22 Ocak 2020

Duvarsız hekimlik

Fotoğraf: Pixabay

Nasıl evlerde yaşayacağımıza müteahhitlerin karar verdiği bir dönemde yaşıyoruz. Yaşımız, varsa hastalıklarımız için uyumlu yaşam alanlarında ne birey olarak her birimizin ne de hekimlerin söz hakkı var. Gözleri görmeyenler ile sağlıklı bireylerin, seksen üstü sağlıklı yaşlılar ile felce bağlı yatalak gençlerin, astımı olanlar ile tekerlekli sandalyeye bağlı olanların ev mimarisinde tercih haklarının sınırlandığı bir evredeyiz ülke olarak. Oysa geriatri, psikiyatri, nöroloji ve özellikle halk sağlığı alanının bu konuda söyleyeceği, eyleyeceği çokça bahis var.

Bizim gibi ülkelerde sosyal güvenlik kurumlarının olası mali krizleri uzak ihtimal değildir. Ev ve diğer yaşam alanlarının bireyin gereksinimleri ile uyumlaştırılması mali anlamda giderleri azaltır. Misal ileri yaş grubunda en sık rastlanan sorunlardan birisi kalça başta olmak üzere kırıklar olup ev ve mikro çevre tasarımı ile minimalize edilebilir. Evlerin güneş gören balkonlarında sonradan eklenmiş cam vb kaldırılması kemik erimesi (osteoporoz) riskini azaltarak kırık riskini azaltabilir.

Ev bahsi öyle ama ya asgari ücret ve hekimler? Asgari ücret görüşme masasında hekimler yok maalesef. Sağlığın metalaştırıldığı günümüzde sağlıkçılar giderek hastane ve polikliniklerin duvarları ardına adeta hapsedildi. Toplumcu tıp anlayışı hükümet eyleyenlerin dile getirmedikleri korkulu rüyası. Hükümete yakın medya, adına sağlık programı dedikleri yayınları ile adlarının önünde profesör veya doçent 'etiketli' hekimler marifeti ile bir yandan gündelik hayatı tıbbileştirip öte yandan hastalık pazarlıyorlar. Bu yolla halkın toplumcu tıp talebi olasılığı günbegün törpüleniyor.

Hekimliğin, randevu almış bireylerden tetkik isteyip tanı koymaya, reçete yazmaya daraltıldığı bir ahvalde diyabet, obezite, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, kanser gibi sorunların adeta salgına dönüşmesi tesadüf değil.

Yerel yönetimlere, belediye başkanlığı seçimlerine bakıldığında adayların ekseriyetinin müteahhit, mimar, inşaat mühendisi, emlakçı olduğu aşikar. Özellikle büyük kentlerde durum bu. Hekimler ancak 'oy deposu' ise yer alabilmekte. Ancak hekim olmaktan ziyade 'toplumcu tıp' ekolünden gelen sağlıkçıların yerel yönetimlerde yer alması anlam ifade eder. Sahi alternatif yerel yönetim deneyimlerimizde neden az sayıda örnek var belleğimizde?

Ve bir hekim olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı cezaevinde... Oysa toplumcu tıp anlayışından gelen, öncesinde tabip odası başkanlığı yapmış olan sevgili Selçuk'un başka bir belediyeciliğin mümkün olduğunu eyleyeceğinden çok umutluydu tanıyanlar ve oy verenler.

Seçilmiş bir belediye başkanı olarak Dr. Selçuk Mızraklı cezaevi duvarlarının ardında mahpus, cümle sağlıkçılar hastane duvarları ile toplumdan soyutlanmak istenmekte. Hiç de tesadüf değil. Ve şimdi duvarları aşma zamanı: Toplum için ve halklarla birlikte...

'Duvarsız hekimlik' bahsini ileriki yazılarda açmak sanırım elzem.

Sağlıcakla kalın.

Evrensel'i Takip Et