ifadeler kesinlikle rastgele değildi ve performansı hakkında önemli şeyler söylüyordu. İki cümle de hedefliydi ve muhtemelen koşuyu organize eden kimya tekeli Ineos’un tercihleriydi ancak ilki ne kadar isabetliyse ikincisi de o kadar tartışmalıydı.

İlki isabetliydi çünkü New York Times’ta Lindsay Crouse’un da vurguladığı gibi insanın, doğal yeteneğinin ötesinde teknolojinin desteğiyle neler başarabileceğini -tıpkı Ay’a çıkmak gibi- gösteriyordu.

Peki ya ikincisi? Gerçekten “sınırlarımız yok” mu? Ya da burada ima edildiği gibi yeterince çalışırsak hedeflerimize ulaşabileceğimizi kanıtlayan şey profesyonel sporcuların rekorları mı? Ineos bize neden böyle bir mesaj verme zahmetinde bulunuyor?

Hatırlatalım… Ineos’un patronu Sir James Arthur Ratcliffe, İngiltere’nin en zengin insanı. Firması, çevre savunucularının hedefinde. Fosil yakıtlara ilişkin yapılan tüm uyarılara karşın, o, kaya gazı üretimi için kapasitesini artırmanın peşinde. Ülkesindeki çevre vergilerinden kaçınmak için Monako’da ikamet ediyor. (Bu yolla 4 milyar sterlin tasarruf ettiği söyleniyor) “Vergi” ve “çevreci” problemini daha az hissedeceği bir ortam için de ülkedeki bir numaralı Brexit destekçisi…

Ratcliffe son yıllarda aniden spora merak saldı ve bisikletin en başarılı takımlarından Sky’ın yanı sıra İsviçre’de Lozan, Fransa’da Nice futbol kulüplerini satın aldı. Ayrıca 2021 Amerika Kupası’nı İngiltere’ye getirmek için yelkenci Ben Ainslie’ye sponsor oldu.

Herhalde ne demek istediğim anlaşılmıştır. Karşımızda kişisel serveti dışında pek bir şeye önem vermeyen bir milyarder var ve sporu da bu amaçla yani çevre düşmanı firmasını masum göstermek için (greenwashing) kullanıyor.

Böyle birinin insanlığa “Sınırınız yok”, “İsterseniz her şeyi başarabilirsiniz” mesajı vermek istediğinden emin miyiz? Peki sporda rekorların işlevi gerçekten bu mudur?

Her yıl rekorlar kırılıyor, bir zamanlar “aşılması imkansız” denen bariyerler aşılıyor, spora milyarlarca dolar harcanıyor, her saniye televizyonda bir spor müsabakası var. Bunca “spor”un arasında, tüm bunların “ilham verdiği” söylenen insanlar ne alemde? Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre 1975’ten bu yana dünya genelinde obezite üçe katlandı. 2016 verilerine göre 2 milyara yakın yetişkin “şişman”, 650 milyondan fazlası obez.

Ticarileşen sporun, spor mekanlarının, azalan kent içi spor alanlarının ortasında yeterince hareket edemiyoruz. Aldığımız kaloriler yaktıklarımızdan fazla! Üstelik bu sadece “gelişmiş” ülkelerin sorunu değil. Dar gelirliler daha ucuz olduğu için yüksek yağ, yüksek şeker, yüksek tuz ancak yetersiz besleyicilikteki gıdalara mahkum dolayısıyla obezite buralarda da artıyor.

Öyleyse kime ilham veriyor bu çok önemli olduğu söylenen rekorlar? Buradan bakınca başarılarıyla bizi büyüleyen sporcuların dışında tek kazanan var gibi görünüyor: Her mega spor organizasyonunun vazgeçilmez sponsorları. McDonald’s’lar, Coca-Cola’lar ya da bu örnekte olduğu gibi Ineos’lar. Çevre, sağlık, spor, insanlık dostu şirketler!

Evet, yine aynı sorular… Rekorlar bizi neden bu kadar heyecanlandırıyor, rekorlara neden bu kadar büyük önem atfediyoruz? Artık bunları pek sorgulayan yok ama gerçekler ortada. O zaman biz de 1931 Viyana İşçi Olimpiyatları öncesi yazılan broşürün şu cümlelerine kulak verelim:

“Burjuva sporun tek odak noktası bireysel performanstır. Rekorlar, rekorlar, rekorlar… Rekor, her şeyin etrafında döndüğü sihirli kelimedir.”

“Rekor saplantısı ve burjuva sporu tanımlayan kâr amaçlı sömürünün sansasyon, reklam ve adil olmayan işleri beraberinde getirmesi kaçınılmazdır.”

“…Bizim vizyonumuz sadece birkaç profesyonel atletin dünyayı muhteşem başarılarıyla kendine hayran bırakması değildir bizim vizyonumuz milyonların spor sayesinde daha sağlıklı ve güçlü olmasıdır.”**

 

* Maratonun özel koşulları nedeniyle Kipchoge’nin 1 saat 59 dakika 40 saniyelik koşusunun resmi bir rekor olarak kabul edilmediğini hatırlatalım. Maraton rekoru halen Kipchoge’nin 2 saat 1 dakika 39 saniyelik Berlin performansına ait.

** Buna dair daha ayrıntılı yazıları 2018 yılında bu köşede İşçi Sporları Hareketi serisinde yazmıştım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa