Suriye harekatının ardından...
Fotoğraf: Envato
“Bir gece ansızın” ÖSO’yu önden sürerek TSK Suriye’ye dalmıştı.
AKP, ülke içinde, burjuva muhalefeti milliyetçilik rüzgarının kıskacına alıp işlevsizleştirerek peşine takacak ve güç kazanıp toparlanacaktı. Dışarıda da, yeni bir Kürt zaferi kazanarak, aralarındaki çelişkilerden yararlanıp ABD ile Rusya’ya kendi çıkarlarını dayatarak Suriye’de bir miktar yayılacaktı. “Toprak bütünlüğüne saygılıyız” denmekteydi, ama Suriye’nin elinden üçüncü parça toprak da alınıyordu.
PYD-YPG’yi yalnızca Türkiye “terör örgütü” sayıyor. “İşgal değil”, “Kürtlere karşı değil” açıklamalarına bir-iki ülke dışında dünya kulak asmadı. Türkiye uluslararası alanda tecrit oldu. ABD ile sınırlı kalmadı. Başta Türkiye’yi kendi etki alanı içine almak için harekatın önünü açan Rusya olmak üzere, harekata karşı çıkmayan kalmadı.
Yetmedi; karşı önlemlerle yaptırımlar sökün etti. Fransa PYD-YPG’yi açıktan müttefik ilan etti. Başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkeleri silah satışını durdurdu. ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlar kağıt üstünde kaldı.
Bölgede iddia sahibi başlıca iki emperyalist güçten biri olan Rusya, Türkiye-Suriye sınırı boyunca yapılması kararlaştırılan “ortak devriye” konusunda ipe un seriyor. PYD-YPG’nin “terör örgütü” olmadığını düşündüğü gibi, Kürtleri Suriye’nin geleceğinin bir unsuru sayıyor ve Suriye rejiminin buna uygun davranması için uğraşıyor.
İkinci önemli güç olan ve TSK harekatı öncesi askerlerini sınır boyundan çeken ABD, bu askerleri yeniden Suriye’ye getirdi. Petrol bölgesinden vaz geçmeyeceğini açıkladı. Ve sınıra kadar uzanarak, YPG ile birlikte Haseke-Sincar arasında devriye atıyor. Bununla kalmadı. Bşk. Yrd. Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo’lu Amerikan heyetiyle yapılan anlaşmada Türkiye’nin ABD şartlarına uyması karşılığında kaldırılması kararlaştırılan yaptırımlar Kongre tarafından yeniden gündeme getirildi. “Ermeni Soykırımı”nı kınayan kararının ardından, ABD Kongresi, üstelik 16’ya karşı 403 gibi açık bir farkla Türkiye’ye yaptırım kararı aldı. Senato da 2/3 çoğunlukla kabul ederse, Trump’ın onaylamak zorunda olduğu karar, en başta Erdoğan ve ailesinin mal varlığını ve Halk Bankası’nı konu alıyor.
Bu yaptırım, doğrudan, 13 Kasım’da Washington’da yapılması kararlaştırılan Trump-Erdoğan görüşmesini de ilgilendiriyor. Erdoğan bir yandan, tecride rağmen, “Terörist saldırılar sürüyor. Bu hattın dışından gelen tacizlere karşılık verecek, gerekirse güvenli bölge sahasını genişleteceğiz” der ve “başkomutan” havasıyla sınırda birlikleri denetlerken, diğer yandan ABD ziyaretini askıya alma görüntüsü veriyor: “Henüz kararımı vermedim, soru işaretleri var.”
Nasıl soru işaretleri olmasın? İş bu noktaya varınca, daha ileri bile gidebilirler belki. Haiti Başkanı Noriega’yı tutup ABD’ye getirerek yargı önüne çıkarmışlardı örneğin. Ve “mal canın yongası”. Amerikalılarsa can evinden vurma çabasında. Oysa, onca yukarıdan konuşma ve harekatın ardından, aynı nedenle, Trump’ın hakaret dolu mektubuna yanıt verilmeyerek “Ankara Mutabakatı” ne kadar çabuk ve kolayca imzalanmıştı! Amerika işte, hiç güven olmuyor! Osmanlı’dan çok oyunu var.
Şimdi bir yandan “yandaşlar”ın ABD’ye yüklenmesi artışta, örneğin Yeni Şafak türü gazeteler, TSK’nın da orada bulunmasına bakmadan, “Afganistan’da CIA terörü”nü işliyorlar. Bir yandan da resmi olarak alttan alınarak işin içinden sıyrılmaya çalışılıyor.
Ancak sadece ABD olsa neyse. Türkiye-ABD ilişkileri yeterince soğuyup en azından Erdoğan-AKP döneminde tamiri olanaksız hale geldikçe, Rusya da kendisini ve çıkarlarını dayatmayı ağırlaştırıyor. AKP, saf saf, kendisini en akıllı varsayıp iki emperyalist gücü birbirine tokuşturarak ilerleyebileceğini varsaymışken, bunun olanaksızlığını yaşayarak öğreniyor. Öncelikle “Esad’la adım atmak yok!” ısrarından vazgeçilmek zorunda kalındı. Bir IŞİD vardı, bela. Şimdi bir de yeni adı Suriye Milli Ordusu olan ÖSO başa bela olacak! Şimdiden yağma ve işkenceleriyle tebarüz eden bu çapulcu sürüsü ne yapılacak?!
Sonuç: “Ne İsa’ya ne Musa’ya” yaranılabildi, ama ortada kalındı.
Ama asıl şu “canın yongası” meselesi... Nedir bu başa gelenler böyle?!
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58