12 Aralık 2019 00:01

Transferi bırak sömürüye bak!..

Transferi bırak sömürüye bak!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbol Federasyonu, kulüplerin harcama, diğer bir deyişle borçlanma limitini yüzde 30’dan yüzde 40’a yükselterek ülke futbolunun en önemli sorunlarından birisini çözdü!.. Zira, yüzde 30’luk limit kulüplerin elini kolunu bağlıyor, doya doya transfer yapmalarını engelliyordu. Gerçi kadroları, kariyerinin sonuna gelmiş 30 yaş civarındaki yabancı oyuncularla dolu ama olsun, teknik direktörlerin, yöneticilerin, taraftarların ve medyanın transfer aşkı asla bitmez. Federasyona düşen de bu aşka kapı aralamak!..

Ocak yani ara transfer ayı iyice yaklaşmışken kulüplerin böyle bir karara şiddetle ihtiyacı vardı. Kulüpler kadar medya da sevinçle karşıladı federasyonun kararını. “Kulüplere müjde” başlığıyla verdiler haberi. Çoğu batık durumda olan kulüplerin borç yükünü daha da artıracak bir karar artık nasıl müjde oluyorsa…

Futbolcu yetiştirme, geliştirme işinin tamamen savsaklandığı bir futbol düzeninde sorunların tek çözüm yöntemi olarak görülen transfer olgusu elbette hep gündemin baş sıralarında yer alacaktır. Kulüplerin transfer yapabilecek yeni ekonomik kaynaklara ulaşması, aynı zamanda medyanın, taraftarların beklentilerini sömürmek üzere sayfalarını yalan haberlerle doldurarak satışlarını artırması anlamına geliyor. Yani medya “Kulüplere müjde” derken, aslında kendi gizleyemediği sevincini yansıtıyor…

Kararın, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin, mevcut bütçe olanaklarıyla transfer yapmalarının imkansız olduğunu açıklamasından hemen sonra alınması da ilginç tabii. Borçlanma limiti yükselen Beşiktaş ne yapacak? Tabii ki diğer kulüpler gibi transfer peşinde koşacak. Medya öneride bulunacak, taraftar isteyecek, yönetici de alacak. Sistem ana hatlarıyla bu şekilde işliyor. Bütün bunlar bir yana, menajerlerin oyuncu kakalama ve ranttan pay kapma yeteneğini de yabana atmamak lazım.

Takımların ortaya koyduğu futbolun seviyesine bakıldığında, paraların nasıl çarçur edildiği çok daha net anlaşılıyor.

Kulüpler ne kadar çok paraya sahipse, o kadar çok transfer yapıyor. Başarıya ulaşmanın tek yolunun pahalı oyuncular transfer etmek olduğunu sanıyorlar çünkü. Bu bakış açısına göre yeni kaynak, yeni transferler demek… Bir de, ucuza aldıkları genç oyuncuları parlatıp yüksek ücretle Avrupa’daki kulüplere satmak ve kulübe gelir sağlamak gibi bir plan var ama sefil futbol kültürümüz ve ortamımız maalesef işin “Oyuncu parlatmak” kısmına pek el vermediği için bu tür örnekler bir elin parmağını geçmiyor. Paraların har vurup harman savrulduğu tersine örnekler ise saymakla bitmeyecek kadar çok…

Borçlanma limitinin yükseltilmesiyle elde edilecek kaynağı transfer dışında bir yerlere harcamayı düşünür mü acaba kulüpler? Mesela Beşiktaş… Ahmet Nur Çebi’nin başkan olmasından sonra kulübün dergisine, arşivine, müzesine yıllardır emek veren onlarca çalışanın işine son verildi. Üstelik bu kişiler aylardır maaş almadan çalışıyordu. İşten çıkarılmalarıyla doğan sosyal haklarıyla ilgili olarak da kulüpten henüz bir ses çıkmış değil. Beşiktaş gibi ülkenin en köklü kulüplerinden birinde haklarıyla ilgili konuları konuşacak bir muhatap bile bulamamaları çok acı.

Çalışanların sesine kulaklarını tıkayan kulüp, maaşların yanı sıra belli ki tazminatların da üzerine yatmak amacında. Ödenmeyen maaşlar, verilmeyen tazminatlar yöneticilerin umurunda mı? Onlar, yeni ekonomik olanaklarla hangi oyuncuların peşine düşeceklerinin hesabındalar… Lafa gelince kulübün 116 yıllık tarihine vurgu yaparak bol keseden atıp tut, diğer yandan çalışanlarına hayatı zindan et… Böylesi bir sömürü ve kıyım karşısında, ana akım medyanın doğası gereği  yöneticilerden yani patronlardan yana tavır alıp sessiz kalması anlaşılmaz değil ancak yüksek farkındalık ve duyarlılık içeren özel bir duruşa sahip olduklarını iddia eden Beşiktaşlı taraftarlardan hiç ses çıkmaması da hazin bir durum.

Milyonlarca liranın havada uçuştuğu kokuşmuş futbol düzeninde, işin kulüp çalışanlarının sömürülmesi boyutu, genellikle perde gerisinde ve gözlerden uzak kalıyor. Ki onlar, en az maaş alıp en çok sömürülenler ve kriz dönemlerinde ilk kapının önüne konanlar…

Kulüplerdeki sömürüyü gündeme taşımakla yetinmeyip çalışanlarla dayanışmak gerekiyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa