"Balığın bel kemiğini bulmak" meselesi (1)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Bir müddetten beri memleket sathında alafranga deyimiyle “Kanal İstanbul”, alaturka lakabıyla “İstanbul Kanalı” denen bir projeyle yatıp kalktığımız malum...
Aslında giderek neredeyse kabak tadı veren bu “yapay” gündemin şu sıralar milletçe sanki bir bakıma kölesi kesilirken, beri taraftan da ortalıkta sergilenen manzaralara bakılırsa; görünen o ki, bu “çılgın proje”nin gerçekleşmesini, “İsteseniz de istemeseniz de yapılacak” fetvasıyla beyan eden ülkemizin en tepesindeki mukim “irade”, döne döne illa da “Dediğim dedik, çaldığım düdük” havalarında nitekim!
Yani?..
Yani bazen çargah, arada bir rast ya da buselik, uşşak, uzzal, neva, muhayyer, suzinak, hayati, karcığar, genellikle de hümayün veya zirgüleli hicaz, zaman zaman da kürdi makamlarında üst perdeden okurken, diğer yandan bu girişimin “cinayet” olduğunu dillendirenler arasında kopan fırtınanın giderek tadından yenmez boyutlara ulaştığı da ne yazık ki yine ayan beyan ortada!
Kirvem; halimiz, ahvalimiz Ankara-İstanbul cenahında şimdilik bu minvaldeyken, bu işin, daha da doğrusu taraflar arasındaki bu “düello”nun, bundan kellim hangi yöne, hangi tarafa doğru yol alacağı ya da tümüyle rafa kaldırılıp, akabinde de hepten “kadük” olup olmayacağını da bilmiyoruz...
Ayrıca... Kılıç, kalkan, gürz, ok, mızrak, muşta, ustura, kasatura, jilet eşliğinde başlayan bu düellonun, eninde sonunda “sulh” içinde tam anlamıyla dört dörtlük bir “diyalog”a dönüşüp dönüşmeyeceğini; Çeto, Meto gibi ünlü müneccimlerin öngörülerine bırakıp, ardından da asıl önemli meselelerimize dönüp, dolayısıyla “Balığın bel kemiğini bulmak” deyiminden yola çıkıp, böylece aklımızı, zekamızı kullanıp, amiyane deyimiyle toriğimizi çalıştırmamız belki de en doğru, en isabetli istikamet mi ne!
Nitekim iktidar koltuğuna daha oturur oturmaz “Halka hizmet hakka hizmettir” şiarıyla yola çıkanların, güzeller güzeli “Bu şehri İstanbul’u, aynı zamanda da onun iki yakasını baharla birlikte erguvan ağaçlarının mor çiçekleriyle süsleyip donattığı Boğaziçi’yi, keza birbirinden değerli tarihi yalılarını; tanker kazalarından, yangınlardan kurtarmayı görev belleyip, ardından da böylesine “çılgın” bir projeyi devreye sokmak için bismillah deyip işe tam da başlamak üzereyken, bu tür çılgınca projelerin değerini anlamakta zorluk çeken kimi “aklı kıt” garibanlar tayfasının tıpkı yeniçeriler misali koro halinde “İstemezük” diye tepinip durmaları çok ayıp!
Öyleyse?..
Öyleyse, illa da “Dediğim dedik” veya tam aksine “İstemezük” tiratlarının yerine, “Balığın bel kemiğini bulmak” için öncelikle aklımızın kantarını hiç olmazsa arada bir de olsa yoklayıp, böylece el aleme karşı en azından gülünç duruma düşmememiz mi gerekiyor, bunu da istersen haftaya konuşalım Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30