24 Ocak 2020 00:06

Deprem veya sosyal afetleri önceden bilmek mümkün mü?

Deprem sonrası etrafa dökülmüş tuğla parçaları, kolunlarında çatlak oluşmuş bir ev ve evin önünde bekleyen bir kişi

Fotoğraf: AA

Paylaş

Türkiye ve Dünya sallanıyor, Avustralya’yı yangınlar, Ortadoğu’yu emperyalist veya cehalet savaşları kasıp kavuruyor. İklim değişiklikleri doğanın ve insanlığın travması olmuş, boşuna da değil, beş buzul devri bile iklim değişikliklerinin önemini kavramak için yeterli olsa gerek, kaderimiz aynı zamanda doğanın, dünya ve güneşin kaderiyle birbirine bağlı bulunuyor. Bu da kendini en başta iklim değişiklikleri ile gösteriyor. Depremler oluyor ve olacak. AKP ve Erdoğan hem kendini hem memleketi zora sıkıntıya sokuyor, o da gidecek. İnsanların en büyük kaygıları da merakları da başlarına ne geleceği, ne olacakları. Bir öngörüleri var ama ne zaman nasıl hangi şiddette, bunların bugünden tam yanıtları yok.

ANA MOTİFLER: KAYGI VE MERAK

Mitoslar, tabu ve totemler, bilgelik, din, felsefe, bilimler… hemen tamamı kaygı, merak, öngörü, bilme ve kontrol güdüleriyle oluşmuşa benziyor, birinin eleştirilmesi ve bu eleştirilere yeterli yanıtı verememesi bir diğer arayışı ve bir diğerini doğurmuş bulunuyor.Bir şeyi önceden bilmek mümkün mü? Bilsek, en azından büyük oranda bilebilsek bile kontrol etmek tümden mümkün mü? Kontrol etsek, en azından büyük oranda kontrol edebilsek bile, bu kontrolün sonuçları yararlı mı olacak yoksa daha büyük sorunlara, daha başka öngöremediğimiz durumlara mı yol açacak? Tümden bilemesek de, sonuçları daha başka öngöremediklerimize yol açsa bile, kaygı ve merakı ortadan kaldırmak insanı ortadan kaldırmak anlamına gelecektir. Ancak kendi merak veya kaygımızı yanıtlayacağız diye mutlak bir öngörü de hayata dayatma yapmaya kalkışmak oluyor.

MUTLAK GÜVEN/LİK VEYA "CENNET" ARAYIŞI DÜNYEVİ DEĞİL

Her şeyin güvenceli ve güvenli olduğu durumlar dogmatik totaliter düşünceye doğru evrilmenin ana motifini oluşturmaktadır. Hayat durmayanından olduğundan, hele sosyal olaylarda tek sebep, tek işleyiş ve tek sonuç pek mümkün olmadığından, hemen tüm sosyal olaylar diyalektik özellikte olduğundan dolayı böyle “tek, mutlak, total” yol veya çözüm yoktur.Ütopyalarda “mutlak iyilik-güzellikler” olabilir, ütopyalar ilerleticidir de, ancak yine de hayatta böyle mutlak iyilik veya güzellik olmadığını, ütopyaların yararlı ideler olduğunu ancak realiteye geçirilmelerinin pek çok güçlük ve çelişki içerdiğini unutmamak gerekmektedir. İrade ve erek için ütopyalara, hayat için bilim, felsefe ve sanata ihtiyaç var.

GELECEK ÖNGÖRÜLEBİLİR ANCAK TÜMDEN BİLİNEMEZ

Depremi önceden tahmin etmenin ölçüleri; depremin büyüklüğünü, yerini ve zamanını bilmek şeklinde sayılıyor. Bu tahminler; deprem süresi, derinliği, uzunluğu, ne tür etki ve sonuçlara yol açacağı gibi boyutlarla daha genişletilebilir ve ayrıntılandırılabilir. Böyle bir tahmin yaklaşık veya olası olarak öngörülebilir ancak henüz kesinlik (birkaç derece, birkaç metre veya birkaç saniye sapma ile bir kestirim) düzeyine çıkılamadı, mutlak bir kesinliğe çıkılması da artık epistemolojik olarak pek sayıltılanmıyor bile –bilim yasalardan değil eğilim ve genellemelerden söz ediyor, bilimin hiçbir önermesi mantıksal tümdengelime dayanmıyor, tecrübe olarak tümevarım yoluyla ulaşılması gerekiyor ve bunun mutlak bir garantisi yok.Hiçbir olay bir sonrakinin birebir aynısı olacağını garanti etmiyor, ancak yaklaşıklık veya öngörü için bir taban oluşturuyor. Hata bilimde değil, hayat böyle. Hiçbir makineden ebediyen aynı verim alınamıyor, hiçbir disk hep aynı sürtünme katsayısını vermiyor.

YARIN AKŞAM NE YİYECEĞİNİZİ TÜMDEN BİLEBİLİYOR MUSUNUZ?

Yaşamın canlılığı bilimden öncedir ve doğa bilimsel yasa veya genellemeye göre hareket etmek zorunda değildir; aksine bilim yaşamı ve onun canlılığını izlemeye, anlamaya çalışır. Elbette her olayın şartları vardır ama bu şartlar olayın illa da belli bir tarzda oluşacağını veya olacağını garanti etmez.Daha basit bir soruyla, yarın akşam tam kaçta tam neler yiyeceğinizi kestirmek bile mutlak bir kesinlik taşımamakta, belli bir olasılığa dayanmaktadır.En Görgülü Bilim: İlerlenecek Ancak Tümlenmeyecek veya SonlanmayacakEpistemik eleştiriler epistemenin yok sayılması anlamına gelmiyor, aksine bilgi (bilimsel bilgi) geçmişi analiz etmenin ve geleceği öngörmenin en güvenilir yolunu oluşturmaktadır. Tümünü görememesi ve tüm zaman ve koşullar için kesinliğe ulaşamaması bilimsel bilgiden daha sağlam başka bilgiler olduğunu göstermez.

KEHANET, TAHMİN, OLASILIK VE BİLİMLER

Kehanet bile önce somut şartları, mevcut veri ve bilimsel bilgileri dikkate alırsa daha güçlü olabilir. Bilim tümü değildir, teori de yaparız, boşlukları da akıl, düşünce ve pratikle doldururuz. Ancak bilimsel bilgi en temeli ve asgarisidir; bilime aykırı düşünce veya mantık çok farklı savrulmalara yol açar. Önce bilimsel bilgiler dikkate alınacak, onun üzerine ne koyulabilirse, boşluklar akılla, düşünceyle, pratikteki sonuçlarla doldurulmaya çalışılacak ve ilerletilecek. Bu boşluklara yönelik sorular da yeniden bilimsel yolla gösterilmeye çalışılacak.Duygu ve ereksellik, kaygı ve üstesinden gelebilme arayışı ana güdülerdir, sanat ve felsefe insanı insan yapan boyutlarıdır. Sanat da felsefe de dünya ve hayatla ilgili yorumlarında bilimsel bilgiyi temele alarak ilerler. Tüm bu çabalar sayesinde tümden değilse de daha büyük oranda hem depremleri hem de yapıları ve sosyal afetleri çok daha iyi okuyabiliyoruz, gelecekte daha da iyi okuyacağız. Ancak yargı vermek ve politika salt görgül değil, hem akıl hem duygu ve haz hem de irade ve ereksellik taşıyor, taşıyacak.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa