Özgürlüğe dair sevinçler ve üzüntüler
Özgürlüğe dair sevinç ve üzüntülerden söz etmek istiyorum. Ne çok ve sıklıkla sevinç ve ne çok ve sıklıkla üzüntü yaşıyoruz son birkaç yıldır. Zaman aralığı dar ve hepsi üst üste geliyor. Baskıcı rejim altındayız, sürekliliği olan bu. Baskıcı rejimde baskın haber ve duygu, üzüntü oluyor, acı oluyor. Özgürlüğe dair, sistemli olan bir üzüntüden söz edebiliyoruz. Bazı örnekler verilebilir:
Söz gelimi, geçen aylarda, Evrensel’in yazarlarından Edebiyat Eleştirmeni Ayşegül Tözeren gözaltına alınmıştı. Bir gece ya da sabaha karşı alınıyor. Üzülüyorsunuz. Serbest bırakılıyor, sevinç duyuyorsunuz.
Sonra bu üzüntü yaşadığınız durumların, tekil durumlar olmadığını anlıyorsunuz. Bakıyorsunuz, bir Hukuk Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, gözaltına alınmış, sonra serbest bırakılmış; İş İnsanı Osman Kavala gözaltına alınmış ve uzun tutukluluk rejimine tabi tutulmuş, tutulmakta… Daha yakın tarihlerde de Yazar Fikret Başkaya gözaltına alınmıştı.
Mehmet Altan, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak hakkında gözaltı ve tutuklamalar süreci yaşanmıştı. Mehmet Altan geç de olsa özgürlüğüne kavuşmuştu. Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ise hâlâ özgürlüklerinden yoksun. Üzüntü bunlar, üzüntü ve acı.
Siyaset dünyasına geçiyorsunuz: Selahattin Demirtaş’ı, Sırrı Süreyya Önder’i, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Nurseli Aydoğan’ı, Eren Erdem’i gözaltına almışlar, tutuklamışlar. Üzüntü ve acı. Sırrı Süreyya serbest bırakılıyor sevinç doluyor içinize…
Cumhuriyet yazar ve çalışanlarını, Özgür Gündem yazar ve çalışanlarını gözaltına almışlar, tutuklamışlardı. Son zamanlarda Hüseyin Aykol’u hapse atmışlardı…Üzüntü ve özgürlükle de sevinç yaşandı...
Barış akademisyenlerinden bahsedebiliriz: Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy, Meral Camcı hocalarla başlayan gözaltı ve tutuklamaları, Kocaeli Üniversitesi gözaltılarını hatırlayınız. Özgür Gündem dayanışmacı genel yayın yönetmenliği nedeniyle Şebnem Korur Fincancı, Necmiye Alpay, Erol Önderoğlu, Aslı Erdoğan, Ahmet Nesin’in özgürlüğünden yoksun bırakılmaları ve sonra da serbest bırakılmalarıyla gelen üzüntü ve sevinçleri de hatırlayınız… Barış akademisyenlerinden Füsun Üstel hocamızın hapsedilmesini, Tuna Altınel’in gözaltı ve tutuklanmalarının yarattığı üzüntüyü nasıl unutabiliriz.
ÇHD Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve yüzlerce avukatın gözaltı ve tutuklamalara maruz kalması da hafızalarımızdadır.
İnsan hakları savunucuları için ayrı bir sahife açmak gerekiyor. Yüzlerce, binlerce soruşturmalar 33 yıldır bitmedi. Her dönemde, soruşturma ve yargı baskısını sürdürdü egemenler. Halihazırda sürmekte olan soruşturmalar da çabası. İHD’ye açılan ilk davalardan birisiydi, 1988 yılında açılan dava. “Ölüm cezasına karşı ve genel af için” imza kampanyası düzenlemişti İHD. Dava açılmıştı İHD genel merkez yöneticilerine. Gerekçe neydi biliyor musunuz? İmza kampanyası yapmak suretiyle TBMM’yi etkileme suçunu işlemişlerdi İHD yöneticileri!
Mantık aynı, değişmedi. Köy boşaltmaları nedeniyle hazırlanan raporların kitaplaştırılmasında da aynı mantıkla hareket ediliyordu. Şimdi de Cizre’de ihlalleri tespit eden ve raporlaştıran insan hakları örgütlerinin başkanlarına yönelik soruşturma yürütülüyor.
İşini yapıyor hak savunucuları, ihlalleri belgeliyorlar. İşleri bu.
Baskılar ve üzüntüler, sürekli. Daha dün Büyükada toplantısı nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanmamışlar mıydı hak savunucuları?
Dediğimiz gibi, üzüntü ve acılar çok ve sürekli…
Sevinçler, daha çok özgürlüğe kavuşmada yaşanıyor.
Geçen hafta İnsan Hakları Savunucusu Gazeteci Nurcan Baysal’ın evi aranmış ve tarumar edilmişti; Avukat-Yazar Nurcan Kaya gözaltına alınmış ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı.
Aynı geçen hafta, şimdiki Eş Genel Başkanımız Eren Keskin’in evi gece basılıp aranmıştı. Ertesi gün Eren Keskin savcılıkta ifade vermişti.
Soruşturma açılması, ev baskını ve arama yapılması üzüntüye, tutuklanmamış olması sevince yol açıyor.
Cari rejimde haklar ve özgürlükler güvenceden yoksun. Herkes için haklar ve özgürlükler tehdit ve tehlike altında!
Evrensel'i Takip Et