18 Ocak 2020 00:07

Demirtaş'ın Devran'ı, Devran'ın protokolü

Başak Demirtaş (ortada) Devran kitabının sahnelendiği yerde konuşma yaparken

Fotoğraf: HDP Basın

Paylaş

Hapishaneyi atölyeye çeviren Selahattin Demirtaş’ın üçüncü kitabı çıkarken Jülide Kural sahnede onun ikinci kitabı Devran’ı okuyordu. Tekrarı olmayan bu sahneleme, ön sıradaki izleyiciler salon dışındaki malum protokolü tedirgin etmeseydi de kendi halinde bir temsil olarak kalmayacaktı. Çünkü memleketin şu halinde, mevzu sağından solundan çekiştirilmeye son derece müsait. Fakat işte, orada üst kat ricaline 31 Mart, 23 Haziran ve dahi 7 Haziran 2015 seçimini hatırlatan, üç kadının daha önceki buluşmasının genişletilmiş bir devamıymış hissiyatını uyandıran salon protokolü, aleni bir meydan okuma olarak göründü İçişleri Bakanı’na. Bakanın “Birileri o tiyatroyu seyrediyor, alkışlıyor” diye kurduğu cümledeki birileri Kadir İnanır, Pervin Buldan, Selvi Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu, Dilek İmamoğlu, Başak Demirtaş’tı.

Demirtaş’ın hapishanede tutulmasını her zaman kanıtsız argümanlar ve hamasetle gerekçelendiren Bakan, bu fotoğrafa fena “kızdı”: “Eksik yapmışsınız Kadir efendi, eksik yapmışsınız o tiyatroya gidenler… Elinizdeki kanları tiyatro oyunları ile temizleyemezsiniz. Bu milleti de aldatamazsınız. Bu ülkeyi de bölemeyeceksiniz” dedi.

Süleyman Soylu, kendisi için çok malum olan HDP eşittir terörizm denklemine inanmayanlara, inanmadıklarını gösterenlere baştan takık durumda. Kadir Efendi diye seslendiği Kadir İnanır ona sadece “Tek derdimiz barış olsun” diye yanıt verdi. Jülide Kural ise yaratılmaya çalışılan korku ortamında ‘Korkunun korkuyu cesaretin cesareti beslediğini, riski baştan göze alarak çıktığını’ söyledi ve ekledi: “Bana bir şey olmasın deyip o sorumluluktan kaçamıyorum. Hayattaki her şey, haksızlıklar, eşitsizlikler benim de sorunum, bu benim kalbimi acıtıyor.”

Bir fotoğrafın verdiği mesaj hatta bir mesaj verip vermediği bile terkipteki her kişiye ya da nesneye önceden anlam yükleyen ortama bağlı olur her zaman. Bu fotoğrafta HDP’lilerle CHP’lilerin AKP’nin oy dengesini sarsan iş birliğine ima vardır. Fotoğraftaki “eşler”in ister istemez siyasileştirdiği protokol dizilişi, Soylu’nun gayet doğru anladığı gibi, iddiasını resmi olmayan bir şekilde açığa vurmayı tercih eden bir muhalif kesimin bu temennisiyle doğrudan ilişkilidir. Jülide Kural’ın dediği gibi “Evet onların eşleri ünlü isimler ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne zaman işler zora girse hep kadınlar ortaya çıkar.” Bu fotoğraf müstakbel seçimlere ilişkin vaziyet alışın temsilidir bir bakıma.

Fakat İçişleri Bakanı bundan hiç gocunmasın. Çünkü protokol kompozisyonlarıyla etrafa, içe ve hatta dış dünyaya mesajlar vermeyi; bir ceketin fotokopisini sırtına geçirmeyle sadakat testinden geçmeyi, yeni ittifakların kimler olacağını fotoğraflardan anlamayı, düğün davetlileri listesinden kimin kime ne kadar yakın olduğunu AKP raconundan öğrenmiş bulunuyoruz. Ve subliminal mesaj kavramını hukuk terimi haline getirenler de kendileri.

Jülide Kural’ın mütevazı sahnesinin Yenikapı sahnesinin yanında lafı bile olmaz mesela. Fotoğraflar ve mesajlar, temsiller ve imajlar AKP siyasetinin önemli unsurları, bunu herkes biliyor.

Geçen 19 Mayıs’ta liderlerin birlikte verdiği fotoğraf için Anadolu Ajansının görüş aldığı uzmanlardan biri olan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Serhat Ulağlı’nın şu yorumunu okurken normalde insanın nefesi kesilir. Kendisinden bekleneni misliyle yerine getirme dalkavukluğunun bir resimden neler çıkarabileceğinin abartılı örneğidir çünkü: ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasi partilerin Samsun’da birlikte verdikleri fotoğraf, beka mücadelesinde geniş toplumsal kesimlerle kurulan ittifakın fotoğrafıdır. İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır’ın AB ve ABD’nin desteği ile bölgeden çıkarılan doğal gazın Mısır üzerinden dünyaya pazarlanma çalışması, Türkiye’nin yakından takip ettiği konuların başında. Bu bilgiler doğrultusunda değerlendirmeler yapıldığında Türkiye’nin milli güvenliğini çok yakından ilgilendiren uluslararası meselelerle ilgilenirken içeride milli birlik ve beraberliğini temin etmiş olması çok önemli. Bu çerçevede Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu meseleye verdiği önemin fotoğrafıdır 19 Mayıs 2019’da Samsun’da verilen fotoğraf.”

Meseleye bu kadar önem vermenin tek örneği bu değil. İsmail Ağa Cemaatinin liderine yapılan ziyaretle, 10 Kasım’a bir gün kala Erdoğan’ın meczup Fesli Kadir’i hastanede ziyaret ettiğini gösteren fotoğrafların servis edilmesindeki amacın geniş bir nüfusun sinir uçlarıyla oynamak olduğunu, gerilim siyasetinden beslenmeye verilen önemden biliyoruz. Ancak bu kişilerin sembolü oldukları daha dar nüfus alanlarına nasıl bir mesaj verilmek istendiğini izah eden foto altlarında kullanılan dil, genele ‘bilinmeyen’ olarak kalır muhtemelen.

Silah çektiği Mülkiye’ye asistan olarak atanan kişinin fotoğrafını da ekleyelim şuraya. Çok sayıda akademisyeni KHK ile işten atılan, yargılanan Mülkiyenin ‘silah zoruyla’ ele geçirildiğini ima eden figür sahip olduğu cüretin kaynağını temsil etme hakkını kendinde bulabiliyor göründüğü kadarıyla.

Elinde kimsenin silah görmediği Selahattin Demirtaş’ın yazdığı kitap, kitabın sahnede okunması, sahnenin izleyicileri ise dert olup çıkıyor.

İki resme birlikte bakalım da ‘eksik’ bir şey kalmasın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa