İsrail de huzursuz
İsrail Meclisi-Knesset | Fotoğraf: Beny Shlevich/Wikimedia Commons (CC BY-SA 3.0)
Bölgenin önemli ülkelerinden İsrail de Lübnan, Irak ve İran gibi bir süredir huzursuz. Henüz huzursuzluk kitlesel gösterilere dönüşmedi. Dönüşür mü, bilinmez ancak mevcut siyasi kriz bölgeyi de etkileyecek birçok senaryonun ortaya çıkmasına yol açabilir.
İsrail’in en güçlü isimlerinden biri olan Binyamin Netanyahu’nun başı bir süredir yolsuzluk dahil çeşitli suçlamalarla beladaydı. Netanyahu, nisan ayında yapılan seçimlere bu suçlamaların gölgesinde gitti. Buna rağmen kıl payı da olarak yorumlanan sonuçlarla da olsa sandıktan ‘zaferle’ çıktı. Yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi ancak hükümet kurma girişimlerinde ilerleme kaydedilemedi. Siyasi krizin temel nedenlerinden birinin ‘koalisyona ortak olabilecek partilerin Netanyahu ile aynı hükümette yer almak istememesi’ olduğu savunuluyor.
Yeni hükümet kurma çabaları sürerken diğer taraftan İsrail yargısının Netanyahu’ya yönelik suçlamalara ilişkin nasıl bir tavır göstereceği tartışılıyordu. Bu tartışmalar kısa süre önce, Netanyahu’ya yargı yolunu açan bir karar alındığının duyurulması ile yeni bir aşamaya taşındı. Netanyahu hangi suçlardan yargılanacak? Yargılama siyasi hayatını nasıl etkileyecek? Hapis cezası gerçekten söz konusu olabilir mi? Hükümet kurma krizi sebebiyle yeni bir seçimin eşiğine gelen İsrail içindeki siyasi dengeler sarsılacak mı?
Bu tartışmalar sürerken Netanyahu cephesinden hepimizin aşina olduğu çıkışlar geliyor; komplo suçlamaları ve kendi bekası ile İsrail’in bekasını özdeşleştirme çabaları…
Zaten Netanyahu’ya yönelik yolsuzluk gibi suçlamaların iyice su üstüne çıkmaya başladığı seçim öncesi dönemde bu çıkışları destekleyen hamleler de yapılmıştı.
O dönemde medyada geniş yer bulan, birkaç haftalığına da olsa İsrail’in ve bölgedeki birkaç ülkenin gündemini değiştiren Lübnan sınır operasyonu başlamıştı. Netanyahu’nun bizzat sınırdaki birlikleri ziyaret ettiği operasyonun gerekçesinin “Hizbullah’ın İsrail içlerine kadar uzanan tünellerini bulup yok etmek” olduğu duyurulmuştu. Operasyona ordu başta olmak üzere Lübnan tarafından sert tepki verilmiş, zaman zaman tansiyonun yükseldiği gerginlikler de yaşanmıştı.
Bir kez daha “İsrail-Hizbullah-Lübnan savaşı mı başlıyor?” tartışmalarına sebep olan bu operasyonun Netanyahu’nun şahsına yönelik suçlamaları gündemden düşürmek için başlatıldığını savunanlar da oldu. Operasyona gerekçe olarak gösterilen tünellerin İsrail tarafından uzun süredir bilindiğine dair haberler İsrail medyasında da yer aldı.
İsrail-Lübnan-Suriye gerginliği bu operasyonla sınırlı kalmadı elbette. Bu gerginliklerin tek sebebinin Netanyahu’nun kendi durumunu bir dış gerginlikle gölgeleyip meseleyi ulusal bekaya çevirme çabası olduğunu söylemek yanlış olur. Ancak sebeplerden birinin bu olduğu açık.
Diğer taraftan yolsuzluk suçlamalarına rağmen Netanyahu’yu güçlü kılan faktörlerden biri Trump dönemi ABD dış politikaları. Trump’ın iddialı ifadelerle duyurduğu ve İsrail-Filistin sorununu çözeceği iddia edilen Yüzyılın Planı bu dönemin meyvelerinden!
Yüzyılın Planı Filistin sorununu çözmedi, bölgeye barış getirmekten oldukça uzak. Bugünlerde pek gündeme gelmeyen plan, Filistinliler açısından geri dönüşü neredeyse imkansız birkaç adımın ardından rafa kalkmış gibi görünüyor.
Mesela, Filistin sorununu sahiplendiklerini söyleyen bölge ülkelerinin sessiz kaldığı Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması gibi. İsrail güvenlik güçlerinin binlerce Filistinliye karşı gerçek mermilerle müdahale ettiği dakikalarda Trump’ın kızı ve damadı Tel Aviv’den Kudüs’e taşınan ABD büyükelçiliği açılışındaydı.
Sonraki aylarda Trump’ın damadı Kushner Bahreyn’de Yüzyılın Planı’na dair ‘hayallerini’ anlattığı bir konferans da yaptı. Bu hayallere göre Gazze, turizm ve ticaret merkezi olacaktı, bu sayede hem Filistinliler hem de İsrailliler rahat bir nefes alacaktı, herkes kazanacaktı. Hiçbir şey olmadı, özellikle de Filistinliler lehine…
Netanyahu’ya birçok kez rahat nefes aldıran Trump yönetimi de son dönemde iç sorunlara gömülmüş durumda. ABD içinde azil süreci, dışında da ABD dış politikasındaki çift başlılığın iyice belirginleşmesi gibi sebeplerle tartışmalar sürüyor. Bu dönemde Trump yönetiminin Netanyahu’yu bir kez daha rahatlatacak bir hamle yapıp yapmayacağı oldukça belirsiz.
Velhasıl, İsrail içindeki siyasi yapı bölgedeki birçok ülkeye nispeten daha güçlü ve köklü. Mevcut krizin İsrail’de yönetim sistemini felç edebilecek bir noktaya ulaşması mevcut duruma göre pek olası değil ancak Netanyahu’nun bekası İsrail iç politikası kadar dış politikasını da etkileyecek gibi görünüyor.
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27
- Ne gidebiliyorlar ne de kalmalarına izin var! 02 Eylül 2024 06:40
- Lübnan bir kez daha ateş hattında! 30 Ağustos 2024 04:54
- Sinvar geldi, Türkiye devre dışı kaldı! 08 Ağustos 2024 04:56