Trump, ‘Amerikan barışı’ dayatıyor
Fotoğraf: Beyaz Saray
ABD’nin bir suikastla Süleymani ve yanındaki kişileri açıkça katletmesi karşısında “tarafları itidalli olmaya çağırıyoruz” demenin ötesinde bir tutum takınmayan (hiçbir ülke katliamı açıkça lanetlemedi), İngiltere’sinden Türkiye’ye, Fransa’sından Almanya’sından Çin’e… kadar koca koca ülkeler İran’ı ABD üslerine füze atması karşısında “kınama” kuyruğuna girdiler!
Böylece nasıl bir dünyada yaşadığımızı da bir kez daha görmüş olduk!
İran’ın attığı füzelerden hemen sonra, “80 ABD askerini öldürdük, 200’ünü de yaraladık” açıklaması zaten inandırıcı değildi. Ama Irak Başbakanı’nın “Ben füzelerin atılacağını önceden haber alıp ABD’ye ilettim” açıklaması, İran’ın füze saldırısının hemen sonrasında, “Kasım Süleymani’nin intikamı alınmıştır, artık yeni saldırı yapmayacağız”(*) içerikli açıklaması, hatta İran’ın füzeleri kasten ABD üslerine zarar vermeyecek biçimde attığına dair, İran’a yakın kaynaklardan yapılan yorumlar gösterdi ki, İran ABD’ye yanıt vermek üzere değil, rejimin “hipnotize” ruh haline sokup sokaklara çıkardığı (Süleymani’nin tabutuna dokunmak isterken çıkan izdihamda 56 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı) kitlelerin bilinç bulanıklığını artırmak için atmıştır bu füzeleri!
TRUMP: ‘BOYUN EĞİLİRSE SORUN YOK’ DİYOR!
Bunun böyle olduğunu herkesten çok da ABD gördüğü için Trump ve yönetimi bir yandan BMGK’ya başvurarak “İran’la görüşmelere hazır olduğunu” bildirirken, aynı zamanda ABD’nin dayatmalarını dikkate alan yeni bir “nükleer anlaşma” için de kapı açarak Avrupalı müttefiklerini rahatlatmak istemiştir.
Trump da önceki gün yaptığı basın toplantısında, bu doğrultuda konuşmuş, ABD’nin isteklerine boyun eğmediği takdirde İran’a yönelik “ekonomik ambargo” ve “diplomatik-siyasi-askeri kuşatma”nın devam edeceğini açıkça ifade ederken NATO’yu da bu bölgedeki gelişmelerde vaziyet almak üzere harekete geçmeye çağırmıştır.
Yani Trump; “ABD’nin şartlarına uyulursa barış olur aksi halde kaos ve savaşlar kaçınılamazdır” diyen klasik, siyasi literatürde “Amerikan barışı” denilen bir statü dayatmaktadır!
Trump’ın açıklamaları, yüreği piyasalarla atan kesimleri ve ABD’nin her yerdeki her türden iş birlikçi ve uşaklarını rahatlatmıştır. Ama ABD-İran düellosu, bölgenin hiçbir sorunu çözmediği gibi bölgedeki gerilimleri artırıcı, çatışmaların zeminini genişleten dinamikleri daha da canlandırmıştır.
Bu gelişmeler; önümüzdeki dönemde bölgede; bölge gericiliklerinin, talepleri için mücadele eden kitlelere yönelik baskılarını artıracağına, iktidarların muhaliflerini ve talepleriyle sokağa çıkan emekçileri “ABD’nin iş birlikçisi”, “Emperyalistlerin uşağı” gibi suçlamalarla sindirme silahını daha çok kullanacaklarına işaret etmektedir. Ama günümüzde bu silahın hayli paslı bir silah haline geldiğinin ve dönüp kullananı vuracağı koşulların da epey gelmiş oluğunun işaretleri de az değildir.
GERÇEKTEN YENİ OLANA DİKKAT!
Uzunca bir zamandan beri bölgede, emperyalizme ve bölge gericiliklerine karşı mücadele dendiğinde; bölge gericilikleriyle çeşitli emperyalist mihraklar arasındaki çatışmalarda ya da bölgedeki egemen sınıf klikleri arasındaki çekişmeler üstünden gelişmelere göre taraf olup olmama biçiminde ele alınmaktadır.
Bu değerlendirmeler de genellikle bir emperyaliste karşı ötekinin, bir gerici kliğe karşı ona muhalif olan kliğin tutumuna göre daha ilerici mi gerici mi olduğuna göre yapılagelmektedir.
2019 yılında, iktidarların din-mezhep-etnik aidiyete göre oluştuğu bölgenin üç önemli ülkesinde; Lübnan, İran ve Irak’ta emekçi yığınların ve halkın kitleler halinde “iş, ekmek ve özgürlük” talepleriyle alanlara çıkması, neoliberal politikalara, zorba rejimlere hayır diyen bir tutumla hareket etmeye yönelmeleri bölgede asıl önemli olandı. Aksi halde, din-mezhep-etnik kimliklerle sınırlı mücadelelerin sadece fasit bir çember üstünde dönülüp durulmasını aşmayacağı da bölgedeki son gelişmelerin yeniden gözler önüne serdiği bir gerçektir.
Bu yüzden de bölgedeki demokrasiden, halkların eşit ve gönüllü birliğinden yana gerçek anti emperyalist ve demokratik güçlerin asıl dikkat noktasının ancak, laik ve demokratik bir bölge ve ülkeler hedefiyle birleşen ve son aylarda Irak, İran ve Lübnan’daki halk mücadelelerinin ilerletilmesinde olmak durumundadır.
Bu gelişmelerden sonra bölgede;
Tüm emperyalist güçlerin bölgeden çekilmesi, Amerikan barışına hayır! Emperyalizmin iş birlikçisi gerici güçlerin iktidarların özgürlükleri ayaklar altına alan neoliberal politikalarına karşı mücadele daha da önem kazanmıştır.
ABD-İran düellosunun en önemli dersi de bu olduğu ölçüde yaşananlar anlam kazanacaktır.
(*) Dini Lider Hameneyn ve yakın çevresi, “Süleymani’nin intikam eylemleri sürecek” gibi demeçler verseler de bunun taraftarların motivasyonu için yapılan propaganda kapsamında mesajlar olduğu da besbellidir!
ERDOĞAN’LA PUTİN NEYDE ANLAŞTI?
“İDLİB”, “Fırat’ın doğusu”, “Doğu Akdeniz” ve “Libya” gibi önemli dosyalarla Putin’i bekleyen Erdoğan yönetimi için bu ziyaret tam bir hayal kırıklığıdır. Bu hayal kırıklığı “Türk Akımı” boru hattı töreninin etrafında yaratılan gürültüyle perdelenmek istense, Putin ve Erdoğan’ın görüşmeden sonra basının karşısına çıkmamaları, “boru hattının açılış töreni”yle örtülmek istense de kimseyi tatmin etmemiştir.
Nitekim Libya’da iki tarafa yapılan “ateşkes çağrısı”nın bile son anda, biraz da olsa zevahiri kurtarmak için, Dışişleri Bakanları toplantısında kotarıldığı anlaşılmaktadır. Ki, Türkiye ve Rusya, 12 Ocak’tan itibaren Tobruk ve Trablus hükümetlerine “ateşkes” çağrısı yapmıştır. Bu çağrıya Trablus Hükümeti destek vermiş, ama Hafter’in ne diyeceği henüz belli değildir.
Ama burada bir ayrıntı önemlidir.
Erdoğan yönetimi, bugüne kadar gerek Suriye gerekse Türkiye’de Kürt güçlerine yönelik askeri harekatlarda “ateşkes devletler arasında meşru ordular arasında yapılır” diyerek hep bir kulp aramıştır. Ama bu sefer terörist dediği Hafter’e ateşkes çağrısı yapılmıştır!
Elbette ki uzun toplantılarda Putin’le “İdlib”, “Fırat’ın doğusu” ve “Libya” ile ilgili de konuşulmuştur. Ama bu konular konulmamış gibi davranılmıştır. Çünkü bu başlıca konularda Erdoğan’la Putin bir anlaşmaya varamamışlar; bu da “boru hattı”nın yaratacağı imkanlar abartılarak kapatılmaya çalışılmıştır. Bu arada, büyüyen tepkileri bastırmak için olmalı Erdoğan ve diğer yetkililer tarafından, Libya’ya 35 TSK mensubu asker gönderildiği, Türkiye’nin muharip güç göndermeyeceği ve sadece koordinasyon yapılacağı açıklamaları yapıldı.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47