1 Şubat 2020

Laik ve demokratik bir Filistin mücadelesi şimdi daha önemli

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

İslam dünyasında en kolay ve en çok prim yapan şey, İsrail’e ağzına geleni söylemektir!

Eğer sorun Filistin sorunuysa, İsrail’e siyonizm başta olmak üzere her şey söylenebilir; hele de “alçaklar”, “edepsizler”, “şerefsizler”... gibi sözcükler de kullanılıyorsa, tepki yeterince alkış da toplar!

İsrail’e bu kadar sövülüp sayılırken, eğer konjonktür uygunsa, ABD’ye de birkaç söz söylenir.

Zaten bu “tepkiler”de amaç, İsrail ve ABD’nin bölgedeki uygulamalarına karşı mücadele değildir. Tersine burada amaç, iç politikaya oynamak, halkların İsrail ve ABD’ye artan öfkelerini kontrol altına alıp kendi politikalarının yedeğine çekmek, ABD ve İsrail’e açık ya da örtülü iş birliğini rahatça sürdürmektir.

Bunu İsrail ve ABD yönetimi de çok iyi bilirler. Bu yüzden de bu gürültülü, hakaretler içeren nutukları da “yok hükmünde” sayıp umursamazlar!

FİLİSTİN SORUNUNDA ERDOĞAN’DAN EN ILIMLI TEPKİ!

İsrail ve ABD’nin Filistin politikası karşısında bu laf tepkisini en ileri götüren; Erdoğan ve hükümetleri oldu. AKP propagandası bu gürültülü tepkiyi “İslam dünyasında Filistin’i savunan tek ses”, “İslam’ın kurtarıcısı” olarak gösterdi.

Bu yüzden de 30 Ocak günü bu köşedeki Trump’ın “Ortadoğu Barış Planı” ile ilgili yazı şöyle bitiyordu: “Söz konusu ‘Trump’ın planı’ olduğunda, ister istemez Erdoğan’ın ‘Trump’ın planı’ karşısında nasıl bir tutum takınacağı merak konusudur.”

Aradan geçen süre içinde Erdoğan, Afrika gezisi dönüşünde uçakta yaptığı açıklamada sorunu “Gelecek hafta toplanacak” dediği ve İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) Mekke’de yapılacak toplantısına havale etti. Türkiye’ye döndükten sonra yaptığı açıklamada ise Erdoğan; “Yüz yüzyılın anlaşması diyorlar. Ne anlaşması ya! Bu bir işgal projesidir. Kudüs satılık değildir. Kimse ‘Bir şeyler verelim de siz burayı bize bırakın’ edepsizliğine de girmesin” dedi.

Bu açıklama, Erdoğan’ın bugüne kadar Filistin’e yönelik İsrail-ABD girişimleri karşısında yaptığı en ılımlı açıklamadır. Hele de bu planın baş mimarı olan Trump’a yönelik tepkisi ise, “Önceden bana haber vermedi” sitemini aşamadı!

Erdoğan Başkanlığında 30 Ocak’ta toplanan MGK toplantısından da Trump’ın planı konusunda, hemen her çevreden yapılan ve “protokol icabı” olmayı aşmayan bir tepki geldi.

FİLİSTİN’LE İLGİLİ İHVANCI, ŞİACI VE VAHHABİCİ ÇÖZÜMÜN ÇÖKÜŞÜ!

Oysa Trump’ın planı, sıradan, Trump’ın “seçim yatırımı” ya da “Netanyahu’ya bir kıyağı” değil, tersine son yıllarda Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Ortadoğu’da ABD’nin müttefiklerini yeniden dizayn etme adımlarının üstünden atılan çok önemli bir adımdır.

Yani Trump’ın adımı, son yıllarda ABD’nin, “bağımsız bir Filistin” talebinin “Filistin’i İsrail’in ve ABD’nin himayesinde bir özerk yönetime indirgeme” girişimlerinin sonuncu değilse de son attığı adımdı. Dolayısıyla “Kudüs’ün İsrail’in eline geçmesine izin vermeyiz” hamaseti, atılan bu adımı püskürtebilecek bir karşı hamle değildir.

Bu yüzden de Erdoğan’ın tepkisinin bu kadar geriye düşmüş olması, bir yanıyla Trump’a yakınlığından gelen bir sıkıntısının ifadesi ise de asıl yanıyla İhvancı, Şiacı ve Vahhabici; kısacası İslam ile Hıristiyan-Yahudi çatışması üstünde inşa edilen “Filistin sorununu çözme” iddiasının sonuna gelindiğinin itirafıdır.

Bu durum, Erdoğan’ın soruna çözüm bulacağını iddia ettiği ve Suudi Arabistan’da yapılması beklenen İslam İşbirliği Toplantısında (İİT) daha açık görülecektir. Çünkü Filistin davasını İsrail’in amaçlarına bağlayan Trump planına; Mısır, Suudi Arabistan, BAE gibi, bugüne kadar İİT’nin Filistin konusundaki en aktif ülkeleri ve daha birçok Arap ülkesi de taraftır!

LAİK VE DEMOKRATİK BİR FİLİSTİN İÇİN

ABD ve İsrail yönetimleri “Trump planı” karşısında İslam ülkelerinin böyle bölünmesini de fırsat bilerek; “Filistin sorunu”nu Filistin ve bölge halkları için “dava” olmaktan çıkardıklarına dair şarkılar söylüyorlar.

Trump-Netanyahu liderliğinde atılan bu adımlar Arap ve İslam ülkelerinin birçoğunun gerici yöneticileri tarafından da açıkça ya da üstü örtülü olarak destekleniyor. Bu yüzden de ABD ve İsrail ile onların destekleyicilerine göre “70 yıllık Filistin sorunu ‘Trump planı’yla çözülmüş”tür!

Ancak gerçek farklıdır.

Burada çöken, son yıllarda Trump-Netanyahu ikilisinin İsrail-ABD’nin “emperyalist-siyonist” karakterli çözümü karşısında bölge gericiliklerinin Filistin halkına dayattıkları, “Filistin sorununu İslamcı bir çizgide çözme” iddiasıdır. Yoksa 70 yıldır Filistin davasının üstünde yükseldiği bütün sorunlar ortada durmaktadır. “Trump Planı”nın bu sorunları daha da büyüteceği açıkça görülmektedir.

Bu yüzden de bugün Filistin sorununda antiemperyalist bir çözümün öne çıkması için koşullar daha da olgunlaşmıştır.

Çünkü 1950’li, ’60’lı, ’70’li yıllarda oluşan “Laik ve Demokratik Filistin” davası;

ABD başta olmak üzere emperyalistlerin bölgeden elini çekmesi, Filistin halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesi,Ortadoğu halklarının kendi kaderini tayin hakkıyla da birleşen, dünya demokratik kamuoyuyla dayanışması,Dinci, mezhepçi çözüm girişimlerine prim verilmemesi,Bölge gericiliklerinin Filistin üstünden birbiriyle hesaplaşması bakımından daha da önem kazanmış bulunmaktadır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et