Küresel yanma

Avustralya yanıyor, evet yanıyor. Alev dilleri, ülkenin güneydoğusundaki altı Avustralya eyaletinden biri olan New South Wales/Yeni Güney Galler’de ağaçları yaladı. Tıpkı aç bir dilencinin bir ziyafette sunulan yiyeceklere saldırması gibi, kızıl alevler ağaçtan ağaca, evden eve sıçradı ve ülkenin iç kısımlarına doğru yol aldı.

Bu ilerleme, Avustralya’daki “orman yangınları dönemi” nin “yangın mevsimi” denilen bir mevsime dönüştüğünün de canlı ifadesi oldu.  Ancak, bu yılın yangın mevsimi hava durumu kayıtları başladığından beri Avustralya’daki en sıcak yaz yaşandığı için olağandışı. Orman yangınları böylece kulağa pasif gelen “küresel ısınma” terimine yepyeni dramatik bir anlam kazandırıyor. Bu durum, değişen iklim nedeniyle ortaya çıkan küresel bir yangın olarak “küresel ısınma” yerine “küresel yanma” dan bahsetmek için yeterli bir neden olmaz mı?

Sadece bu yangın mevsiminde, kaba tahminle bir milyardan fazla hayvan -tekrar ediyorum bir milyardan fazla hayvan!- hayatını kaybetti. Sadece bu sayı bile olayın boyutunu neredeyse anlaşılmaz kılıyor. Kısa süre içinde bir milyar yaşam formu tamamen yok edildi!

Bu bir işaret değil mi? İleride nelerle karşılaşacağımızı haber veren bir sembol değil mi? Yangın mevsiminden, yangın zamanından bahsediyoruz. Neden adını koyup gerçekte ne olduğunu söylemiyoruz?

Uygar toplum dediğimiz toplumun korunmasız hayvanlar dünyasını yakarak öldürdüğü bir ölüm mevsimi, ölüm zamanı yaşıyoruz.