03 Ocak 2020 00:29

İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir!

MESS dayatmalarına karşı eylem yapan metal işçileri

Fotoğraf: Birleşik Metal-İş

Paylaş

2019 bir TİS yılı olarak başladı; en büyük TİS olan asgari ücretin, 2 bin 324 TL gibi bir açlık ve sefalet ücreti olarak belirlenmesiyle sona erdi.

Ama, en önemli iş kolu olan metal iş kolunda 150 bin dolayında işçiyi doğrudan ilgilendiren MESS’le iş kolunda örgütlü Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş arasında süren toplu sözleşme 2020’ye devroldu.

Metal sözleşmesinde süreç, “ara buluculuk” aşamasına gelmiş bulunuyor.

Sermaye sınıfı, patronlarıyla hükümetiyle, medyasıyla, her türden patron örgütleriyle, “TİS yılı”nı, “krizi sermaye için fırsata çevirme yılı”, “ekonomik krizin yükünü işçilere yıkmanın yılı” olarak kullandı.

Cam, tekstil grup sözleşmeleri, TÜPRAŞ, kamu işçileri ve kamu emekçilerinin sözleşmeleri ve asgari ücret, patronlar ve Hükümetin istekleri doğrultusunda sonuçlandırıldı.

Burada sermayeye ve onun her türden girişiminde en önemli desteğin sendika bürokrasisinden geldiğini söylemek, mutlaka üstünden atlanmaması gereken bir gerçektir! Çünkü sendika bürokrasisi, işçileri TİS mücadelesinin dışında tutarak, TİS’i patronlarla sendika bürokrasisi kapalı kapılar arkasında bir al-vere dönüştürmüşlerdir. Ve sonuçta da işçinin inisiyatif almadığı her mücadelede olduğu gibi kazanan patronlar olmuştur.

Metal iş kolundaki TİS ise grev aşamasına doğru yaklaşmaktadır. Ancak Türk Metal ve Birleşik Metal-İş yöneticileri (Özçelik-İş hiç devrede yok), işçilerin patronları sıkıştırmak için giriştiği “mesaiye kalmama” eylemi gibi üretimi etkileyecek bir eylemi iptal ederek işçileri TİS sürecine müdahil olmaktan geriye itmektedirler. Sendikacıların bu tutumları, sendika yöneticileri, önceki yıllar ve 2019’daki TİS’lerden hiç ders almadıklarını, ya da ders almak istemediklerini göstermektedir.

Evet, sermaye 2019’u krizin yükünü işçiye yıkma yılı olarak kullanmada hayli başarılı olmuştur. Ama, geçtiğimiz yıl içinde önemli işçi eylemleri de olmuştur.   

2018’de başlayan İZBAN grevi, 2019’un ocak ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yasaklandı. 2019’da Senfoni İlaç, Toros Tarım ve Trelleborg’da da işçiler greve çıktı. Saya işçilerinin mücadelesi de yıl içinde sürdü. Bunların yanı sıra 2019’da TİS hükümlerinin uygulanması ve işten atılan işçilerin geri alınmasını talep eden Genel-İş üyesi Maltepe Belediyesi işçilerinin direnişi nispeten de olsa kazanımla sonuçlandı. 2019’un en önemli direnişlerinden biri de İzmir’de gerçekleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZENERJİ işçileri TİS hakları için iş bırakarak kentte hayatı durdurdular. DİSK/Gıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan TARİŞ işçilerinin direnişi ve onların etrafında yapılan dayanışma da yılın önemli işçi mücadelelerindendi.

Bütün bunlardan öte, evet patronlar ve Hükümet, “TİS yılını krizi fırsata çevirme yılına dönüştürmüş”, krizin faturasını işçilere, emekçilere yıkmak için önemli adılar atmıştır. Ama bu aynı zamanda işçiler ve geniş emekçi yığınlar arasındaki hoşnutsuzluğu, hoşnutsuz yığınlarla patronlar ve hükümetleri arasındaki gerilimleri artırmıştır. Yani sözleşmeler sorunsuz yapılmıştır ama sorunlar (ağır çalışma ve geçim koşulları) durmakta, hatta büyümeye devam etmektedir.

Bu yüzden metal iş kolu sözleşmesi patronların girişimleri ya da hükümetin muhtemel bir “grev yasağı” ile sürece müdahale etmesi, daha önceki sözleşmeleri de yeniden tartıştıracak, ek zam taleplerini, sözleşme süresinin 3 yıldan iki yıla düşürülmesi gibi taleplerini yeniden gündeme getirmesine varan tepkilere yol açması sürpriz olmayacaktır. Ki, 2015’teki büyük metal direnişinin de otomotiv işçilerinin TİS’lerinin üstünden dört ay geçtikten sonra, “Bosch’la yapılan sözleşme bize de uygulansın!” diye başladığı da unutulmasın! 

Öte yandan dünyada işçilerin halkların neoliberal politikalara karşı mücadeleleri de giderek, dünyanın siyasi-sosyal iklimini işçiler ve halklar lehine değiştirme doğrultusunda ilerlemektedir.

Bütün bunlar bir arada ele alındığında 2020’nin Türkiye’nin işçi sınıfının önüne bir değil iki seçenek sunduğu görülmektedir:

1-) Eğer işçiler gerekli mücadele hattına girmezlerse, olacak olan sermaye ve Hükümetinin krizin yükünü sınıfın ve emekçilerin sırtına yıkma girişimleri başarıyla sürecek, işçiler bugünkü koşulları bile mumla aradıkları bir 2020 yaşayacaklardır.

2-) Eğer işçiler, talepleri etrafında birleşerek inisiyatif alır, TİS’lerde ve öteki taleplerinde sendika bürokrasisini de aşarak mücadeleye girişirlerse çalışma ve yaşama koşullarını daha iyileştirdikleri, örgütlenmelerini ilerlettikleri daha iyi bir 2020’yi kazanabileceklerdir!

Nasıl bir 2020 yaşayacakları işçilerin elindedir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa