24 Ocak 2020 00:15

FETÖ’nün siyasi ayağı mı dediniz?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında milletvekillerini rabia işareti yaparak selamlarken

Fotoğraf: AA

Paylaş

“Yetişin! Hırsız var! Yakalayın! Adam öldürüyorlar! Can kurtaran yok mu? Hak, adalet nerede? Allah yok mu? Vurdular! Canımı aldılar! Gırtlağımı kestiler! Paramı çaldılar, paramı! Kim aldı, kim? Ne oldu? Nerede? Nereye saklandı? Ne yapayım? Nasıl bulayım?Nereye koşayım? Nereye koşmayayım? Şurada mı acaba? Burada mı yoksa? Kim o? Dur! (kendi kolunu yakalar) Yakaladım. Ver paralarımı haydut! Eyvah! Benmişim yakaladığım.”

Moliere’in ‘Cimri’ oyununu bilir misiniz?

Yukarıdaki bölüm, cimriliği ile ünlü Harpagon’un altınları çalındıktan sonra (altınları çalan istediği kadınla evlenmesine izin vermeyen babasına oyun çevirmek isteyen oğlu Cleante’dir) içine düştüğü komik durumu anlatıyor.

İşte 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması gündeme her geldiğinde Erdoğan iktidarının tutumu Harpagon’un yukarıdaki telaşlı halini andırıyor.

Çünkü tıpkı yaptıklarıyla hırsızlığa davetiye çıkaran Harpagon gibi FETÖ’cülere “ne istediler de vermedik” diyen bu iktidardan başkası değildir.

İkincisi, yine Harpagon’un kendi kendini yakalaması gibi daha sonra FETÖ denilen Gülencilerin iktidar ortağı olduğu 2002-2013 yılları arasında ABD’de bulunan Fethullah Gülen’i ziyaret etmeyen, ona methiyeler dizmeyen AKP’li siyasetçi yok gibidir.

Yani hırsız içeridedir!

FETÖ’nin siyasi ayağının araştırılması ile ilgili son tartışma MHP lideri Bahçeli’nin ‘Türkgün’ gazetesine 8 Ocak’ta verdiği röportajda “Devleti bu çeteden arındırırken, siyaset kurumunun da bu illetten temizlenmesi elzemdir” açıklamasını yapmasından sonra başladı.

Erdoğan iktidarının fiili ortağı olan Bahçeli’nin bu açıklamasından sonra CHP; grup başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzasıyla TBMM Başkanlığı’na FETÖ/PDY’nin siyasi ayağının ortaya çıkarılması için araştırma önergesi verdi. Darbe girişiminden hemen sonra 26 Temmuz 2016’da mecliste kurulan ‘Darbeyi Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarının iktidar tarafından 9 Aralık 2016’da fiilen ve 4 Ocak 2017’de resmen engellendiğine de dikkat çekilen önergede FETÖ’nün siyasi, ticari, askeri, yargı, emniyet ve diğer tüm ayaklarının açığa çıkarılması isteniyor.

FETÖ’nün siyasi ayağının açığa çıkartılması gerektiğini söyleyen Bahçeli, CHP’nin meclisteki bu girişiminden sonra söylediklerinden çark ederek FETÖ’nün siyasi ayağını darbeci “Yurtta Sulh Konseyi’nin askeri kanadı dışındaki sivil unsurları” ile sınırlayan bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Başka bir deyişle Bahçeli, söylediklerinin ucunun fiilen ortağı olduğu Erdoğan iktidarına ve dolayısıyla kendi çıkarlarına dokunduğunu gördüğü için geri adım attı.

Ardından belli ki, Bahçeli’ye geri adım attırmış olmanın rahatlığıyla Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan CHP’yi suçlayarak “AK Parti’de, MHP’de bu tür adamlar mı var? Hadi ispatla(…)Eğer ispatlayamıyorsan bunlar sende... Ya CHP içinde var, ya İP’te var, ya HDP’de var” açıklamasını yaptı.

Anlayacağınız CHP’nin önergesi meclise geldiğinde yine AKP ve MHP oylarıyla reddedilecek.

Burada can alıcı soru şu: İktidar madem FETÖ ile hiçbir ilişkisi olmadığını iddia ediyor. O zaman FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkartılmasını neden engelliyor?

Çünkü AKP ve Gülenciler ABD emperyalizminin Türkiye’yi ‘ılımlı İslam’ın (batılı emperyalistlerle uyumlu neo-liberal İslami muhafazakarlığın) model ülkesi yapmak istediği bir dönemde (2002’de) seçimleri kazanıp iktidar ortağı oldular. Rakiplerini bazen siyasi ve bazen de yargı eliyle gerçekleştirdikleri operasyonlarla tasfiye edip ülkeyi 11 yıl boyunca (2013’e kadar) birlikte yönettiler.

Ancak siyasi rakiplerini saf dışı bıraktıkları ve sermaye içindeki dayanakları arttığı oranda bu kez ittifak halindeki bu iki İslamcı-muhafazakâr güç arasında iktidar mücadelesi başladı. Ülkedeki ve bölgedeki (Ortadoğu) gelişmeler Erdoğan ve Gülenciler arasındaki bu çatışmanın hızlı gelişip darbe girişimlerine sahne olacak kadar keskin bir hatta ilerlemesine yol açtı. Bunda AKP-Erdoğan ile ABD-Batılı emperyalistlerin bölge politikası arasındaki makasın açılmasının Gülencilerin bu karşıtlığı darbe girişiminin dayanağı olarak kullanmasını kolaylaştırmasının da etkisi oldu.

Darbe girişiminin başarısızlığa uğraması, bu girişimi “Allah’ın bir lütfu” olarak gören Erdoğan’ın FETÖ’cüleri tasfiye sürecini aynı zamanda tek adam iktidarını inşa süreci olarak kullanmasını sağladı. Darbe dönemlerinden farksız olan OHAL uygulamaları ve sınırların ötesinde Kürtlere yönelik operasyonlar, Bahçeli’nin MHP’sinin de bu sürece ortak olmasının önünü açtı.

İşte böyle ülkeyi 11 yıl boyunca Gülencilerle (FETÖ) birlikte yönetenler bu kez kendi iktidarlarına karşı olan herkesi FETÖ ile işbirliği yapmakla suçlama noktasına geldiler!

Oysa “ne istediler de vermedik” diyerek FETÖ’cülerin darbe girişiminde bulunacak kadar güçlenmelerinin önünü açan da ve darbe girişiminden sonra bu girişimi “Allah’ın bir lütfu” olarak görüp tek adam iktidarının kurulması için bir dayanak olarak kullanan da yine kendileriydi!

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda partisi ve ortağı MHP’nin dışındaki herkesi suçlaması size bir şey hatırlatıyor mu?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa