02 Ocak 2020 00:03

Neresinden tutsan elinde kalır

Neresinden tutsan elinde kalır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbolumuzun önde gelen sorunlarından birisi de yöneticilerin ve teknik direktörlerin çapsızlığı... Maçlardan sonra yapılan açıklamalar, “kimin ne olduğunu” göstermesi bakımından önemli. Tamamen kazanmaya odaklanmış, onun dışında futbolun kültürel değerleriyle zerrece bile ilgilenmeyen vasat bir zihniyet oyuna damgasını vurmuş durumda...

İşin teknik kısmında sergilenen yetersizlik de başka bir garabet. Vasatlığın ve çapsızlığın mutlak hakimiyet kurduğu bu ortamda transfer edilen teknik direktörler ve oyuncular için milyonlarca lira harcanıyor. Buna karşılık ortada oyunun gelişimine dair umut veren hiçbir şey yok. Saha içinde itiş kakış, saha dışında hezeyan içerikli açıklamalar... Oyun en genel anlamda bunlardan ibaret… Açıklamaların içinde en geniş yer tutan iki konu ise hakemler ve transfer. Kaliteyi artırıp gelişim sağlamanın, parayla ya da arkasına sığınılacak bahaneler üretmekle değil, bilgiyle gerçekleştirilebileceğini bir türlü öğrenemedik…

Yöneticiler, öncelikli görevlerinin hakemlerle ilgili konuşmak olduğunu zannediyorlar herhalde ki maçlardan sonra hakem kararlarını dillerine doluyorlar. Hem de ne dolamak!.. Yok faul vardı, yok penaltımızı vermedi, yok rakibin oyuncusu kırmızı kart görmeliydi… Bu tarz abuk sabuk konuşmalarını hak ve adalet kavramlarıyla ilintilendirmeleri ise ayrı bir zavallılık. Hak ve adalet arayışıyla(!) çıktıkları yolda paranoyakça düşüncelere varmaları uzun sürmüyor. O zaman da işin içine, kendilerini engellemeye yönelik algı operasyonları, kirli tezgâhlar gibi komplo teorilerini sokuşturuyorlar. Oysa hakemlerle ilgili olarak kendi yaptıkları açıklamalar, zaten başlı başına algı oluşturmak anlamına geliyor...

İleriki maçlarda avantaj sağlama düşüncesiyle hakemler üzerinde baskı yaratmak, yönetici takımının en gözde taktikleri arasında. “Külyutmaz” yöneticiler hakemleri yakın takibe almanın öneminin farkında!.. Onlar sayesinde hakemlerin hangi maçta, hangi hatayı yaptıklarını, sonraki haftada da hangi maçta görevlendirildiklerini falan öğreniyoruz ki bunlar, futbolumuzun gelişme kaydetmesi adına son derece önemli ve değerli bilgiler!..

Neyse ki uyanık yöneticiler var da bütün komplolardan, tezgâhlardan haberimiz oluyor!..

Daha ligin ilk devresi son bulmuşken, bir teknik direktör “Biz şampiyon olacağız” diyebiliyor. Bilgili, donanımlı bir teknik direktör, futbolun sonuca etki eden sonsuz sayıda değişken (parametre) barındıran bir oyun olduğunu bilir ve asla “Şampiyon olacağız” şeklinde konuşmaz. “İyi futbol oynayacağız” diye konuşur. Hedefe ulaşmanın en öncelikli koşulu iyi oynamak değil mi zaten? Ne kadar iyi oynarsan, hedefine o kadar kolay ulaşırsın. Teknik direktörlerin görevi, diğer takımlara saygısızlık anlamına gelecek şekilde bol keseden atıp tutmak değil, takımlarına iyi futbol oynatmaktır. “Skora oynadık” gibi gülünç bir lafla dikkatleri sergilenen berbat futboldan kaçırmaya çalışmak da, “Kazandığın zaman haklısın” zırvasıyla üste çıkma çabası da aslında kapasitesizliğin ve yetersizliğin göstergesinden başka bir şey değil...

Öyle görünüyor ki; futbola, kültürel anlamda “rekabet” ve “kazanma” dışındaki değerleri, teknik anlamda ise bilgiyi sokamadığımız sürece bahaneler, karşılıklı suçlamalar, göndermeler, laf sokmalar, hezeyanlar, saçmalamalar, paranoyalar eşliğinde debelenmekten kurtulma şansımız yok…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa