26 Ocak 2020 00:54

"Tek medya" hayal edenler amaçlarına ulaşamayacak!

'Gazetecilere Özgürlük' eyleminde Evrensel'in 'Basın özgürlüğü Ergenekon kıskacında!' manşetli sayısını tutan bir el

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Medya alanında, “Yok artık, bu kadarı da olmaz” denilenler olmaya devam ediyor.

Basın İlan Kurumu (BİK)’de sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da görevini icra etmeye girişti.

  • Evrensel’in bütün “sarı basın kartları” iptal edilirken, yeni başvuruları da reddedildi!
  • BirGün gazetesinde daha önce “turkuaz kart” (sarı basın kartları şimdi “turkuaz kart”a dönüştürüldü) alan birkaç gazeteci dışında “sarı basın kartları” iptal edilirken yeni başvurular da reddedildi.
  • Cumhuriyet gazetesinde de yeni başvuruların reddedildiği, eski kart sahiplerinden bazılarının kartlarının da iptal edildiği belirtiliyor.
  • Bu üç gazete dışında TGS Başkanı Gökhan Durmuş başta olmak üzere pek çok tanınmış gazetecinin de içinde olduğu yüzlerce gazetecinin basın kartının iptal ediği belirtiliyor.

***

Ülkede ve dünyada olup biteni haberleştirip, halka sunma göreviyle yükümlü gazeteciler, kendilerinin haberlerini yapmak, köşe yazarları ülkedeki özgürlükleri kedilerine yönelik baskılar üstünden savunmak zorunda kalıyorlarsa; ülkede basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü ile ilgili çok ciddi sorunlar var demektir.

Son haftalarda üçüncü kezdir, bu köşede genel olarak halkın haber alma özgürlüğüne, özel olarak da Evrensel’e (Birgün ve Cumhuriyet’e de) yönelik baskılara değinmek zorunda kaldık.

Gazetemizin haber sayfaları da bu baskılara yönelik; aydınlar, sanatçılar, demokratlar, işçi ve emekçiler cephesinden gelen, basın ve halkın haber alma özgürlüğünü savunan tepkilerin haberleriyle doluyor, dolmak zorunda kalıyor.

Öyle görünüyor ki bu mücadele önümüzdeki günlerde, aylarda, belki yıllarda da sürecek! Çünkü “tek adam yönetimi”, için en önemli sorunlardan birisi de medyada “tek sesliliği” sağlayarak, “tekleştirme” yönündeki en önemli adımı atmaktır. Ve gidişat, her geçen gün bu yöndeki adımların sertleştirileceği doğrultusundadır.

***

Elbette ülkemizde basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü ile ilgili her zaman ciddi sorunları vardı. Ama “tek parti tek adam yönetimi”nin kendisi için “tek sesli bir basın yaratma operasyonları”na yönelmesinden beri bu sorun, iktidarın muhalif her sesi susturmak için, attığı her adımda kartopu gibi büyüyerek bugüne geldi.

Nitekim;

  • Son aylarda gerçeği yazan muhalif medya organlarına açılan davalar, verilen para hapis cezalarının artması,
  • Basın İlan Kurumu (BİK)’in  Evresel’e ve Birgün’e verilen resmi ilanı sudan gerekçelerle kesmesi, gazete okurlarının birden fazla gazete almasının bile ilan kesmeye gerekçe gösterilmesi,
  • Nihayet, Evrensel gazetesinin muhabirlerinin, editörlerinin “sarı basın kartları”nın iptaline kadar gelinmesi de açıkça gösteriyor ki; iktidar elindeki her imkanı kullanarak Evrensel’in (ve Birgün’ün) ve giderek kendisine muhalif gördüğü her medya organının sesini kesmek istemektedir.

***

Baskıcı, otoriter yönetimlerin en korktuğu şey, gerçeklerin, bir tek odak tarafından bile söylenmeye devam edilmesidir. Bu konu, tek adam yönetimlerinin aynı zamanda en zorlandığı konudur da! Çünkü ortaya çıkma zamanı gelmiş gerçeklerin üstünün örtülmesinin olanaksızdır. Bu, bütün insanlık tarihinin gösterdiği en önemli gerçeklerden biridir.

Hele de ülkemiz gibi, bütün sorunlarına karşın arkasında çok önemli bir mücadele birikiminin olduğu Türkiye’de!

Tersine “tek sesli medya” hayaliyle atılan her adım, gerçeğin daha çok odak ve daha çok ağızdan haykırılmasına yol açacaktır. Çünkü AKP iktidarını tarih saati miadını doldurmuştur!

Bu yüzden de Evrensel, BirGün, Cumhuriyet, şu gazete, bu TV kanalı, bugün kıyısından köşesinden gerçeği söyleyenler yarın daha gür bir sesle gerçekleri haykırmak zorunda kalacaktır. Çünkü ülkemizde gidişatın asıl yönü, tek adam yönetiminin istekleri doğrultusunda değil gerçeklerin daha çok yönlü ortaya çıkmasından yanadır.

Evrensel de 25 yıllık halkın haber alma özgürlüğü mücadelesinden biriktirdiği deneyimiyle, gerçekleri açıklama konusundaki kararlılığını daha da bileyerek, bu uğurda mücadele etmiş ve bugün de mücadele eden kuşaklarından aldığı güçle yoluna devam edecektir.

“Tek medya” hayali kuran ”tek adam yönetimi” yandaşları asla amaçlarına ulaşamayacaktır!

HALK CAN DERDİNDE KIZILAY BAŞKANI NE DERDİNDE?

24 Ocak’ta saat 20.55’te Elazığ’ın Sivrice ilçesi merkezli 6.8 şiddetindeki depremde, Elazığ’da 18, Malatya’da 4 kişi yaşamını yitirdi, en az 1015 kişi yaralandı. Can kayıplarının artmasından endişe ediliyor.

Depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Halklarımızın başı sağ olsun!

Evet, ülkemiz bir deprem ülkesi. Ama depremle ilgili alınması gereken önlemlerin (bilim insanlarının, uzmanların söyleye söyleye dillerinde tüy bittiği en acil önlemler) hep kulak arkası edildiği hepimizin bildiği gerçeklerdendir. Son “Kanal İstanbul” tartışmalarında ülkeyi yöneten zevatın deprem gerçeği ve onun gerektirdiği önlemler konusunda umursamazlıkta sınır tanımadıklarını da gördük. Dileyelim ki, Elazığ ve yakın illerde önemli kayıplara yol açan deprem, bu önemleri bir kez daha gündeme getirmekle kalmasın ve gerekli önlemlerin alınması için bir vesile olsun!

Ancak, Kızılay Başkanı Kerim Kınık’ın depremden sadece iki saat sonra sosyal medya hesabından attığı “Bölgedeki vatandaşlarımızın olumsuz şartlardan korunması için ihtiyaç duyulan malzemeleri bölgeye sevk ediyoruz. @Kizilay Destekleriniz için Deprem yazın 2868’e sms yollayın 10₺ katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü” mesajı da açıkça gösterdi ki; depremler karşısında en duyarlı olması gereken kurumun başındaki zatın, deprem karşısında ilk aklına gelen şey “para”dır! Yani depremin uyandıracağı duyarlılık paraya tahvil edilmektedir!

Kızılay Başkanı Kınık’ın bu paylaşımı yoğun tepkiyle karşılaştı. Nitekim vatandaşlar “deprem vergisi adı altında toplanan 40 milyar TL dolayındaki paranın ne olduğu”(*) sorusunu yeniden gündeme getirdiler.

Kınık’ın tepkiler üzerine mesajını silmesi zihniyetin değiştiği anlamına gelmiyor. Bu yüzden bu vesileyle hem depreme hazırlık kapsamında alınan önlemler ve hem de Kuzey Marmara depremi sorası salınan “deprem vergisi”nin paralarının ne olduğunun hesabı sorulmaya devam edilecek.

(*) Şimdilerde Cumhurbaşkanı yardımcılığına hazırlanan Binali Yıldırım deprem vergisiyle toplanan parayla “duble yol yapıldığını” söylemişti. Ama ayaküstü verilen bu yanıt kamuoyunda kabul görmemişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa