Cemal Süreya fuarda

Fotoğraf: @korkitap'ın Twitter paylaşımından alınmıştır.
Cemal Süreya bu yıl 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda hem de bizim stantta kitaplarını imzaladı. Tabii bundan TÜYAP’ın haberi yok. Cemal Süreya’nın, rahmetlinin de haberi yoktur. Büyük bir şaşkınlık ve sevecenlikle, sevgi yumağı ve hatta sevgi pıtırcığı okurların haberi olup olmadığı muamma. Ama bizim haberimiz var, sevgili okur. Bir süredir bu köşede yazmıyor olmam, olanı biteni gözlemlemediğim anlamına gelmiyor.
***
Onca zaman çalış çabala, oku yaz, son okuma yap, kapaklar için tırmala, matbaadan gelecek kitapları bekle falan derken bu yılki kitap fuarında büyük bir gurur ve haşmetle yerimizi aldık.
Kitap fuarının bu yılki Onur yazarı Adnan Özyalçıner’di ve öykü kitaplarını tek tek yeniden yayımladık. Melih Erzen, yardım ve destekler de alarak, Adnan Özyalçıner’in 1950-60 yılları arasında dergilerde kalmış, kitaplarına alınmamış öykülerini bir araya getirdi ve kitap Kenar Mahalleden adıyla yayımlandı. 66 yılını yazı hayatının içinde geçiren Adnan Özyalçıner, onca zaman sonra ilk kitabını yayımlamış oldu, desek başımız ağrır mı bilmiyorum.
Onur sanatçısı da Mevlüt Akyıldız’dı. Onun resimlerine bakıp hınzır hınzır gülümsememek elde değil. Tektaş yüzük takıp fiyakayla sosyal medyadan paylaşan görmemişlerin atalarını çiziyor bana kalırsa Akyıldız. “Atölyemde, dört duvar arasına kapanıp resim yapıyordum, beni Onur Sanatçısı seçerek hayatımı alt üst ettiniz, telefonum susmak bilmiyor,” demişti onur sanatçısı ve yazarı adına verilen akşam yemeğindeki konuşmada. Ağlanacak hallerimize gülmenin ressamı vesselam.
Neyse biz bir grup insanın bir araya geldiği onur yemeğinden bahsedecek değiliz elbette, çünkü o yemekte Cemal Süreya yoktu. Neredeydi peki?
Şair nerede olabilir? Kalplerimizde elbette. Yok efendim o da işin horolop şorolop yanı. Bakın bu kavram da siyaset literatürümüze hızla giriş yaptı, hayırlısı. Yaratıcılık böyledir. Ne zaman, nerede kimin hayatımızı zenginleştireceğini kestiremeyiz. Bu bazen bir milletvekili bile olabilir.
Onur yazarı yayınevimizden olunca, standımızda onun bir fotoğrafını kullanmakta bir sakınca görmedik. Öyle sükseli, fiyakalı, janjanlı stant yapacak halimiz de durumumuz da yok malum. Duru, sakin, bağırıp çağırmayan bir stant tasarladı Devrim.
“Şu bizim göçmen Adnan
Hep aldığı armağan
Bıyıkları pek düzgün
Musahhih olduğundan”
Cemal Süreya böyle yazmış Adnan Özyalçıner için. Bu dizeleri standımızda Adnan Özyalçıner’in zeytin ağacının çatal gövdesinden bakan yüzüyle yan yana getirip bir toplama ulaştık nihayet. Üstüne de Cemal Süreya’nın bu dizelerini ve “onur yazarı” ibaresini ekledik.
Şimdi kalkıp burada “Musahhih” ne demek diye soracak olan okuyucuya yanıt verecek değilim. Artık internette sözlüğe ulaşmak o kadar kolay ki, haa TDK devlet kapısı gibi, öyle kapıdan içeri girmek, bilgiye ulaşmak kolay değil. Bugün sor yarın öğren kampanyası başlatsalar yeridir. Sözlüğe ulaşmak için önce tırmalamak gerek. Evrakın içine canlı sıkıştırmak devri geride kaldı, kabul ama TDK hemen bilgi veren bir kurum olamaz, olmamalı, şanına yakışmaz.
Fuardayız, evet olay fuarda geçiyor…
Adnan Özyalçıner’in fotoğrafının üstünde Cemal Süreya’nın dizelerini görenler sokulup soruyor. Önceleri “yok yahu benim içim fitne fesat” gibi düşündüm. Bu kadar da olmaz hani… Genci, yaşlısı, kadını, erkeği, çocuğu, babası… Hepsi aynı soruyu soruyor. Cemal Süreya burada mı? Adnan abi stantta ve kitap imzalıyorsa bu defa soru değişiyor. Fotoğraf ve dizeler bir arada çünkü: Bu bey Cemal Süreya mı?
İş çığırından çıkmadı elbette, soruya Adnan Özyalçıner de muhatap olunca, “Siz Cemal Süreya mısınız?” sorusuna bizim Burhan yanıt verdi. “Cemal Süreya benim,” dedi. “Ayy ne kadar gençmişsiniz, ben sizi tivitırdan takip ediyorum, bir fotoğraf çektirebilir miyiiiizz?” Olmazlandı Burhan, mırın kırın edince telefona sarıldı standın o yanındaki “Ayyy kanka Cemal Süreya burada, az önce tanıştık,” dedi…
Israrla fotoğraf çektirme işini kabul etmedi Burhan, “Kitaplarımı getir imzalayayım o zaman fotoğraf çektiririz” dedi. “Ayyy tamam, evde kitapların yarın getireceğim” dedi… Bitti mi mevzu? Biter mi?
***
Bu tabii işin tuhaf tarafı. Marquez fuara gelse Querejma gelmiş gibi zanneden okur da var demek ki, ne yapalım. Her şey bir yana, sadece kitap imzalayarak birden çok tükenmez kalem tüketti Adnan Özyalçıner. Nice okur, yazar, yayıncı, ressam ve müzisyen gelip Özyalçıner’den imzalı kitap aldı.
Bir fuarı da böyle atlattık. Çalıştık, yorulduk, güldük, kitap imzaladık… Cemal Süreya da yalnız bırakmadı bizi nihayet. 1950 kuşağı ve edebiyatına dair çok iyi oturumlar yapıldı, çok iyi konuşmacılar dinledik. 1950 Kuşağı ve Adnan Özyalçıner alnımızda bir gurur ışıltısıyla çoğaldı elbette.
Açılış ve onur yemeği konuşmalarında da emekçiler adına, Sennur ve 1950 kuşağı adına söz aldı ve bu minvalde konuştu Adnan Özyalçıner. Edebiyatın ezilenlerin yanında saf tutması gerektiğini, kendinin safının orası olduğunu söyledi.
Fuar boyunca bıyıksızdı ya ne zararı var...
Evrensel'i Takip Et