31 Ekim 2019 00:45

"IŞİD"lere karşı tek seçenek gerçek bir antiemperyalist mücadeledir

'IŞİD'lere karşı tek seçenek gerçek bir antiemperyalist mücadeledir

Resulayn | Fotoğraf: DHA (Arşiv)

Paylaş

IŞİD lideri Bağdadi’nin, ABD askerleri tarafından öldürülmesi sonrasında tartışmalar sürüyor.

Trump, kendi tarzında, Bağdadi’nin öldürülmesini bir “zafer şovu”na dönüştürerek, propagandasını sürdürüyor.

Bağdadi’nin öldürüldüğü İdlib’in üç yıldan beri Türkiye’nin kontrolünde olması ve Bağdadi’nin öldürüldüğü evin Türkiye sınırına birkaç kilometre yakın olması; Bağdadi, İdlib’de nasıl barınıyordu; IŞİD liderini Türkiye mi koruyordu; Bağdadi Türkiye’ye geçme hazırlığı içinde (*) miydi;... gibi soruları büyütürken tartışmalar, adım adım açıkça Türkiye’yi suçlayan, “Bağdadi Türkiye’nin korumasında mıydı?​” sorusuna doğru gelmektedir! 

Elbette bu tartışmalar IŞİD’le mücadele konusunda daha gerçekçi değerlendirmeler yapan yorumcuların görüşlerini de öne çıkarmaya başladı. Önceki gün, bu gelişmeleri gazetemize değerlendiren Ortadoğu Uzmanı Faik Bulut, IŞİD’i var eden koşulların sürdüğüne önemle dikkat çekiyordu.

‘TERÖRLE MÜCADELE’ EMPERYALİST MÜDAHALEYE ‘MEŞRUİYET’ BAHANESİ

1990’ların başından beri ABD, “terörle mücadele” klişesi etrafında kendisine dünyanın her köşesine müdahale etmesine meşruiyet kazandıran, kendisine karşı çıkan herkesi “sindiren” bir strateji geliştirdi. 

Özellikle de ABD, Ortadoğu’daki egemenliğini yenilemek ve bölge gericiliklerini yeniden hizalandırırken “terörle mücadele”yi, IŞİD’in bölgedeki faaliyetlerinin yarattığı dehşeti kendisi için dayanak yaptı. “Teröre karşı mücadele” de bu kapsamda yürütüldü. Yani İŞİD’li teröristlere karşı mücadele, onları yakalamak, öldürmek, en ileri gidildiğinde onların maddi kaynaklarını kesmek biçiminde oldu.

Çünkü onlara göre IŞİD, üyeleri oradan buradan toplanmış, belli bir çıkar için IŞİD’e katılmış bir grup silahlı, vahşi terörist yöntemler kullanan bir örgüttü!

Evet IŞİD vahşi terörist yöntemler kullanıyor, terörü, siyasetin önemli yanı olarak öne çıkan bir terörist örgüttü. Ama o sadece sıradan bir terör örgütü olarak mücadele edilebilecek bir örgüt de değildir.

Tersine IŞİD, Irak ve Suriye gibi Ortadoğu’nun iki önemli ülkesinin toprakları üstünde “devlet” kuracak kadar geniş (bölgedeki aşiret ve kabilelerin) bir kitle desteğine sahip bir örgüttü. 

IŞİD HANGİ KOŞULLARDA VAR OLDU?

Burada “IŞİD’i var eden koşullar nelerdi?​” sorusu gündeme gelmektedir.

Bu koşulları böyle bir makalenin sınırları içinde şöyle özetleyebiliriz:

  1. Dünya hegemonyası mücadelesini sürdüren başlıca emperyalistlerin son 100 yıl içinde bölgeye yönelik işgal, hegemonya, bölgede askeri üsler kurma, iç savaşları kışkırtma, rejim dayatma, bölgenin petrol ve doğal gaz ağırlıklı devasa kaynaklarının yağmalanmasının yarattığı tepkiler.
  2. Emperyalistlere uşaklığı tek yetenekleri haline getirmiş, kralların, emirlerin, şeyhlerin, kabile reislerinin, diktatör yöneticilerinin ülkenin servetlerini emperyalist efendilerinin himayesinde har vurup harman savurmasını sağlarken halkın aşırı yoksulluk içinde yaşamaya zorlanması; yoksulların bugün ve gelecek güvencesine sahip olmadığı zulüm düzenlerine karşı biriken öfke. 
  3. Yoksul yığınların 7. yüzyıl İslami değerlerin, Kur’an’ın anayasa olduğu bir İslam devleti, bunun için cihadın kutsal bir İslami emir olduğu inancının canlı olması, dinin, dini otoritelerin halk yığınları içinde yüksek bir etkiye sahip olmaları.

Burada söz konusu olan ilk iki madde; antiemperyalist, laik, devrimci demokrat mücadelenin de temelleridir. Ama 3’üncü maddedeki koşullar IŞİD’in üstünde yükselmesinin pratik nedenidir.

Çünkü IŞİD militanı olmanın şartı, “bir İslam devleti kurma” amacıyla cihada katılmaktır!

Eğer bir ülkeyi yönetenler cihat, İslam için “küffara savaş” ilan ediyor, gençliği cihatist değerler etrafında şehit ve gazi olmaya çağırıyorsa, IŞİD ve onun gibi cihatist-terörist örgütler için toprağı sürüp, tohumu ekip, gübreleyip, sulayıp, IŞİD’in hasadı yapması için hazırlamak anlamına gelmektedir.

IŞİD’İN SEÇENEĞİ ‘ILIMLI İSLAMCI’ BİR DÜNYA DEĞİLDİR!

Söz konusu olan yukarıda üç madde ile kalındığında IŞİD ve öteki cihatist örgütler, birer kurtuluş örgütü, İslami değerler ışığında emperyalizme ve iş birlikçilerine karşı mücadele örgütleri olarak görülebilir.

Ama gerçek öyle değildir.

Tersine IŞİD; bu koşulları istismar eden, bütün bu sorunların İslam’ın 7. yüzyılındaki değerlerine dönülerek, ortadan kaldırılacağını ve insanları yokluk, yoksulluk, bu dünyada mutlu ve barış içinde bir yaşamın öteki dünyada gerçekleştireceklerini savunan bir örgüttür. Bunun yolu da dünyada “Allah yolunda cihat etmek” olduğunu vadeden bir vahşet ordusu olarak organize olmaktan geçmektedir.

Bu yüzden de IŞİD’in seçeneği, IŞİD’le aynı platformda olan ama onunla ayrımını IŞİD’in şiddeti kullanış biçimini reddetmekle sınırlı “Ilımlı İslamcı” seçenekler değildir. 

Tersine IŞİD’e karşı mücadelenin seçeneği;

  • Bölgedeki emperyalist ülkelerin üslerin kapatılması başta olmak üzere her tür emperyalist müdahaleye karşı çıkmak,
  • Bölge gericiliklerinin bölgedeki din-mezhep, etnik... kışkırtmalara taraf olmamak, bunlara karşı durmak,
  • Bölge haklarına ve ülkelerine rejim dayatılmasına karşı olmak, halkların kardeşliği, hak eşitliği temelinde, bir barış mücadelesinin örgütlenmesi doğrultusunda adımlar atılması,
  • Bölgede laik ve demokratik bir bölge ve ülkeler için mücadeledir.

Aksi halde bölgede, IŞİD yok edilse bile adı değişen başka IŞİD’ler ortaya çıkmaya devam edecektir.  

(*) 2015 yılının 10 Ekim günü IŞİD’li teröristlerin gerçekleştirdiği ve 103 barış mücadelecisinin hayatını kaybettiği katliam etrafındaki tartışmalar ve bu tartışmaların da ışığında, 10 Ekim Katliamı davasının avukatlarının hazırladıkları “Duymak Zorundasınız” adlı kitapta da açıkça görülüyor ki, IŞİD için Türkiye-Suriye sınırını geçmek hiç sorun oluşturmadı. 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa