08 Şubat 2020 00:08

Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu

MESS dayatmalarına karşı miting düzenleyen metal işçileri

Fotoğraf: DHA

Paylaş

130 bin dolayında işçiyi doğrudan ilgilendiren, metal iş kolundaki işçi sendikalarıyla MESS arasında imzalanan TİS, sendikal bürokrasi tartışmasını yeniden gündemin ön sırasına çıkaracak gelişmelere sahne oldu.

Bu süreçte,

  1. Türk Metal’in, 2015’teki metal direnişinde işçilere verdiği, “İşçinin onayı alınmadan TİS’e imza atılmayacak” sözünü bir kez daha ayaklar altına alarak, yüzde 17’lik ücret zammı başta olmak üzere TİS’e işçilerin onayın alamdan imza atması,
  2. Birleşik Metal-İş’in temsilciler kurulundan “Türk Metal’in imza attığı TİS’ hayır” denip 5 Şubat’ta greve çıkma kararında ısrar edilmesine karşın yönetimin “Temsilciler Kurulu bize TİS’e imza atma yetkisi verdi” gerekçesini öne sürerek, Türk Metal’in imza attığı TİS’e imza atması,
  3. Birleşik Metal-İş’in tam da işçilerin greve hazırlıkları sürerken, “greve evet” diyen işçilerin büyük çoğunluğunun yer aldığı Gebze Şubesi’ni bölerek ikinci bir şube oluşturulma operasyonu başlatması gibi önemli gelişmeler art arda yaşandı.

SENDİKACILAR PATRONLARI ALT ETMEK İÇİN DEĞİL İŞÇİLERİ İKNA ETMEK İÇİN UĞRAŞTI

Gazetemizin sürekli okurları, sendikal mücadelenin en büyük baş belası olan bürokratik sendikacılık anlayışına karşı mücadeleyi hiç gündemden düşürmediğini biliyorlar. Ama böylesi önemli bir TİS’te, sendika bürokrasinin MESS’le nasıl uzlaştığı üstünden yapılacak tartışmanın, sendikal bürokrasi ve bürokratik sendikacılık anlayışını yeniden gündemin ön sırasına çıkarması da kaçınılmazdır.

Çünkü;

  • TİS görüşmeleri yürürken, işçileri bilgilendirmeye pek de hevesli olmayan Türk Metal yöneticileri, işçileri örgütleyerek, işçi kitlelerinin tepkisini TİS masasında arkalarına almak yerine, işçiler arasında; “Yüzde 13’e, yüzde 15’e imza atılacakmış”, “Sendikacılar imza için fırsat kolluyorlarmış” tartışmasını organize ederek, işçiler arasında da Biz de örgütsüzüz. Yapılacak bir şey yok. İmzalansın da nasıl imzalanırsa imzalansın”a varan tartışmalar açarak, işçileri yormayı amaçlayan bir taktik izlediler.
  • Birleşik Metal-İş ise, bu kara propagandayı dağıtmak için hiçbir girişimde bulunmazken, kendi içinde koltuk kavgasını aşmayan, en büyük şube olan ve bir grevde lokomotif görevi yapması beklenen “Gebze Şubesini bölme” girişimleri de başlattı. Böylece “greve evet” denmesini “cezalandıran” bir tutum aldı. Onaylayan şubeyi cezalandırmaya yöneldi. Dahası böylece, Türk Metal’in imza attığı TİS’in altına imza atmak için de ortam oluşturdu.

Kısacası sendikalar (*), bütün bir TİS sürecini, işçileri patronların dayatmalarına boyun eğmelerini sağlamak için kullandılar.

SENDİKAL BÜROKRASİNİN ROLÜ

Bunlar kendiliğinden olmuyor. Sendikaların yönetimine egemen olan sendikal bürokrasi tarafından bir sendikacılık stratejisi olarak hayata geçiriliyor. Ki, bu sendikal bürokrasi, üstünde yükseldiği, işçilerin ana kitlesini sendikal mücadelenin dışına iten, sendikal mücadeleyi sendikacılarla patronların arasında pazarlığa (bu çoğu zaman “at pazarlığı" cinsinden bir pazarlık olarak cereyan ediyor) indirgeyen bürokratik sendikacılık anlayışıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Nitekim bugüne kadar işçilerin taleplerini elde etmeye az çok yaklaştıkları bütün mücadeleler, ancak sendikal bürokrasi bir biçimde etkisizleştirildiği ölçüde olabilmiştir. 1967-70 arasındaki 15-16 Haziran’a gelen mücadele dönemi, 1989’da Bahar Eylemleriyle başlayıp 1990’ların ortasına kadar süren mücadeleler ve 1998 ve 2015’deki metal işçilerinin Türk Metal Sendikasını da hedefe koydukları görkemli direnişler gibi!

Burada, sendikal bürokrasi sorununa dikkat çekerken, DİSK Emek Hareketi’nin, DİSK’in 16. Genel Kurulu öncesi yayımladığı platformda, sendikal bürokrasi konusundaki saptamalarına yer vermek önemli olacaktır.

Her DİSK delegesinin, her DİSK üyesinin hatta bütün işçilerin dikkatle okuması ve çevresinde tartışması gereken bu platformda, “Sendikal bürokrasi sadece yüksek maaş ve son model araç değil, bir anlayıştır (bürokratik sendikacılık anlayışı). Birçok sendikacı yaşamı ile işçiden kopmuştur; sınıf mücadelesi, işçi sınıfı diye bir derdi yoktur, ne şiş yansın ne kebap düşüncesiyle hareket etmekte, elindeki mevziiyi kişisel çıkarları için kullanmaktan geri durmamaktadır” deniyor.

Belki bu tanımlamaya, “sendikacılığı bir meslek olarak görülmesini”ni de ekleyebiliriz. Çünkü; işçilerin belirli bir süre için seçtiği ve patron ve temsilcileri karşısında işçilerin sözcüsü olarak görevlendirdiği sendika yöneticisi, bu görevin seçimle kendisine verilmiş bir görev olmayı geçerek, sendikacılığı bir meslek olarak görüp bu mesleği de sonsuza kadar yapmayı kendisi için hak görmeye başlaması, elbette sendikal bürokrasinin önemli dayanaklarından birisidir.

SENDİKAL MÜCADELEDE BAŞARILI OLMANIN ŞARTI

Böyle bir sendikal kültür içinde yetişen işçilerin ana kitlesi de sendikacılığı sendika yöneticilerinin hak ettiği bir meslek gibi görmektedir.

Oysa işçi sınıfının mücadelesi içinde sendika yöneticiliği bir meslek değil, geçici bir görevlendirmedir. Bu yüzden de seçilen sendika yöneticisi, görevi işçilerin istediği gibi yerine getirmediğinde görevden alınabilmelidir.

Yani sendikal yapılar, böylesi bir demokrasinin gerçekleştirilebildiği yapılar olmak durumundadır.

Demek ki; sendikal bürokrasi sorunu, bürokratik sendikacılık anlayışı, sendikaların antidemokratik olmasıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Dolayısıyla sendikal bürokrasiye karşı mücadele;

  • Sendikal bürokrasiye dayanak sağlayan bürokratik sendikal anlayışlara karşı, sınıfın ana kitlesini mücadeleye çeken bir sendikacılık anlayışının egemen hale getirilmesini amaçlayan bir çalışmanın yapılması,
  • Sendikal mekanizmaların demokratikleştirilmesi ve seçimlerin ve “görevden alma” mekanizmalarının basitleştirilmesi,
  • Sendikacıların maaşlarının ve yan gelirlerinin, işçi ücretini aşmayacak biçimde sınırlandırılması,
  • Sendikaların mali tablosunun tamamen işçilere şeffaf hale getirilmesi,
  • Sendikacılığı, 20-30 yıldan beri sınıfla ne maddi ne de ideolojik bağı kalmamış “eski işçilerin mesleği” olarak görme anlayışına son verecek önlemlerin alınması gerekir.

Son metal TİS’inin seyri sürecinde olup bitenler ve ulaştığı sonuçlar bugün bürokratik sendikacılık anlayışını ve sendikal bürokrasi sorunu yeniden öne çıkarmamız gerektiğini açıkça göstermiştir.

Çünkü, bu soruna karşı mücadelede adım atılmadıkça ne sendikaların gerçek bir işçi örgütü olması ne de TİS’lerde ve sınıfın kazanılmış haklarına yönelik saldırılar karşısında başarı mümkün olacaktır.

(*) Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş ise, 5 ayı aşkın süren TİS görüşmeleri boyunca hiç ortada görülmedi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa