Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil
Fotoğraf: Evrensel
Gazetemize gelen işçi mektupları ve muhabirlerimizin izlenimleri, “Erdoğan Hükümeti’nin Libya’ya asker gönderilmesi kararı” sonrasındaki tartışmalar ile ABD’nin Süleymani’yi öldürmesi ve sonrasında İran’ın ABD’ye yanıtının işçilerin gündemini önemli ölçüde değiştirdiğini gösteriyor.
İşçiler elbette ki, Kasım Süleymani’nin ABD tarafından haydutça öldürülmesine çok tepkililer ve ABD’nin bölgedeki müdahalelerine, bölgede asker bulundurmasına karşı çıkıyorlar. Bu konuda hem AKP-MHP etkisindeki işçilerin hem de diğer partilerin etkisindeki işçi kesimlerinin hemfikir oldukları da görülüyor.
Aslında bu konuda pek bir değişiklik yok. Çünkü işçiler son yıllarda ABD’ye tepkili ve ABD’nin Ortadoğu’dan elini çekmesi, ABD üslerinin kapatılmasına kadar antiemperyalist taleplerde birlik içindeler. Süleymani’nin katledilmesi ise zaten var olan tepkilerin üstüne tuz-biber ekmiş gibi görünüyor.
Ama mektuplardaki ifadelerden ABD’ye tepkilerin, özellikle de İran’a sahip çıkan tutumların; İran’ın ABD üslerine yönelik füze saldırısının aslında bir “tiyatro” olduğunun ve İran’ın bu süreçte bir sivil uçağı vurup 176 kişiyi öldürmesinden önce olduğunu da söylemeliyiz. Çünkü, Süleymani’nin öldürülmesinden sonra İran’ın tutumu, Molla rejiminin karakterini de açıkça ortaya koymuştur.
Elbette molla rejiminin tutumu, ABD’nin haydutluğuna, bölgedeki müdahalelerine, ABD’nin bölgedeki üslerine karşı çıkmayı ortadan kaldırmaz. Ama bu, İran’ın ABD’ye verdiği “yanıt”ın gerçek bir yanıt olmadığı, sadece halkın kafasını karıştırma amaçlı bir girişim olduğu, 56 kişinin izdihamdan dolayı öldüğü, düzenlenen cenaze töreninin amaç ve yöntemlerini, sivil uçağı düşüren acz ve kafa karışıklığını mazur göstermeyi gerektirmeyeceği de apaçıktır.
Nitekim üniversite öğrencileri başta olmak üzere İran halkı da mollaların İsrail ve ABD’nin niyet ve amaçlarını öne çıkararak kendi rejimlerinin vahşetini saklamaya çalışmaları karşısına çıkarak, rejime karşı gösterilere girişmiş bulunmaktadır. Rejimin özgürlük talepli gösterileri bastırmak üzere halka ateş açmaktan çekinmediği bir kez daha görülmüştür.
Libya’ya asker gönderme konusuna gelince işçilerin burada “ikiye” bölündüğü görülmektedir.
İşçilerin önemli bir çoğunluğu burada işsizlik, yoksulluk, ağırlaşan geçim koşullarını öne sürerek, “Libya’ya asker gönderme de nereden çıktı?” diyerek, Libya’ya asker gönderilmesine açıkça karşı çıkmaktadır. Daha küçük bir bölümü ise, tamamen milliyetçi ya da dini gerekçelerle, Erdoğan ve yönetiminin Libya’ya asker göndermesine destek vermektedir.
Ama bu işçiler de işsizlik, yokluk, yoksulluktan yakınmakta, muhtemel bir asker göndermenin yeni zamlar, vergiler, artan geçim zorlukları olacağını bildiklerini gösteren gerekçeler sıralamaktadır. Yani Libya’ya asker gönderilmesine “karşı” olan işçilerle “yana” olan işçiler Libya’ya asker göndermenin kendilerine çıkarılacak fatura konusunda aynı fikirdedirler.
Burada şunlar önemlidir:
- Bugüne kadar işçiler, başka ülkelere asker gönderme dendiğinde hükümetlere yönelik her türden taleplerini, eleştirilerini ve tepkilerini bir yana bırakarak, büyük bir çoğunlukla hükümetin arkasında yer alan bir tutum takınmışlardı. Bugün işçilerin önemli bir çoğunluğu Hükümetin Libya’ya asker göndermesine açıkça ve hiçbir bahaneye sığınmadan karşı çıkmaktadır.
- Bu ortak tutumun ‘Barış Pınarı’ harekatında epey sarsıldığı görülmüştü, ama Libya’ya asker gönderme konusunda Hükümetin politikasına karşı çıkan kesimin eskisine göre hem hayli büyüdüğünü hem de eleştirilerin sertleştiği görülüyor.
Hükümetin Libya’ya asker gönderme kararı karşısında işçilerin arasındaki bu iki gelişme, sorunu tartışılarak bir sınıf tavrının ortaya konması için ortamın son derece elverişli hale geldiğini göstermektedir.
Çünkü, hükümetler, işçilerin üstündeki din ve milliyetçilik etkisini istismar ederek, politikalarını din ve milliyetçilik sosuna bulayarak sunmuştur.
Ancak, işçilerin artık bu “soslu politikayı” yeme konusunda eskisi kadar iştahlı davranmadığı anlaşılmaktadır.
Bu yüzden de içinden geçtiğimiz dönemin bu tartışmayı, işçilerin bulunduğu her yerde açmayı, hükümetin kendi yandaşlarını bile boşa düşüren manevralarını ve söylediklerinin arkasındaki gerçekleri açıklayan tartışmaların çeşitli biçimlerde yayılması için girişimler yapmak... Uygun olduğunda protestolara başvurmayı da gözeten bir çalışma yapmak dönemin önemli bir görevi olarak ortaya çıkmıştır.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45
- Tek gerçekçi yol: İnsanca yaşanacak bir asgari ücret için mücadele! 07 Aralık 2019 00:40