12 Aralık 2019

Evrensel Bildiri, insan haklarının tanınması ve korunması

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (İHEB, 10 Aralık 1948), bugün itibariyle 550 dile çevrilmiş, en tanınmış insan hakları belgesidir. Bildiriler, teknik olarak hukuksal bağlayıcılığı olmayan belgelerdir. İHEB ise Jus cogens (amir buyruk, emredici kurallar) hükmünde sayılır. Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 53. maddesindeki teamül hukukundan (gelenek hukuku) sayılır. Büyük bir manevi ağırlığa sahiptir. Jus cogens hükümlerle çelişen anlaşmalar, hukuksal düzenlemeler yapılamaz.

Viyana Sözleşmesi’nin 53. maddesi şöyledir:

“Madde 53- Bir milletlerarası emredici hukuk normu ile çatışan antlaşmalar

Bir antlaşma yapılması sırasında milletlerarası genel hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa batıldır. Bu sözleşme bakımından milletlerarası genel hukukun emredici bir normu, bir bütün olarak devletlerin milletlerarası toplumunun, kendisinden hiçbir surette sapmaya müsaade edilmeyen ve ancak aynı nitelikte olan daha sonraki bir milletlerarası genel hukuk normu ile değiştirilebilecek olan bir norm olarak kabul ettiği ve tanıdığı bir normdur.”

Bize göre, Evrensel Bildiri, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün (m. 38, 1/c), maddesinde belirtilen “Hukukun, uygar uluslarca tanınmış, genel ilkeleri”ndendir.

Uluslararası gelenek (teamül) hukukundan (m. 38, 1/b) sayılır.

Bugün yeryüzündeki hiçbir devlet Evrensel Bildiri’deki kurallara aykırı (söz gelimi, işkence ya da kölelik kulluk yasağına aykırı) bir yasal düzenleme yapamaz.

İHEB “Başlangıç” maddesinin ilk paragrafında insan haklarının tanınmasının dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu, 3. paragrafta da “İnsan haklarının hukuk düzeni ile korunmasının temel bir gereklilik” olduğu vurgulanmaktadır.

Lütfen dikkat! İnsan haklarının tanınması, özgürlüğün, adaletin ve barışın temelidir.

Barış hakkı meselesine bu açıda bakmak lazım. Hak temelli. Dünyada özgürlük ve eşitlik-adalet -meselesi halledilmezse, barış meselesi de halledilemez. O nedenledir ki, 1919 yılında kurulan Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) Anayasası’nın daha başlangıç (önsöz) bölümünün ilk cümlesi barışa dairdir ve barışı “sosyal adalet” ilkesine bağlar. Sosyal adalet, İoanna Kuçuradi hocamın dediği gibi bir ilkedir ama gelir dağılımı adaletsizliği bir durumdur. Eşitsizlikler dünyasında çatışmalar kaçınılmaz oluyor. Barışın temelini insan haklarının tanınmasına bağlayan Evrensel Bildiri ne kadar isabetli bir değerlendirme içerisindedir! 28. maddesinde de, bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanan bir sosyal düzenin ve aynı şekilde bir uluslararası düzenin herkesin insan hakkı olduğu vurgulanır.

Bildiri’nin başlangıcında 3. paragrafındaki, insan haklarının hukuk düzeni tarafından yani devlet tarafından korunması gerekliliğine dikkat çekmek isterim.

O arada ikide bir insan hakları örgütlerine saldıranlara, insan hakları belgelerine bakmalarını ve anlamaya çalışmalarını öneririm.

Çünkü, insan haklarının korunması, hukuk düzeni (devlet) açısından “esastır”, “temeldir.”

Temel sorumluluk devletlerdedir. Bu demektir ki, ihlallerden devletler sorumludur.

İHEB’nin ilanından sonra söz gelimi İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi (9 Aralık 1998) ”Başlangıç” maddesinde de, “İnsan hakları ve temel özgürlükleri koruma ve geliştirme temel sorumluluğu ve ödevinin devlete düştüğü” vurgulanmaktadır. Bu Bildiri’nin 2/a maddesinde, “Her devletin tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi ve gerçekleştirilebilir kılınması temel sorumluluğu ve ödevi vardır” denmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) bu yazının yazıldığı 7 Aralık 2019 itibariyle henüz yürürlüğe girmemiş olan 15 numaralı protokolünde de, AİHS’nin “ön söz”ünün sonuna, insan haklarını koruma sorumluluğunun sözleşmenin tarafı olan ülkelere ait olduğu hüküm altına alınmıştır. AİHS’nin “İnsan haklarına saygı yükümlülüğü” başlıklı 1. maddesinde de sözleşmenin tarafı devletlerin kendi yetki alanındaki herkes için sözleşmedeki insan hak ve özgürlüklerini tanıdıkları yazılır.

Tanımak, haklara saygıyı da, korumayı da içerir.

AİHM’ye göre, devletlerin insan haklarını koruma konusunda iki tür yükümlülüğü vardır. 1) Pozitif yükümlülük 2) Negatif yükümlülük.

Pozitif yükümlülük önlem alma yükümlülüğüdür. Sonuç yükümlülüğü değildir. Negatif yükümlülük ise ihlal etmeme yükümlülüğüdür. Mesela işkence yapmama yükümlülüğü negatif yükümlülüktür. Mutlak bir yükümlülüktür.

Okuyucularımın insan hakları gününü kutlarım.

Yazar adı düzeltme ve özür notu: Geçen hafta “Devlet” başlıklı yazımda Thomas Hobbes yerine yanlışlıkla Thomas Moore adını yazmışım.  Düzeltir, okuyucularımdan özür dilerim.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et