15 Ocak 2020 23:06

Endüstri hizaya sokar

Endüstri hizaya sokar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nasıl da umut vererek başlamıştı kulüpteki başkanlık görevine… Geçmişte diğer kulüplerle yaşanan gerilimli ilişkilere sünger çekecek, barışı, dostluğu temel alan ve rakiplerine her durumda saygı duyan yepyeni bir spor kültürünü kulübe hakim kılacaktı… Bunun yanı sıra paraların yabancı oyuncu transferi için har vurup harman savrulmasına izin vermeyecek, ekonomik kaynakları altyapının geliştirilmesi ve genç oyuncuların takıma kazandırılması yolunda kullanacaktı. Böylece borç batağındaki kulübü ekonomik açıdan da nefes alabileceği sağlıklı bir rotaya oturtacaktı. Üstelik de takım hangi performansı gösterirse göstersin bu düşüncelerden kesinlikle taviz verilmeyecek, eskinin, gerilim üzerine inşa edilmiş köhnemiş politikalarına dönüş asla söz konusu olmayacaktı…

Bütün bu sözlerin verildiği yaklaşık 1.5 yıl öncesinden bugün gelinen nokta, eskiyi mumla aratır çiğlikte. Takım başarının uzağında kalınca, baskılara göğüs gerilemedi ve hayata geçirilmesi planlanan bütün güzelliklerden vazgeçildi...

O da, parlak hedefler ve heyecan verici söylemlerle çıktığı yolda kısa zaman içinde kelimenin tam anlamıyla hizaya girdi ve ortamın en gözü dönmüş figürleri arasındaki yerini aldı... İkinci devrenin başlamasının hemen öncesinde hezeyanlar saçarak ortalığı germenin kendileri adına olumlu sonuçlar doğuracağını hesap etmiş olmalılar… Kışkırtıcı ifadelerle fanatik taraftarları caydırıcı/ateşleyici bir güç olarak yedeklemek, yöneticilerin sıkça başvurduğu bir yöntem… Futbol ne kadar geriyse, taraftarın gücü o kadar ön plana çıkar… Yöneticiler ve teknik direktörler, taraftarın ittirmesi, kaktırmasıyla yol aldıklarını hemen her konuşmalarında itiraf etmiyorlar mı zaten?

Artık bu aşamada Türk futbolunu değil, kendi kulübünün çıkarlarını korumak zorundaymış!.. Bak sen!.. Türk futbolu için bugüne kadar ne yapmış acaba? Aklınca taraftarlarına, “Biz öncelikle ülke futbolunu düşündüğümüz için kulüp olarak başarılı olamadık” mesajı veriyor. Ne kadar dokunaklı bir bahane!..

Hiç tongaya basar mı bizim uyanık yöneticilerimiz? Kulüp çıkarını korumak adına algı operasyonları ve spekülasyonlara karşı uyarıda bulunurken karşı atağa geçer ve spekülasyonun, algı operasyonunun alasını kendisi yapar. Kulübünün hakları aleni biçimde yenilirken ve saldırı altında bulunurken iş başa düşmüştür ne de olsa. Tam da bu aşamada, “birlik-beraberlik” hamasetine sığınıp 3 Temmuz ruhunu çağırmak mükemmel bir fikir!.. Nasıl ki o zaman şampiyonluklarını ellerinden almaya çalışmışlardı, işte şimdi de şampiyon olmalarını engellemeye çalışanlar var!.. Kimler mi? Tabii ki de birtakım karanlık güçler!.. Peki niye engel olmaya çalışıyorlar? Tabii ki korktukları için!.. Karanlık güçlerin hazırladığı bütün bu kirli tezgahlara karşı şimdi kulübü daha diri ve dinamik şekilde savunma zamanı!.. 3 Temmuz ruhunun, karanlık güçleri ve onların kirli oyunlarını yerle bir edeceğinden şüphe edilmez!..

Hem artık barış yok. Çünkü o, resmin bütününü gördü ve aydınlandı!.. Etrafları kendilerini engellemeye çalışanlarla çevrilmişken ne barışı? Zaten barış dilinden anlamıyorlar ki? Tehdit ve kışkırtma içeren dilden konuşmak şart!.. Karanlık güçler ancak ondan anlar!..

Ayrıca hakemlerin görevlendirilmesini yakından izlemek de önemli. Mesela galip geldikleri maçın hakemi, bir sonraki hafta görevlendirilmiyorsa, bu kendilerine karşı kurulan tezgahı gözler önüne seren önemli bir bulgu değilse ne?

Anlaşıldığı üzere, bolca komplo teorili, sataşmalı, suçlamalı, kışkırtmalı, karalamalı, dedikodulu, göndermeli, itişli, kakışlı bir ikinci devre bizi bekliyor. Bütün bunlardan can yakıcı sonuçlar doğmaması en büyük dileğimiz. Saha dışındaki unsurlarla yol almak bu denli içselleştirilmişken, sergilenen futbolun kalitesini ise doğaldır ki pek umursayan kimse yok…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa