İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz!
Fotoğraf: Envato
Dış ve iç politikadaki pek çok gelişmeyi, asgari ücretin açlık ve sefalet ücreti olarak tespit edilmesini, yeni zamları; İdlib, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri bir yana bırakıyoruz.
Ama sadece son günlerde yaşanan şu çok önemli gelişmelere bir bakalım:
- ABD, İran’ın en önemli generali Kasım Süleymani’yi yanındaki kişileri SİHA ile vurdu. İran’da Irak’ta büyük infial var. Dünyanın baş gündemi bu suikast oldu. İran ve ABD bölge halkları üstünden birbirine meydan okuyorlar. Bölgede bir savaş çıkar mı, çıkmaz mı tartışılıyor.
- Erdoğan ve Hükümeti Libya’ya asker gönderiyor. Türkiye şimdi de Libya iç savaşına sokulmak isteniyor. Erdoğan ve “tek adam yönetiminin bekası” yeniden “Türkiye’nin bekası” olarak dayatılıyor. Türkiye Libya bataklığına sürükleniyor.
- Erdoğan “çılgın projesi” Kanal İstanbul’u yeniden gündeme getirdi; siyaset, medya bu tartışmayla yatıp kalktı, hâlâ da gündemde. İstanbul halkı ayakta. Şehircilik, rant, çevre sorunları tartışılıyor.
Siyasi partiler, demokrat ve aydın çevreler, medya organları, dernekler, birer birer vatandaşlar, kendi ilgi alanları içinde de olsa görüşlerini ortaya koymak için çaba harcıyorlar. Ama sendikalar, sanki bu ülkede, hatta bu dünyada yaşamıyorlar gibi duygusuz bir soğukkanlılıkla sessizliklerini koruyorlar.
Evet, şimdi bazı okurlarımızın, “Bunlar sessizliklerini bozarsa zaten emperyalist ve gerici odağın peşine takmaya çalışırlar. Bırakalım sessiz kalsınlar” dediklerini duyar gibiyim, ama burada sorun elbette onlara, “Seslerini çıkarsınlar da ne yaparlarsa yapsınlar” demek değildir. Tersine sendikacıların ve sendikaların işçi sınıfının tarihsel misyonu doğrultusunda sömürüsüz, sınıfsız, savaşsız bir dünya mücadelesinin gerektirdiği tutumu almalarını istemektir. İşçi sınıfının ülkenin nasıl yönetildiğine, dolayısıyla hükümetin iç ve dış politikası ile ekonomi politikalarına işçi sınıfının talepleri doğrultusunda müdahale etmek, sınıfın iktidarı için mücadele etmektir. Yani işçi sınıfının dünya görüşünün gereği olarak dünyadaki gelişmeler karşısında tavır alırken sınıf partisinin çağrıları doğrultusunda siyasi mücadeleye girmektir.
Ama bunun bugün özgün biçimi; yukarıda sıraladığımız üç önemli gelişme karşısında işçi sınıfının tutumu;
1) ABD başta olmak üzere bütün emperyalist güçlerin bölgeden çekilmesi, bölge ülkelerindeki gericiliklerin şoven milliyetçi, dinci-mezhepçi kışkırtmalarına karşı, bölgede barışın sağlanması için, emperyalist güçlerin bölgeye müdahalesine ve halklara rejim dayatmalarına karşı çıkmak,
2) Libya’ya asker gönderilmesine kesinlikle karşı çıkarak; Türkiye’nin güvenliğinin, Suriye ya da Libya’dan değil Türkiye’nin sınırlarından başladığını kabul eden bir ulusal güvenlik çizgisine çekilmesi, yeni Osmanlıcı yayılmacı politikalardan vazgeçilmesi için mücadele etmek,
3) Bilim karşıtı gerekçelere dayandırılan, çevre düşmanı, bir avuç zengini daha zengin edecek, şehircilik ilkelerine taban tabana zıt olduğu gibi, Türkiye ve Karadeniz’e kıyısı olan komşu ülkeler arasında sorunlar yaratacak, ABD ve NATO’nun Montrö’nün değiştirilmesi için dayanak gösterebileceği gelişmeleri tetikleyecek Kanal İstanbul projesinin karşısında olmak olacaktır.
Bazı sendikalar bu konularda kısmi de olsa açıklamalar yapıyorlar. Ama burada, bu konular etrafında sınıf içinde tartışmalar açılması, tartışmaların teşvik edilmesi, bu konularda yapılan toplantılara işçilerin mümkün olduğu kadar geniş biçimde katılmasının sağlanması, yerel platformların bu doğrultudaki girişimlerinin desteklenmesi önemli olacaktır.
Yaşadıklarımız açıkça gösteriyor ki, işçi sınıfının siyasi gelişmeler karşısında tavır koymadan, kendi iktidar mücadelesini sürdürmeyeceği apaçıktır. Ama bugün işçilerin siyasetle uğraşmadan, siyasi gelişmeler karşısında ortak bir sınıf tavrı almadan kazanılmış hakların savunmayacağı gibi, ücret mücadelesinde bile başarılı olması beklenemez.
Hele de iktidarların sermaye ile bu kadar pervasız biçimde birleştiği bir dönemde!
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45
- Tek gerçekçi yol: İnsanca yaşanacak bir asgari ücret için mücadele! 07 Aralık 2019 00:40