Yansın, yıkılsın...
Fotoğraf VOA
Sanki Hülagu’nun sesi 1258’den, biraz sonra fethedip, tarihte örneği az görülen bir vahşetle yakıp yıkacağı Bağdat surlarının önünden geliyor. MHP lideri, hükümetin sadık ortağı Bahçeli’nin “Yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad” haykırışları TBMM kürsülerinde yankılanırken yaptırdığı çağrışım bu. Yanmasını istediği ülke Türkiye’nin komşusu, emperyalist büyük güçlerin saldırısına, besledikleri cihatçıların vahşetine sahne olmuş Suriye’dir.
Bahçeli bu haykırışını ABD’nin Suriye Özel Temsicisi Jeffrey’in Türkiye’ye gelip, iktidarla Suriye planlarını konuştuğu gün yapıyor. Yani bir bakıma o görüşmede yapılan gizli pazarlıklara destek veriyor, iktidara cesaret aşılamaya çalışıyor. Peki o ABD bölgede neler yaptı ve yapmaya devam ediyor? Önce Irak’ı yıktı ve parçaladı, ardından Suriye’yi hedef aldı ve bu ülkeyi belki de yeniden bir araya gelemeyecek şekilde dilimledi, parçaladı. Bunlara destek olan çok “milliyetçi, çok yerlici” politikacılar bütün bunları bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar. Ama o toprakları ilhak etme, oralara yayılma hayali onların rüyalarını süslüyor ve bu gerici adımları atarak ülkenin başına hangi belaları sardıklarını görmekten acizler. Bir ABD’ye, Bir Rusya’ya yaslanarak aradan ilerleme politikaları duvara toslamış durumda ve eğer bu duvarı yıkmayı başarırlarsa önlerine Şam, Halep yollarının açılacağını hesap ediyorlar. Ama girdikleri yer bataklıktır ve bu bataklık onları her geçen gün biraz daha içine çekiyor.
Bütün bunlar görülemeyecek gerçekler değildir. Ama milliyetçiliğin gözü kör, kulakları sağırdır. Suriye’den girip, Libya’dan çıkma hayalleri ile ekonomik krizin pençesine attıkları kitleleri “ulusal çıkarlar” masalıyla, oralardan yağmalayacakları zenginliklerle uyutmayı, gerici umutlarla peşlerine takmayı hedeflemektedirler.
İktidarın bütün yalakaları, paralı kalemleri Libya’da Gambot Diplomasisi -sömürgecilik döneminde donanmayı kullanarak yapılan diplomasiye verilen ad- yapmayı başardıklarını ağızlarından salyalar saçarak anlatıyorlar. Dizginleyemedikleri bir saldırganlıkla Suriye’de Suriye devletine “Şu tarihe kadar şu sınıra çekileceksin” tehditleri savuruyorlar, daha düne kadar demagojik çıkışlar yaparak kötüledikleri Batı’ya, ABD’ye, NATO’ya çağrılar yapıyorlar, destek istiyorlar.
Yine bu iktidarın bütün yalakaları BAE’yi, Suudi Arabistan’ı ABD ile birlikte Türkiye’ye karşı komplolar düzenlemekle suçlarlarken, İdlib’de onların destekledikleri, korudukları, besledikleri cihatçı çete HTŞ’yi koruyorlar. Her adımında lime lime dökülen, gerici hesaplar temelinde yürüyen, iki büyük devlet arasında pinpon topu gibi gidip gelen rezil bir siyasi tutumdur bu.
Pek çok belirti gösteriyor ki, kitleler iki yüzlü nutuklara, fetih çağrılarına, bu şovenist propagandalara yüz vermiyorlar, kendi yaşamlarının çökertilmesine onay vermiyorlar. Her geçen gün yaşamlarını karartan ekonomik kriz ve bu krizin tüm yükünü halkın sırtına yıkan iktidar uygulamaları kitleleri sarsıyor, uyandırıyor. Tarih bize zafere gidenlerin kendi sonlarına gittiklerinin pek çok örneğini veriyor. Bunların da sonu farklı olmayacaktır.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37