11 Şubat 2020 00:21

Silahlı politikanın dayanakları!..

TSK'ye ait obüsler TIRlarla taşınıyor

Fotoğraf: DHA

Paylaş

2011’de iç savaşın başladığı Suriye’ye Türkiye ilk kez Şubat 2015'te girdi. Gerekçe, IŞİD’in işgal ettiği bölgede kalan Osmanlı Hanedanının kurucusu Osman Beyin babası Süleyman Şah’ın Türbesinin güvenli bir yere taşınmasıydı. 40 yakın tank ve 60 civarında zırhlı araçla Suriye’ye girilerek, Türbe, PYD’nin de “olur”uyla Hatay’a yakın Eşme’ye getirildi.

Yaklaşık bir buçuk yıl sonra, Ağustos 2016'da Türkiye, “Fırat Kalkanı” adı takılan harekatla bir kez daha Suriye'ye girdi. Gerekçe, “terör”dü. Rusya “olur” verdi; IŞİD’le çatışılarak Carablus’tan el Bab’a kadar gidildi.

Suriye'deki üçüncü harekata “Zeytin Dalı” dendi. Ocak 2018'de başlayan harekatla Afrin işgal edildi.

Bu arada, en güçlüsü adını HTŞ olarak değiştiren el Kaide uzantısı El Nusra olan Şeriatçı çetelerin sıkıştığı, Suriye Ordusu’nun Halep’in ardından ele geçirmeye başladığı İdlib, Türkiye ile Suriye arasında temel bir sorun olarak belirdi. İran’la Rusya ve Türkiye, Astana ve ardından Soçi’de, bölgedeki Şeriatçı terörist güçleri Türkiye’nin silahsızlandırmasında anlaştılar. AKP Hükümeti taviz kopardığını düşündü. Muhaliflerle Suriye Ordusu arasındaki bölgede Türkiye gözlem noktaları kuracaktı. Ekim 2017'de kurulmaya başlanan gözlem noktalarının sonuncusu olan 12.’sine TSK Mayıs 2018'de yerleşti.

Bir buçuk yıl boyunca Şeriatçı teröristlerin silahsızlandırılmasında bir adım atılmadı, ancak Ekim 2019’da bu kez Türkiye, “Barış Pınarı” adıyla sınır boyunda kendi kontrolünde bir “bölge” oluşturmaya girişti. Önce ABD, sonraysa Rusya’nın ateşkes dayatmasıyla harekat durduruldu.

Şimdi Suriye Ordusu, Rusya’nın hava ve karadan desteğiyle İdlib’te ilerliyor ve en az iki gözlem noktası Suriye birlikleri tarafından kuşatılmış durumda. Gözlem noktalarından birine gitmekte olan yardım konvoyuna yönelik saldırıda sekiz asker öldürülürken, MSB Suriye’ye “misliyle karşılık verilerek” ve çok sayıda Suriyelinin “etkisiz hale getirildiğini” açıkladı.

AKP dış politikası Suriye’de silahla yürütülürken, Türkiye, doğu Akdeniz doğalgazı konusunda içine düştüğü tecrit durumunu kırmak amacıyla, sadece Trablus’ta hükmü geçen Libya’nın Müslüman Kardeşler ağırlıklı “Mutabakat Hükümeti” ile önce kıta sahanlığı ve askeri işbirliği anlaşmaları imzaladı. Kısa süre içinde AKP’nin “milli silahları”yla az sayıda TSK ve çok sayıda ÖSO mensubu Şeriatçı çeteci Libya’da Fransa, Rusya ve Körfez gericiliği tarafından desteklenen Hafter Ordusu’na karşı savaşa katıldı.

Türkiye şimdilik iki ülkede silahla politika yürütüyor. Balkan ve Afrika ülkelerinde ise birkaç askeri üssü var.

Politikayı silahla yürüten sayıları fazla olmayan büyük emperyalist ülkelerin yanı sıra, şimdi Türkiye de bu tehlikeli işe soyunmuş bulunuyor. Henüz Çin bile Çin Denizi’nde kurduğu yapay adaları silahlandırmanın ötesinde silahla politika yapmaya pek başlamamışken, AKP Türkiye’si elde silah sahaya çıkmış durumda.

Ancak silahlarının çapı küçük olunca, Sağlık Bakan Yardımcısının duvarındaki Abdülhamid’den miras emperyalistleri birbirine tokuşturup aralarındaki sürtüşmelerden yararlanarak “milli”liği iddia edilen tekelci çıkarları gerçekleştirme taktiği, bu silahlı politikanın niteliğini belirliyor. Rus “oluru”nu alarak “Barış Pınarı”yla ABD’yi askerlerini çekmeye zorlamak ya da tersten İdlib’te askerler vurulunca ABD’nin “tam destek” açıklamasını sağlamak gibi.

Ancak bu taktiğin “Ulu Hakan”ı kurtarmadığı gibi, Osmanlı’yı küçülmeye ve sonunda çökmeye götürdüğü herkesin malumu. Şimdi de, başlangıçta işe yarıyor görünen taktik, AKP Türkiye’sini sıkıştırdıkça sıkıştırmaktadır.

Rusya ile “koridor”da ortak devriyeden vazgeçilmesinden bellidir: İdlib’te değil sadece, İdlib üzerinden, sonu askeri birliklerin tamamını geri çekmeye varacak tüm Suriye’de tam sıkışma!

Ve yalnızca dışarıda, Suriye ve Libya’da değil, Türkiye’de tam sıkışma: Rusya’yla Suriye ve Libya’da karşı karşıya gelince S-400 paketleri ne olacaktır? Ve S-400 dolayısıyla ABD Türkiye karşısında yumuşayacak, mal varlıklarını araştırmayacak mıdır? Böyle olacaksa karşılığı ne olacaktır? Ya Akkuyu Nükleer Santrali ile Türk Akımı doğal gaz hattı? Ya hükümetin bekası?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa