28 Kasım 2019 00:01

Gerçekten yazık mı oldu?

Gerçekten yazık mı oldu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ndeki beşinci maçında Belçika temsilcisi Club Brugge ile evinde berabere kalarak bu seneki Avrupa macerasını sürdürme umudunu iyice zora soktu. Fatih Terim’in maçtan sonra yaptığı “Çocukların emeklerine yazık oldu” açıklamasının hiçbir anlamı yok, zira Brugge’ün Galatasaray’dan çok daha iyi bir takım olduğu gerçeğini hiç kimse inkar edemez. Ortada “Yazık oldu” denilecek bir durum yok. Ama yapılan bunca transfere, harcanan onca paraya karşın Galatasaray’ın sergilediği oyuna bakıp pekala “yazık” yorumu yapılabilir. Maçın istatistikleri de bu gerçekliği net bir şekilde ortaya koyuyor. Galatasaray’ın sakat ve cezalı oyunculardan yoksun bir kadroyla sahaya çıkması da bu gerçeği değiştirmez. Brugge futbolun takım olarak nasıl oynanması gerektiği konusunda adeta ders verdi. Tabii anlayana… Sezon başından bu yana vasat düzeye ulaşmakta bile zorlanan oyunu görmezden gelip “Yediğimiz son dakika gollerini çıkarın, bakın o zaman neredeyiz” şeklinde yorum yapan birisinin Brugge’ün oyununu anlayabilmesi zor elbette…

Futbolda, “Şu dakikada bu olsaydı”, “Bu dakikada şu olmasaydı” gibi manasız değerlendirmelerin yeri yoktur. Bu tür laflar hiçbir şey anlatmaz. Ama zaten bu oyunu dişe dokunur hiçbir şey anlatmadan icra etmek bizim işimiz!..

Fatih Terim, oyuncularının heveslerinden, isteklerinden, arzularından ve mücadele gücünden memnun olduğunu da söyledi. Lakin görüldüğü gibi bunlar galibiyet için yeterli olmuyor. Demek ki oyuncuların motivasyon ve gazdan başka şeylere de ihtiyacı varmış!.. Mesela rakip analizi doğrultusunda belirlenmiş bir oyun planı çerçevesinde mücadele etmek gibi… Galatasaray rakibinin kozlarını etkisiz kılmayı da, rakibinin zaaflarından yararlanmayı da pek beceremedi. Böyle bir oyuna 1-1’lik skor çok bile… Yani, “Çocukların emeklerine yazık oldu” hayıflanması sahada olup bitenleri açıklamaktan çok uzak…

Terim’in şansa, kadere, talihe, kısmete inanmadığını söylemesi iyi güzel de, maçtan sonra pek çok futbolcu beraberliği şanssızlığa bağladı. Teknik direktörün inanmadığı bahanelere futbolcuların inanması ciddi bir sorun. Sorumluluğu hep kendisinin dışında bir yerlerde arama alışkanlığı edinmiş oyuncular için şans, talih, kısmet gibi kavramlar ideal bir sığınaktır. Bu kavramlara sığınan oyuncular sorgulamadan, öz eleştiriden uzak durur, kendilerindeki eksikleri, hataları, yanlışları görüp gideremez ve dolayısıyla gelişemez. Donanımlı bir teknik direktör, oyuncularının bu kavramlara bel bağlamasını engellemek ve futbola bilimsel gözle bakmalarını sağlamak üzere neler yapılması gerektiğini bilir. Bu konuda teknik direktörün ve oyuncuların farklı tellerden çalması, vahim bir çelişki…

Terim ayrıca, sakat ve cezalı oyuncuların çokluğundan yakınmakla kalmadı, ocak ayında takımı yeni oyuncularla takviye edebileceklerinin sinyalini de verdi. Ancak satabilecekleri oyunculardan gelecek parayla yeni transfer yapma hakkına sahip olduklarına bir kez daha dikkat çekmeyi de unutmadı. Transfere doymayan bir teknik direktör. İmkan olsa Messi’yi, Ronaldo’yu falan isteyecek!.. Galatasaray, tarihindeki en büyük başarıları onun teknik direktörlüğünde yaşadığı için de camiadaki kredisi sonsuz... Bunca transfere karşın ortada umut veren bir performans dahi yok. Bu tabloyu yaratan başka bir teknik direktör olsa şimdiye kadar çoktan yollar ayrılmıştı. Geçmişte bunun pek çok örneği mevcut.

Kadro eksikliğinin nedenlerini de sorgulamak gerekir. Yaşı 30 civarında olan oyuncuların yorgunluğa bağlı sakatlıklar yaşama riski daha yüksek. Sezon başında kadro planlaması yapılırken bütün bunlar düşünülmeli ve genç oyunculara yer açılmalıydı. Üç kulvarda mücadele edilecek bir sezonda, yaş ortalaması 30 civarında olan bir kadroyla yola çıkıp sonra da sakatlıklardan yakınmak, tam bir öngörüsüzlük…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa