14 Kasım 2019 00:30

Vergiyle soymak

İstanbul İşçi Sendikaları platformundan işçiler pankart ve dövizler taşıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Kapitalist devletin en temel gelir kaynağını halktan toplanan vergiler oluşturur. Bir ülkede vergi gelirlerinin hangi sınıftan, ne kadar alındığına bakarak o ülkede iktidarın kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğini anlayabilirsiniz. Türkiye gibi az gelişmiş kapitalist ülkelerin en dikkat çekici özelliklerinden birisi vergi yükünün büyük bölümünün yoksul halkın, emekçilerin sırtına yıkılmasıdır.

2020 bütçesi ve yeni vergi düzenlemesinin görüşüldüğü bir dönemde Türk-İş, DİSK ve KESK’e üye sendikalar, işçi ve emekçiler üzerindeki vergi yükünün azaltılması, adil bir vergi sistemi oluşturularak vergilerde yaşanan adaletsizliğe son verilmesi için çeşitli eylem ve etkinlikler yapıyorlar.

Ekonomik kriz süreci ve satın alma gücünün zayıflaması, emekçilerin sırtındaki vergi yükünün ağırlaşmasına neden olmasına rağmen, yıllardır bu konuda güçlü ve örgütlü bir karşı çıkış olmaması, iktidarı bütçe açığını kapatmak için daha fazla ‘Vergi salmak’ konusunda cesaretlendiriyor.

TÜİK verilerine göre, toplam iş gücünün üçte ikisinden fazlasını oluşturan ücretli emekçiler zenginlikten en az payı alırken en çok vergiyi ödüyorlar. Türkiye, OECD ülkeleri arasında ücretli emekçilerin vergi yükünün en ağır olduğu ülkeler içinde yer alırken, emekçiler milli gelirden aldıkları pay açısından son sıralarda yer alıyor.

OECD ülkelerinde doğrudan vergilerin (gelir vergisi, kurumlar vergisi, emlak vergisi vb.) toplam vergi gelirleri içindeki ağırlığı yüzde 65’ler civarındayken, bu oran Türkiye’de sadece yüzde 35. Türkiye’de vergi gelirlerinin yüzde 65’ini dolaylı vergiler (Gelir durumuna bakmaksızın herkesten eşit oranda alınan KDV, ÖTV gibi tüketim vergileri, damga ve harç vergileri vb.) oluşturuyor.

Türkiye gibi faiz ve rant gelirlerinin ön planda olduğu ülkelerde vergi yükü ağırlıklı olarak ücretli emekçilerin üzerinde yoğunlaşıyor. Vergi sisteminin yüksek gelirli kesimleri es geçip, patronlara çeşitli ayrıcalıklar sağlanması nedeniyle vergi gelirleri önceden belirlenen hedeflerin gerisinde kalıyor. Vergi gelirlerini arttırmak için yapılan her düzenlemeden en çok emekçiler etkileniyor.

İktidarın sermaye yanlısı vergi politikalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak, emekçilerin her zaman patronlardan daha fazla vergi ödediğini görüyoruz. Örneğin 2018 yılında ücretlilerden kesilen gelir vergisi 83.3 milyar lirayken, şirketlerin ödediği vergi 78.6 milyar lirada kalmış. 2019 ve 2020’de bu farkın ücretliler aleyhine daha da büyümesi bekleniyor.

Yıllardır vergi dilimi aralıkları açıklanan ‘yeniden değerleme oranı’nın altında bir oranda arttırılıyor. Bu durum emekçilerden kesilen vergi miktarının da istikrarlı bir şekilde artmasına, ücretlilerin bir üst vergi dilimine daha erken girmesine, dolayısıyla her yıl daha fazla gelir vergi ödemesine neden oluyor. Ücretli emekçilerin kazancının dörtte biri daha cebine girmeden vergi, prim, fon vb. kesintilerle geri alınıyor.

Halkın geniş bir kesimi sürekli artan vergiler ve peş peşe gelen zamlar altında ezilirken, patronlara çeşitli teşvikler üzerinden yapılan kaynak transferleri, vergi istisna ve indirimleri, faiz ödemelerinde sağlanan çeşitli avantajlar, özellikle siyasi iktidara yakın holdinglerin vergi borçlarının silinmesi gibi uygulamalar her dönem karşımıza çıkıyor.

Sermayenin ya da patronların vergi yükü resmi ya da gayriresmi yollardan azaltıldıkça genel bütçe gelirleri azalıyor. İktidar bu kısır döngüyü aşmak için bütçede dolaylı vergilere yüklendikçe, yükün büyük bölümü her seferinde halkın, özellikle ücretli emekçilerin sırtına biniyor. İktidar, vergi politikaları ile patronları her yönden koruyup kollarken, işçi ve emekçileri doğrudan ve dolaylı vergilerle resmen soyup soğana çeviriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa