Oyunlara zorunlu bir bakış - III

’90’ların başında dijital oyunlarla tanıştığımda ne oyun sektörü bu kadar büyüktü ne de oyunlar. Oyunlar çoğunlukla ya tek kişilik dev kadrolar tarafından ya da çalışan sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen küçük stüdyolar tarafından geliştirilirdi. Oyunlarla ve programlamayla ilgilenen çocuklar ve gençler için oyun geliştiriciliği hayalleri süsleyen bir meslekti. Kahramanlarımız bile vardı: Wolfenstein 3D ve Doom’u geliştiren John Carmack ile John Romero, Prince of Persia’yı geliştiren Jordan Mechner, Civilisation’ı geliştiren Sid Meier… Elbette bu oyunları geliştirmede katkıları olan başkaları da vardı ama her halükarda oyunlar ve oyun geliştiriciliği açısından daha basit zamanlardı.

Bu basit zamanlar geçti. Gelişen teknoloji ile birlikte oyunlar daha detaylı ve daha karmaşık hale geldi. İndirilebilir içerikler ve güncellemeler yaygınlaştı.  Dijital oyun sektörü 100 binlerce çalışanlı dev bir sektöre dönüştü. Bağımsız geliştiricileri dışarıda bırakırsak bu dönüşüm ile paralel olarak bu bir ya da birkaç kişilik ekipler yerlerini binlerce kişinin çalıştığı dev stüdyolara bıraktı. Bu stüdyolardaki çalışma koşullarıyla ilgili çeşitli haberler daha önce de yayımlanmış [0][1] ancak ciddi bir etki yaratmayı başaramamıştı. 2018’de başta Kotaku'nun bazı çalışmaları [2][3] olmak üzere yayımlanan haberler sayesinde oyun geliştiricilerinin bu stüdyolarda iş kanunlarına değil de orman kanunlarına bağlı olarak çalıştıkları etraflıca ortaya kondu: “Crunch” adı verilen ve bazen haftada 100 saati aşan zorunlu ve ücretsiz fazla mesailer, toplu işten çıkartmalar, cinsiyetçilik, taciz…

Teknoloji sektörünün Google ve Amazon gibi devlerinde başlayan ve yürütülen projeleri, çalışma koşullarını, örgütlenme düşmanlığını vb. protesto eden ve ciddi kazanımlar elde eden eylemlerin de etkisiyle 2019’da League of Legends’in yapımcısı Riot Games’de 200 çalışan cinsiyet ayrımcılığı ve cinsel taciz suçlamalarının mahkemeye değil de şirket içi hakemliğe götürülmesine karşı eylem yaptı. Riot Games eylemi 2016-17’deki Ekran Aktörleri Birliğine bağlı dijital oyun ses sanatçılarının grevini saymazsak sektördeki ilk ciddi eylemdi. Riot Games’in ardından pek çok büyük stüdyonun çalışanından da hoşnutsuzluklarını belirten çeşitli sesler yükselmeye başladı.

Uluslararası Oyun Geliştiricileri Birliğinin anketlerine göre 2009’da oyun geliştiricileri arasında “Sendikayı destekler misiniz” sorusuna “evet” yanıtı verenlerin oranı yüzde 30’lardaydı. 2019’da aynı soruya “evet” yanıtı verenlerin oranı yüzde 47’ye “belki” yanıtı verenlerin oranı yüzde 26’ya çıktı. Sektörde sendikalaşmayı sağlamak için mücadele eden Game Workers Unite gibi girişimler var. Çalışma koşullarında ciddi bir değişiklik olmazsa önümüzdeki yıllar oyun canavarlarını tasarlayanların gerçek hayatın canavarları ile mücadele ettiği yıllar olacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et