Süleymani suikastı ve Ortadoğu'daki müesses nizam!
Fotoğraf: AA
ABD’nin Bağdat’ta Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi hedef alan saldırısı üzerine çokça şey söylenip yazıldı. Yapılan değerlendirmelerde Süleymani’nin kişisel özellikleri ve bu özelliklerin bölge (Ortadoğu) siyasetine etkileri de önemli bir yer tutuyor. Süleymani’yi kutsal bir davanın idolü olarak gören ya da şeytanlaştıran, ona bir ‘kurtarıcı’ olarak sarılan ile ‘kasap’ olduğunu iddia eden bütün yorumlar aslında Süleymani’nin Ortadoğu siyasetinde dönemin en etkin aktörlerinden biri olduğu noktasında birleşiyor.
Gerçekten de Süleymani 2006’daki Hizbullah-İsrail savaşında İsrail’e karşı direnişe komuta eden isimlerden biriydi. Öte yandan 2013’te cihatçı çetelerin Kuseyr kasabasına yönelik kuşatması karşısında Lübnan Hizbullah’ının Suriye savaşında devreye girip savaşın seyrinin değişmesinde belirleyici bir rol oynamıştı. Bu nedenle İsrail için ‘şeytan’, cihatçı çeteler ve Türkiye’deki iktidar gibi bunların arkasındaki güçler için bir ‘kasap’tı. Öte yandan Kürtler bakımından ister 1979’da Mahabad’daki Kürt isyanının bastırılmasındaki ve yine 2017’de Irak Kürdistan Yönetimi’nin ‘bağımsızlık referandumu’ sonrasında Kerkük’ün işgal edilmesindeki rolüyle ve ister Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanı olmasını desteklemesi ve IŞİD kuşatmasına karşı yardıma koşmasıyla hatırlansın Süleymani’nin attığı hiçbir adım onun İran İslam Cumhuriyeti’nin “devrim ihracı” olarak tarif ettiği siyasetin baş aktörü olasından bağımsız düşünülemez. ‘Devrim ihracı’, İran rejiminin bölgesel güç ve etkisini arttırmaya yönelik politikaya verilen addı ve Süleymani, Irak’tan Suriye’ye ve Lübnan’dan Yemen’e kadar birçok bölge ülkesinde bu politikanın uygulayıcısıydı.
ABD saldırısından sonra dikkatler İran’ın bu saldırıya nasıl bir yanıt vereceği ve dolayısıyla bu gerilimin hangi noktaya varabileceğine çevrilmiş durumda. İranlı yetkililer ABD’ye “eşdeğer bir askeri yanıt verileceği” açıklamalarını yapıyor. Trump ise, “İran saldırırsa orantısız yanıt veririz” diyerek tehditlerini sürdürüyor. Ancak ABD’ye nereden ve nasıl bir yanıt verileceği ve gerilimin hangi alanlara taşınacağı bugün için belirsiz olsa da mevcut dengeler içinde bu gerilim ve saldırıların ABD ve İran arasında bir savaşı-ki böylesi bir savaşın bölgenin başka ülkelerini de içine alması kaçınılmaz olacaktır- başlatması ihtimali düşük görünüyor. Dahası yaşanan bunca gerilim ve saldırılara rağmen her iki taraf da böylesi bir savaşı istemiyor.
Öyleyse tam bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Her iki taraf da bugün bir savaş istemediğine göre bu gerilim ve saldılar neye hizmet ediyor ve kimleri güçlendiriyor?
Bu konuda söylenebilecek ilk şey, sanılanın aksine Süleymani suikastı Ortadoğu’daki dengeleri değiştirmeye değil, müesses nizamın (kurulu düzenin) devamına hizmet etmiştir.
Çünkü birinci olarak, bu saldırı bölgedeki Alevi-Şiileri İran etrafında birleştirici bir rol oynamıştır. Bu gerçeği görmek için Süleymani’nin cenazesinin gezdirildiği yerlerde yarattığı etkiye-ki cenazenin Alevi-Şiiler için kutsal olan mekanlarda dolaştırılmasıyla hedeflenen de buydu- bakmak yeterlidir. Başka bir deyişle bu saldırı ABD ve İsrail’e karşı ‘direniş ekseni’ içinde yer alan güçler için İran’ın önemini arttırmış, liderlik rolünü perçinlemiştir.
İkinci olarak, bir süreden beri bölgedeki güç ve etkisinin zayıfladığı yorumları yapılan ABD de İran’ın sahadaki en önemli ismini vurarak bir yandan gücünü koruduğu (elbette bu saldırı içeride de zor günler geçiren Trump’ın elini güçlendirdi) ve öte yandan da İran’ın bölgesel etkisinin artmasından rahatsız olan rejimlerin (S. Arabistan ve BAE başta) etrafında birleşebilecekleri adresin yine kendisi olduğu mesajını vermiş oldu.
Öyleyse söyleyebiliriz ki, Süleymani suikastı bölgesel kamplaşmayı derinleştiren ve bir bölgesel savaşın göze alınmadığı koşullarda bu kamplaşmanın başında yer alan güçleri (ABD-İsrail ve Rusya-İran) güçlendiren bir rol oynadı.
Burada Irak Meclisi’nin, ABD güçlerinin ülkeden çıkartılması kararı üzerine kısa bir not da ekleyelim. Sünni ve Kürt milletvekillerinin büyük çoğunluğunun katılmadığı ve Şii milletvekillerinin oylarıyla alınan bu karar sembolik olarak önemli olsa da uygulanması hiç de kolay değildir. Dahası bunu sadece Irak hükümetinin değil; İran ve Türkiye yönetimlerinin de ne kadar isteyeceği oldukça tartışmalıdır. Çünkü böylesi bir durumda ABD güçlerinin çekileceği yer Irak Kürdistan bölgesi olacaktır. ABD’nin, Kürdistan yönetiminin 2017’deki bağımsızlık referandumuna Irak’ta kurduğu düzenin bozulmaması için karşı çıktığı düşünüldüğünde böylesi bir hamlenin bağımsız Kürdistan’ın önünü açması ihtimali bile Irak’ın yanı sıra Türkiye ve İran rejimlerini korkutmak için yeter!
Görüldüğü gibi burada da mesele dönüp dolaşıp bölgedeki müesses nizamın bekasına bağlanıyor.
Böylesi bir tabloda ABD saldırısı asıl darbeyi bölge ülkelerinde bir süreden beri devam eden ‘iş, ekmek, özgürlük’ talepli halk hareketlerine vurmuştur. Çünkü bu halk hareketleri Irak ve Lübnan’da mezhepsel gerilimleri aşarak emek eksenli talepler etrafında ve ülkedeki iktidarlarla birlikte işgalci güçleri de hedefe koyan bir eksene oturmuş ve İran’da ise, emek talepleriyle birlikte rejimin dış müdahalelerine karşı çıkan bir hatta ilerlemişti. Bölgede paylaşım mücadelesi içindeki emperyalistler ve bunlarla işbirliği halindeki rejimler üzerine kurulu müesses nizamı değiştirme potansiyelini taşıyan hareketler işte bu halk hareketleriydi. Ancak ABD saldırısı sonrasında tırmanan gerilim, bölge gericiliklerinin bu hareketleri gayrimeşru ilan edip dış güçlerle ilişkilendirmesini kolaylaştırıcı ve dolayısıyla bu hareketleri geriletici bir rol oynadı.
Sonuç olarak ABD emperyalizminin Süleymani suikastı, bölge halklarının faturasını sömürü, yağma, savaş, ölüm ve göç olarak ödemeye mahkûm edildikleri müesses nizamın devamı yönünde yapılmış bir hamledir. Bölge halklarının, emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin kendilerine bir kader olarak dayattıkları bu müesses nizamı yıkabilmeleri için de aralarındaki etnik ve dinsel-mezhepsel ayrımları aşarak emek eksenli talepler etrafında ve antiemperyalist demokratik bir hatta mücadeleyi büyütmekten başka bir seçenekleri bulunmuyor.
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51