19 Ocak 2020 22:51

Algıda seçicilik ve göç kervanı

Onur Meydanı’nda bir araya gelerek “El pueblo unido jamas sera vencido” şarkısını söyleyen Şilililer

Fotoğraf: Daniel Cantillana / Facebook

Paylaş

Bolivya’da darbeyle iş başına gelen de facto hükümet başkanlık seçimlerine hazırlanırken, ordu La Paz’da binlerce asker ve askeri araçla gövde gösterisi yaparak önemli bir mesaj vermiş bulunuyor. Seçimlerde MAS adayının seçilmesi durumunda, ordunun iktidarı verip vermeyeceği ise bir tartışma konusu. Darbenin önemli unsurlarından biri olan ordu güçleri, seçim sonrası demokratik düzleme geçilerek hesap verme koltuğuna oturtulamayacağını böylece ilan etmiş bulunuyor da denilebilir.

Kolombiya’da FARC-EP’nin liderlerinden Timochenko’yu eski FARC mensubu iki gerillanın öldürme teşebbüsü ise barış sürecinin her iki taraf açısından da ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. FARC-EP’nin bir kısım üyelerinin geçtiğimiz yaz tekrar silahlı mücadeleye geri dönmesi ile kendisini gösteren örgüt içi farklılıklar da böylece daha belirgin hale gelmiş bulunuyor. Kolombiya’da barış anlaşması ile sivil hayata dönen gerillalara ve çevre-insan hakları-demokrasi gibi diğer alanlarda mücadele eden kişilere yönelik gerçekleşen suikastlar ise artarak devam ediyor.

Şili’de protestolar devam ederken Nisan’da yapılacak olan halkoylamasına doğru, sağ ve aşırı sağ Pinochet’in Anayasasının korunması için ağırlığını koymuş durumda. Ulusal İnsan Hakları Enstitüsü ise 3 ayı bulan eylemlerin sonunda yaşanan insan hakları ihlallerinin kayda alınabilmiş olan rakamlarını paylaştı. Protestolarda askeri polisin kullandığı aşırı güç sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 30’u aşarken, gözünü kaybedenlerin sayısı ise 450’yi geçti.

Bununla birlikte Amerikan Devletleri Örgütü (OEA) gibi bölgesel örgütlerin ve uluslararası kamuoyunun bu üç ülkede yaşanan anti-demokratik politikalara ve insan hakları ihlallerine karşı ‘ilgisizliğinin’ had safhada olduğunu görmek şaşırtıcı değil. Çünkü bu ihlaller bölgede sol iktidarların var olduğu ülkelerde yaşanmadıkça uluslararası kamuoyu açısından anlamlı bir yere oturtulamıyor.

Uluslararası kamuoyunun dikkatini negatif bir şekilde çeken ülkelere bakarsak, Meksika’nın hızlı bir biçimde radara girmekte olduğunu söyleyebiliriz. 2018’in sonundan itibaren yaygınlaşan göç kervanlarına son aylarda bir yenisi daha eklendi. Honduras’tan başlayan göç karavanı Guatemala boyunca hacmini arttırarak Meksika sınırına dayandı.

ABD’ye göç etme amacıyla sınırı aşmaya çalışan göçmenlerin güvenlik sebepleri ile bir arada hareket ederek oluşturdukları bu gruplara Meksika hükümeti başlarda istemese de müsamaha eder bir politika uygulamaktaydı. Ancak ABD idaresinin Meksika’dan ithal edilen ürünlere yüzde 5 ile başlayan ve yüzde 20’lere çıkabilecek olan vergi koyulması tehdidi, Meksika’nın bu konudaki politikasını hızlı bir biçimde sertleştirmesine sebep olmuştu. ABD, Meksika üzerinden ülkeye giriş yapan Orta Amerikalı göçmen sayısında düşüş yaşanmadığı sürece, gümrük vergilerinin arttırılması seçeneğinin masada olduğunu belirtiyor.

Yeni hükümet tarafından oluşturulmuş bulunan Ulusal Muhafız sınırda göçmenlere göz yaşartıcı gaz ile müdahale ederken, Başkan López Obrador ise göçmenlere ülke içerisinde iş verileceğini söyleyerek, Meksika’daki ABD yanlısı sağ çevrelerinin ve Trump idaresinin tepkisini çekiyor. Çünkü Orta Amerikalı göçmenlerin Meksika’da değil ABD’de çalışmak istedikleri aşikâr ve bu göçmenlerin Meksika’da istihdam edilmesi kalıcı bir çözüm olarak görünmüyor.

Obrador, ekonomik durgunluk içerisinde bulunan ülkede, krizi derinleştirecek bir ABD tepkisi ile göçmenlerin haklarını korumak arasında sıkışmış bulunuyor. Başkanlık uçağını halen satamayarak piyango çekilişi yapılmasını öneren Obrador’un önümüzdeki günlerde ‘çılgın ve tehlikeli sosyalist’ imajının uluslararası kamuoyunda daha fazla yer bulması ihtimali yüksek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa