2 Kasım 2019

‘Sarı saçlım mavi gözlüm’ bir cumhuriyet

Dilek İmamoğlu ve Ekrem İmamoğlu (solda)

Fotoğraf: Ekrem İmamoğlu'nun resmi Twitter hesabından alınmıştır.

Emine Erdoğan ve Tayyip Erdoğan (sağda)

Fotoğraf: AA

29 Ekim, kutlama törenlerinin çoktan beri ilk kez yapılmış olmasını bir yana koyarsak her şey bildiğimiz gibi, son derece olağan bir gün olarak yaşandı. Bir kez daha görüldü ki, başka birçok konuda da olduğu gibi, üzerinde herkesin anlaştığı bir cumhuriyet yok. Kişisel beklentileriyle ulusal idealleri arasında popüler siyaset aracılığıyla bağ kuran yurttaşlar için cumhuriyetin şahsi önceliklere göre bile bir tarifi olabiliyor. Nitekim Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun 29 Ekim törenindeki kılığından kıyafetinden, sarı saçlarından, dekoltesinden bir rejim bayrağı hayal edip cumhuriyet kadınlığı üzerine laf çeviren bir kesim için cumhuriyet sarışın bir varoluştu. İBB’nin klibinde koro yöneten Ekrem İmamoğlu görüntüyü “Bir çift mavi gözün ışığında” diye paylaşmıştı. Halk TV de Selda Bağcan’ın “sarı saçlım mavi gözlüm”üne abone olmuştu. Cumhuriyet kadınlığının sarışın halinden alerji duyanlar ise tesettürlü türbanlı cumhuriyet kadınlarını öne çıkardılar. Nene Hatunlar, Kurtuluş savaşındaki “bilcümle” bacılar ve analar alternatif ve etkili birer seçenek olarak Dilek İmamoğlu ile rekabet etti. CHP’li belediyelerin ortaklaşa hazırladığı videoda akan Atatürk görüntülerine Cem Adrian- Hande Mehan “Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hâlâ seni/ Sen benim şarkılarımsın” diye ses veriyordu.

Cumhuriyet, ana muhalefet aleminde, kurtuluş savaşında ve hatta sadece liderin imgesinde donmuş kalmış bir vaka muamelesi gördü böylece. Bir çift mavi gözün değil de memleketin bugünkü durumunun ışığında, rejim tartışmasının en hararetli biçimde yapılması yakışık alır bir cumhuriyet günü daha, mefhumun içinin boşaltıldığı goygoyla geçti. Ne tek adam rejimi; İmamoğlu’nun klibinde cumhuriyete yakışır olduğu vurgusu yapılan demokrasi ne de hak hukuk adalet mesajları verildi. Cumhuriyetin ilan edildiği güne sabitlenmiş bakış, geçmişi Atatürk’ün başkomutanlık üniforması içindeki imgesinde seyretmeye teşneyken gün ve gelecek Dilek Hanım’ın sarışınlığından abat olabilirdi. Ne de olsa muasır medeniyet Ortadoğululuğumuzun inkarının yegane kanıtı olan sarı saçlardan ibaretti.

Bu kadar kendinden memnun muhalefet halinin AKP’li Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın şu ifadeleri ile arasındaki yedi farkı kimse gösteremez: “Bugün yaşadığımız rahatlığın kaynağı dün tüm zorluklara göğüs gerenlerde saklı. Kolay olmadı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını şehit ve gazilerimizi saygıyla minnetle anıyorum…”

Cumhuriyeti geçmişe gömme eğiliminin AKP iktidarları tarafından güçlendirildiği, tek adam rejiminin inşasıyla birlikte iyi kötü, az çok işleyen demokratik kurumların da iğdiş edilmeye başlanmasıyla bunun bir eğilim olmaktan çıkıp somut bir gerçeklik haline geldiği açık. Aynı zamanda kurduğu rejime, kurucularıyla rekabet ediyor izlenimi vermekten sakınmayan ve ona hâlâ cumhuriyet diyebilen siyasi iktidar için 29 Ekim, yeni liderin başkomutanlık üniforması içindeki Atatürk’le kıyaslanabileceği tarihi günlerden biri. Kurtuluş savaşına değinmek gereken her yerde 15 Temmuz, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı sözcükleri bunun için geçiyor. Başkomutanın mavi gözlerinin geçmişten bugüne tuttuğu ışık yeni başkomutanları meşrulaştırmanın bir parçası.

Arabasına renkli alışveriş poşetlerini koyan genç kadının “Bugün yaşadığı rahatlığın” Kurtuluş Savaşında çekilen ezaların ödülü olarak göründüğü Alinur Aktaş’ın videosu yukarıdaki bağlamdan biraz geri kalmış durumda. Yoksa yol yaptık köprü yaptık cumhuriyetini bir iki yıl önce geride bırakıp yeniden ‘Savaşıyoruz’ cumhuriyetine geçti AKP.

Cumhuriyet ancak yokluğunda, kimisinin sarı saçlarından asıldığı, kimisinin tesettürlendirmeye çalıştığı bir hale düşebilir. Gelişen, halk tarafından içeriklendirilen bir ortak yaşam ilkesi değil de tanımında kimsenin anlaşamadığı bir şeye dönüşebilir. Normalde eşitlikçi, demokratik, örgütlü halk inisiyatifine dayanan bir cumhuriyet, bu kadar goygoya müsait olmaz, tarihe bu kadar kolay gömülmez. Fakat oldu.

Öyleyse geçmiş olsun. Yenisine bakalım!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et