Bu tiyatro artık bitsin!
Fotoğraf: MA
Yazımızın başlığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ait.
Peki, Soylu’ya bu sözleri söyleten ne?
HDP’nin 20 Kasım’da yaptığı toplantıda ‘sineyimillet’ kararı almaması.
“Hani çekileceklerdi milletvekilliklerinden, belediyelerden?” diye soruyor bakan.
Sonra da HDP’nin sadece figüran olduğunu, çekilmeme kararının PKK tarafından alındığını söylüyor.
Emin olun HDP çekilme/sineyimillet kararı alsaydı bu kez bakan, “Bunlar halkın iradesine, demokrasiye inanmıyorlar; terör örgütlerinden talimat alıyorlar. Bakın meclisten, belediyelerden çekiliyorlar” diyecekti!
Çünkü Soylu uzunca bir süredir saray tarafından mecliste grubu bulunan ve seçimlerde 6-7 milyon insanın oyunu almış bir partiyi ‘terörize etme’ konusunda özel olarak görevlendirilmiş durumda. O yüzden HDP ne yaparsa yapsın, Soylu yine de evirip çevirip bir “terör kulpu” takacaktı.
Soylu’nun bu açıklamalarını aslında kayyum kararlarının hiçbir hukuki dayanağı olmadığının ve iktidarın en ufak bir demokrasi kaygısının olmadığının itirafı olarak da okumak mümkün. Yoksa dünyada bırakın demokratik olmayı, zerre kadar demokratik görünme kaygısı taşıyan hangi iktidar, mecliste grubu bulunan bir partiye çıkıp “hani çekilecektiniz” der?
En başından söylemiştik.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasından kayyumlara ve HDP’ye yönelik kesintisiz sürdürülen gözaltı-tutuklamalara kadar HDP’nin terörize edilmesi siyaseti, tek adam iktidarının en önemli dayanaklarından bir olarak kullanıldı/kullanılıyor.
İktidar, HDP’yi ‘terörize etme’ siyaseti ile bir taşla iki kuş vuruyor:
Birincisi, geniş emekçi halk kesimlerinin şovenizm-milliyetçiliğin etkisi altında olmasını fırsata dönüştürerek HDP/Kürtler üzerinden istediğinde seçme ve seçilme hakkını askıya alabileceği, seçilmişleri tasfiye edip keyfince atamalar yapabileceği bir yönetim anlayışını egemen kılıyor. Bugün HDP/Kürtlerin terörize edilerek demokratik siyasetin dışına itilmelerini kabullenmek, yarın başkaca gerekçelerle başka parti ya da toplumsal kesimlerin de benzer bir muameleye tabi tutulmasının yolunu açıyor. Dolayısıyla bugün sadece HDP/Kürtlere karşıymış gibi görünen, gerçekte seçme-seçilme hakkından başlayarak en temel demokratik hakların adım adım tasfiye edilmesi anlamına geliyor.
İkinci olarak, demokrasi ve halk güçlerine saldırarak ayakta durmaya çalışan tek adam iktidarının mızrağın sivri ucunu Kürtlere yöneltmiş olması elbette rastlantı değildir. Çünkü Kürt sorunu bir demokrasi sorunudur ve bu nedenle tek adam iktidarının baskı politikaları karşısında HDP’nin kazanımları sadece Kürtlerin değil, ülkedeki bütün demokrasi güçlerinin kazanımıdır. Öte yandan ülkedeki iktidarın sadece ülke içindeki değil, sınırların ötesindeki Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik müdahaleleri de iddia edildiği gibi ‘güvenlik’ kaygısından değil; bu kazanımların ülke içinde sorunun demokratik çözümünü güçlendirmesi korkusundan kaynaklanmaktadır.
Durum buyken tek adam iktidarına karşı olduğunu söyleyenlerin HDP’nin terörize edilmesi üzerinden en temel demokratik hakların tasfiye edilmesine karşı açık tutum almaları gerekirken Kürt sorununda şoven yaklaşımlardan kurtulamayan ulusalcılar eski telden çalmaya devam ediyor.
Süleyman Soylu, HDP’nin çekilmeme kararını “PKK’den talimat alınması” ile açıklarken ‘Korkusuz’ yazarı Ahmet Takan’a göre HDP bu kararı Erdoğan iktidarı ile yapılan pazarlıklardan sonra almış!
Takan, “HDP sine-i milletten neden vazgeçti?” başlıklı yazısında pazarlık iddialarına bağlı olarak şu soruları soruyor:
“HDP’ye çekilmeme karşılığı bazı tavizler verildi mi?”, “Pazarlıkların mahiyeti nedir?”, “İktidar, HDP’den zaman istedi mi”, “Görevden alınan bazı HDP’li belediye başkanları için ‘iade ederiz’ sözü verildi mi?”
İktidarın 31 Mart yerel seçimlerinde büyükşehirleri kaybetmesinde HDP’nin oynadığı rol ortada olduğu halde, HDP’den adeta öç alırcasına hukuk ayaklar altına alınarak yapılan kayyum atamaları karşısında gıklarını çıkarmayanlar, doğru ya da yanlış HDP’nin yalnızlaşmamak ve demokrasi mücadelesinde daha geniş kesimlerle birleşmek için aldığı bir kararın arkasında iktidarla pazarlık olduğunu iddia edebiliyor.
Her şeyi geçtik, diyelim ki HDP böyle bir pazarlığı yaptı. Acaba iktidar, HDP’den zaman istedi de neyin sözünü verdi? Afrin’den Serêkaniyê’ye Suriye’de ele geçirdiği topraklardan çekileceğini, içeride tutulan seçilmişleri bırakacağını, Kürt sorununun demokratik çözümü için yeni bir süreç başlatılacağını mı söyledi? Değilse, üç-beş belediye başkanının iade edilmesi hangi sorunu çözebilir ki, HDP bunun pazarlığını yapsın?
Ahmet Takan gibi ulusalcılar istedikleri kadar tek adam iktidarına karşı olduklarını söylesinler. Her dönem yeni iddialar gündeme getirip Kürt hareketine karşı güvensizlik yayarak en geniş halk kesimlerinin tek adam iktidarına karşı ortak mücadelesini baltalayıp bu iktidarın değirmenine su taşıyorlar.
Sonuç olarak tek adam iktidarı, tam da Soylu’nun dediği gibi kendi ömrünü uzatmak için bir oyun oynuyor. Ve maalesef bu iktidara karşı olduğunu söyleyen bazı güçler, Kürt sorunu karşısındaki gerici tutumları nedeniyle halkın belli kesimlerinin bu oyuna seyirci kalıp rıza göstermelerine hizmet ediyor.
Oysa bu oyunu sona erdirmek için en geniş halk kesimlerinin tek adam iktidarına karşı demokrasi için birleşip sahneye çıkması dışında bir seçenek bulunmuyor.
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45