‘Saatli Maarif takvimleri’ meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Geldi geçti, kuşlar gibi uçtu gitti bir yıl daha...
Kimilerimizin rengarenk umutları tıpkı açmadan solan güller misali sararıp soldu; kimilerimizin hayalleri bir başka bahara doğru yelken açtı...
Öyle ya da böyle, şu veya bu nedenlerle bazılarımızın evdeki hesapları çarşıya uymazken, kimilerimizin umutları da giderek hüsrana dönüştü...
Ancak bütün bunlara rağmen şu cavalacoz alemde takvim yaprakları birbirinin peşi sıra eskiyip ardından da yerlerini yenilerine terk edip giderken, beri yandan “zaman” denen dipsiz bir kuyunun karanlık dehlizlerinde dur durak demeden dolanıp durduk, duruyoruz...
İşin edebi, felsefi kısmını bir nebze de olsa es geçip, dolayısıyla gele gele nihayetinde gelip içinde yaşadığımız günlere, yakın geçmişimize baktığımızda; görünen o ki, şu kırtıpil dünyanın kendine has yampiri, sallapati kuralları hemen hemen aynı “fasit daire” etrafında tur üstüne tur bindirmekle meşgul...
Nitekim söylenenlere, yazılıp çizilenlere bakılırsa; fi tarihinden itibaren kendi yamuk ekseni etrafında dönme dolap misali ha babam, de babam döne döne neredeyse başı bir hoş, dolayısıyla “serhoş” kesilen şu kırtıpil, şu “gariban” dünyanın “kader”i, bundan sonraki serencamı şimdilik başlı başına bir muamma!
Öte taraftan ortalıkta ayan beyan sırıtan, giderek katlanıp artan, dahası da hepsi de birbirinin neredeyse fotokopisinden farksız irili ufaklı olaylara ayna tutulduğunda, yine görünen o ki; Tanrı’nın ot, bit türünden bilumum canlılara hayli “nekes”, hatta fazlasıyla “cimri” davrandığı halde, diğer yandan nüfus kütüklerine “insan” diyerek not düştüğü bu “yaratık”lara bol kepçeyle reva gördüğü “akıl”, ve onun mütemmim cüzü niteliğindeki “zeka”larını kullanıp, dolayısıyla bunun nimetlerinden faydalanmalarını salık vermesine rağmen, akılları bir karış yukarda olan bu “mahluk”lar, sadece ve sadece kendi yamuk kafalarının dikine giderek, bir bakıma kendi keyiflerinin kahyası kesilip hem kendi geleceklerini, hem de içinde yaşadıkları dünyayı zindana çevirmek için birbirleriyle yarışmayı nedense huy bellemişler..
Oysa... Zaman tünelinin girdaplarında dönen cızırtılı taş plaklardaki nağmelere veya Saatli Maarif Takvimleri’nin sayfalarında yazılan güftelere bakılırsa;
“Bu devirde kimse sultan değil,
Hükümdar değil bezirgan değil,
Bu kadar güvenme hiç de kendine
Kimse şah değil padişah değil...”
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30