02 Aralık 2019 01:00

Libya-Türkiye mutabakatı; yeni sorunlarda mutabakat!

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Yeni bir büyük sorunumuz daha oldu. Vatana millete hayırlı olsun!Yeni sorunun adı, “Libya” ile Türkiye arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”dır.Bu “mutabakat muhtırası”, 29 Kasım 2019 günü, Dolmabahçe Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trablus merkezli, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz Serrac arasında imzalandı. AKP propagandasına göre, bu “mutabakat”la artık; Türkiye'nin Marmaris-Fethiye-Kaş kıyı hattı ile Libya'nın Derne-Tobruk-Bordiya kıyı hattı arasında “kama” görünümlü bölgede, Türkiye’ye sormadan kimse herhangi bir ekonomik ya da başka amaçlı girişimler yapamayacaktır! Dahası bu girişimiyle Erdoğan ve Hükümetinin; Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki ilişkiyi kestiği, Girit’i de karasularına hapsettiği, Doğu Akdeniz’de Mısır-İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ve arkalarındaki batılı emperyalistlerin sırtlarına bir “kama” saplamış olduğu propaganda ediliyor!

İHVANCI TRABLUS HÜKÜMETİ LİBYA’YI TEMSİL EDİYOR MU?

Ülkeler arasındaki sorunlar, genellikle “anlaşmazlıklar”dan doğar ama bu sefer “anlaşma”dan doğan bir sorunla karşı karşıyayız. Çünkü, hem anlaşmanın amacının somut bir sonuca varmak yerine Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz arama ve işletme sorununu büyüterek bir sonuç elde etme, hem de anlaşmanın tarafı olan Libya’daki Trablus merkezli İhvancı (Müslüman Kardeşçi) hükümetin Libya’yı temsil etmemesi gibi önemli bir soruna sahip olması.Şöyle ki, 2011 yılında Arap isyanlarının rüzgarının tüm Kuzey Afrika’yı sarstığı bir dönemde Türkiye’nin de desteğindeki Fransız ve İtalyan hava kuvvetlerine bağlı savaş uçaklarının ve özel birliklerin Libya’da Kaddafi’nin direnişini kırmasıyla (Bu saldırının merkez üssü, İzmir’deki NATO karargahıydı) Libya’da başlayan iç savaş henüz bitmemiştir. Tersine geniş Libya topraklarında pek çok cihadist çeteninin varlığı sürerken, Trablus ve Tobruk merkezli iki ayrı “Libya hükümeti”nin varlığı da devam etmektedir. Ve bu iki hükümet bugün de birbiriyle savaş halindedir.Türkiye bu hükümetlerden Trablus merkezli olan İhvancı, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni tanıyor.

YUNANİSTAN VE TOBRUK HÜKÜMETİ ‘MUTABAKAT’A KARŞI

Nitekim yapılan mutabakat sonrasında ilk tepki Yunanistan ve Tobruk merkezli hükümetin meclisinden, Libya Temsilciler Meclisi’nden geldi.Yunanistan, uluslararası deniz hukukuna göre Türkiye’nin Libya ile sınırı bulunmadığını belirterek, “mutabakatın” geçersiz olduğunu öne sürdü. Tobruk merkezli hükümetin Libya Temsilciler Meclisi’nin tepkisi ise ”mutabakat”ta yer alan, “Libya’yla ilgili bölüm”le bağlantılı. Çünkü “mutabakat” her ne kadar Doğu Akdeniz sularını kapsayan bir anlaşma, dolayısıyla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz arama ve işleteme girişimlerinin dışında tutulmasına bir tepki olarak gösterilse de, “mutabakat”ın Libya ile ilgili maddesi, Libya ve Türkiye ilişkileri bakımından çok daha önemli görünüyor.Çünkü cumartesi günü Dolmabahçe Sarayı’nda imzalanan “mutabakat”la Libya Türkiye’ye, “Libya’dan izin almadan hava sahasını kullanma ve karasularına girme” hakkı tanınıyor. Bu nedenle Tobruk Hükümeti, Trablus Hükümeti’yle Türkiye arasında varılan “mutabakat”ın “Libya’nın egemenliğini ihlal ettiği”ni öne sürüyor.

LİBYA İÇ SAVAŞINA AKTİF KATILIMIN ÖNÜ AÇILIYOR

Türkiye’nin uzun zamanda beri Libya’daki Trablus Hükümeti’yle yakın ilişki içinde olduğu gerek diplomatik, gerek “insani yardım” gerekse askeri olarak yardım yaptığı; iç savaşa gayri resmi olarak müdahil olduğu bilinen bir gerçek. Libya’daki iç savaş hali, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sıkıntısını Libya’daki Trablus Hükümeti’yle iş birliği çerçevesinde kendi lehine döndürme hesaplarıyla birlikte ele alındığında Türkiye’nin bundan böyle Libya iç savaşına daha aktif ve“resmi” olarak müdahale etmede de daha hevesli olacağını söylemek herhalde yanlış olmaz. Bu, iç kamuoyunda, Suriye politikası çerçevesindeki askeri girişimlerin artık eskisi kadar pirim yapmadığı da dikkate alındığında, Libya’nın, şoven-milliyetçi propaganda için de yeni bir konu olmak gibi “artıları”nın olacağının hesaplandığı anlaşılmaktadır.

BİR TEK ANLAŞMA, PEK ÇOK YENİ SORUN!

Erdoğan Hükümeti’nin “sorunları küçültüp çözme” yerine “büyütüp çözülmesini zorlaştırmayı” dış politikasının merkezine koyduğunu Suriye’de gördük. Bu politikayı şimdi Doğu Akdeniz’deki sorununu Libya sorunu ile de birleştirerek “büyüterek” sürdüreceği anlaşılıyor. Yani cumartesi günü Libya’nın İhvancı Hükümeti’yle varılan “mutabakat muhtırası”nın; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sorunlarını küçülten değil büyüten, Erdoğan’ın ABD ve Rusya ile ilişkileri “stabil” tutulmaya çalışırken son dönemde AB ile ilişkileri daha da sertleştiren bir çizgi izlemesi, kendisini Libya’nın patronu gören Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron’un hedefe konmasının bir tesadüf olmadığını gösteren, Libya topraklarında istihbaratı, özel kuvvetleri, hava kuvvetleri ve deniz kuvvetlerinin kullanılacağı asker operasyonların önünü açan, İç politikada şoven milliyetçi propaganda ve Erdoğan-Bahçeli ittifakının tek parti tek adam yönetimini amaçları etrafında, ülkeyi yeni maceralara sürükleyen adımlara dayanak teşkil edecek özellik ve amaçlara sahip olduğunu söylemek gerçeği en yakın değerlendirme olur. İki ülke arasında varılan bir mutabakat herhalde, en fazla bu kadar soruna yol açabilir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa