14 Aralık 2019 00:59

Türkiye’nin değil AKP’nin geleceği olabilecek bir parti

Gelecek Partisi kurucu üyeleri ve Ahmet Davutoğlu

Fotoğraf: Gelecek Partisi

Paylaş

Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu partisini kurdu. Davutoğlu’nun partisinin adının “Gelecek Partisi”, ambleminin ise “çınar yaprağı” olduğu açıklandı! Epeyce bir zamandan beri “ikiz doğuma gebe” olan AKP böylece ilk doğumunu yapmış oldu. İkizlerden ikincisinin ise, 27 Aralık’ta, Gül-Babacan Partisinin kuruluşuyla geçekleşeceği artık nerdeyse kesin!Davutoğlu, kendisinin ve partisinin; Erdoğan AKP’sinin ülkeyi sürüklediği badireden kurtaracağını söylüyor. Ama gerçekte bu partinin tek özgünlüğü “Davutoğlu’nun partisi” olmasından ibarettir. Nitekim Davutoğlu dün partisini bilinen hamaset ve klişelerden oluşan bir sunumla tanıttı! Bu yüzden de Gelecek Partisinin geçmişi Davutoğlu’nun geçmişidir. Bu partinin geleceği de Davutoğlu’nun geçmişiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır.

DAVUTOĞLU MUHALİF AMA GÖRÜŞLERİ İKTİDARDADIR

Dün gazetemizin internet sitesinde yayımlanan uzunca öz geçmişinden de anlaşıldığı gibi Davutoğlu, AKP ile var olmuştur. Ve daha 9 Eylül 2019’a kadar da AKP’nin üyesiydi. Onun çeşitli toplantılarına da katılmaya devam ediyordu. 22 Mayıs 2016’da, Erdoğan tarafından “Saray darbesi” denilen bir müdahale ile “İstifa etmek” zorunda bırakılmasına kadar da AKP’nin iç ve dış politikasının oluşturulmasında önemli rol oynamıştır.

Gelişmeler açısından bakıldığında; Davutoğlu’nun başbakanlık başdanışmanlığından başlayarak, boş durmadığı, kendi görüşlerini Dışişleri Bakanlığı ve MİT başta olmak üzere devletin hassas mekanizmaları içinde yaydığı açıkça görülmektedir.   

Nitekim 2007 yılı başında MİT’in 85’inci kuruluş yılı vesilesiyle yayımlanan “MİT raporu”nda yer alan görüşler Türkiye’nin dış ve iç politikasında belirleyici öneme sahip “Aktif dış politikaya geçiş” stratejisini ifade eder. Bu aslında tamamen, Dönemin Başbakanlık Başdanışmanı Davutoğlu’nun görüşlerinin “devletin görüşü” olarak MİT üstünden açıklanmasından ibarettir.

Nitekim bu tarihten itibaren Türkiye’nin dış politikası hızla değiştirilmiş, bugün tartıştığımız “yeni Osmanlıcı”, “yayılmacı”, “İslamist-fetihçi-cihatist” değerler üstünde biçimlendirilen bir dış politikaya dönüştürülmüştür.

Kısacası Davutoğlu bugün, yeni parti kuracak kadar AKP’den ayrı düştüğünü söylemektedir ama fikirleri AKP ile iktidarda olmaya devam etmektedir.

Belki daha pragmatist bir çizgide olma farkıyla!

ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU 14 YIL SORUNSUZ BİRLİKTE YÜRÜDÜ

AKP ile Davutoğlu birlikte olduğu 14 yıl;

Suriye politikasında iç savaşa müdahale edilmesine ve çeşitli terörist-cihatist örgütlerle ilişkilere girilmesi, bu örgütler üstünden bölge politikası oluşturulması, Suriye’nin iç işlerine müdahale ve halklarına “Sünni-İslamcı rejim” dayatan “iki kırmızı çizgili” Suriye politikasına geçilmesi,Suriye ve Ortadoğu’da İhvan’la içli dışlı hale gelinmesi ve Türkiye’nin İhvan’ın uluslararası destekçisi noktasına getirilmesi, “Barış sürecinin” akamete uğratılması, Kürt siyasi güçlerine karşı savaş politikasına geri dönülmesi,7 Haziran seçimi sonuçlarının tanınmaması, savaş ve “Beyaz Toroslar yeniden alanlara inecek” tehdidiyle 1 Kasım 2015 seçiminin kazanımlarının tasfiye edilmesi,HDP Diyarbakır mitingine IŞİD saldırısı, Tahir Elçi cinayeti ve IŞİD’in 10 Ekim Ankara-Gar Katliamı gibi toplumda infial uyandıran katliamların gerçekleşmesi ve IŞİD’in Türkiye sınırlarını yol geçen hanına çevirmesine tanık olmuştur.

Bütün bu gelişmeler olurken Davutoğlu’nun bizzat “kokteyl terör örgütü”, “kolektif terör” kavramlarını öne sürerek IŞİD terörizmine kol kanat geren bir tutum alması ise, Davutoğlu’nun başbakanlık dönemini ilk akla getiren önemli siyasi gelişmelerdir.

Ve bütün bunlar olurken, Erdoğan’la Davutoğlu arasında bir uyumsuzluk yoktur. Sonradan, “Rusya uçağının düşürülmesi emrini kim verdi?” gibi tartışmalar yapılmışsa da bunlar Türkiye’nin sürüklendiği mecra ile ilgili olarak esasa ilişkin değildir.

‘ÇINAR YAPRAĞI’NA DEĞİL ‘İNCİR YAPRAĞI’NA İHTİYAÇLARI VAR

Davutoğlu’nun Erdoğan ve hükümetlerin izlediği ekonomi politikalar konusunda esasa ilişkin bir itirazını duymuş değiliz. Çünkü Erdoğan ve Davutoğlu, sermaye içinde aynı kliklerin çıkarının sözcülüğünü yapmaktadır. Davutoğlu’nun “klik içinde kliğe” kadar daraltılabilecek, hükümetin artık besleyemediği, AKP’yi kuruluşundan beri destekleyen sermaye kesimlerinin sözcülüğünü yapmaya yöneldiği de gözlenmektedir.

O zaman burada Davutoğlu neden parti kuruyor sorusu gündeme gelmektedir.

Bu sorunun yanıtı, Davutoğlu’nun başbakanlıktan indirilme “darbesi”ne kadar gitmektedir. Çünkü Davutoğlu, Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca artık AKP’nin kendi partisi olacağını düşünmüş, 1 Kasım “seçim zaferi”ni de arkasına alarak, AKP’yi “Davutoğlu partisi” olarak biçimlendirecek adımlar atmaya yönelmiştir. Yani sorun AKP’nin kimin partisi olacağı sorunudur.

Erdoğan bunu kendi geleceğine tehdit olarak görerek, Davutoğlu’nu bir darbe ile tasfiye etmiştir.

Bu yüzden de Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki sorun bir “memleket sorunu” değil AKP’ye kimin sahip olacağı sorunu olarak ortaya çıkmıştır.

Bu yüzden Gelecek Partisi, ancak AKP’nin geleceğinin partisi olabilecektir; Türkiye’nin değil!

Çünkü Türkiye kendi yoluna başka bir kulvardan, laik ve demokratik Türkiye kulvarından ilerleyecektir.

Gelecek Partisinin ambleminin “çınar yaprağı” olarak seçilmesinde küçük bir yanlışlık yapıldığını da burada söylemek gerek. Davutoğlu’nun Gelecek Partisine gereken asıl sembol “incir yaprağı”dır. Çünkü “çınar yaprağı”, küçük bir rüzgar estiğinde bile arkasındaki AKP’yi saklayamayacak kadar büyük oyuklara sahiptir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa