Gele gele geldik; ‘Bu uğurda ölmeyi göze aldık’ aşamasına!
Fotoğraf: DHA
İdlib’de son birkaç hafta içindeki gelişmeler, Erdoğan ve yönetiminin; “Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz”, “Terör örgütlerinin Suriye’yi parçalamasına karşı mücadele için buradayız”, “Adana Anlaşması, Astana ve Soçi mutabakatlarının gereği olarak Suriye’de bunuyoruz”, ... biçimindeki bütün tezlerini dayanaksız, hatta anlamsız bıraktı.
Çünkü Suriye ordusu, kendi toprakları üstündeki cihadist örgütleri kuzeye doğru süpürdükçe Türkiye; bir yandan Suriye ordusunun terörist örgütlere karşı yürüttüğü mücadeleye, “sivil halkı bombalıyorlar” iddiasıyla karşı çıkarken, Suriye ordusunun denetimine geçen bölgelerdeki “gözlem noktaları”na ağır silahlar takviye ediyor, yeni “gözlem noktaları” da oluşturarak Suriye ordusunun ilerleyişini engellemeye çalışıyor.
Yani terörist guruplar kuzeye doğru çekilerken TSK, birliklerini güneye doğru sevk ederek, Suriye ordusunun denetimindeki bölgelerdeki kontrol alanlarını genişletmeye yönelmiş bulunmaktadır.
TÜRKİYE, SURİYE VE RUSYA İLE ASKERİ OLARAK DA KARŞI KARŞIYA
Ancak ortaya çıkan sorunları çözme iddiasıyla atılan bu adımlar, sorunu sadece siyasi ve diplomatik alanda değil, askeri olarak da büyütmektedir.
Çünkü Türkiye bu girişimiyle, İran ve Rusya desteğindeki Suriye ordusuyla karşı karşıya geleceği bir mevziye girmiş olmaktadır.
Oysa bugüne kadar Erdoğan yönetimi; “gözlem noktaları”nı, Suriye’nin dört bir yanında yenilgiye uğrayan terörist gurupların İdlib’de toplanması sonrasında, Astana ve Soçi’de varılan mutabakatlar çerçevesinde terörist gruplarla “demokratik muhalefetin ayrıştırılması” ve “terörist olarak belirlenmiş olan örgütlerin silahsızlandırılıp tasfiyesi”yle yükümlenmişti! Bugün ise Erdoğan yönetimi, İdlib’deki bütün grupları, kendi topraklarını savunan “kahraman mücahitler” olarak görmektedir.
Nitekim, önceki gün AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen Yeni Üye Çalışmaları Ödül Töreni”nde, İdlib’deki bu yeni gelişmelerle ilgili olarak Erdoğan şunları söyledi: "Bu insanlar bizim hem tarihi hem coğrafi hem de dini olarak kardeşimizdir. Kardeşlerimizi zalimin zulmüne terk etmeyeceğiz. Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakarlığı göze alan hodri meydan diyoruz. İdlib’deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara çekilmesidir. Aksi takdirde şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız!”
TERÖRİST ÖRGÜTLERİN YAPAMADIĞI TSK İLE YAPILMAK İSTENİYOR
Bu açıklamasıyla Erdoğan ve hükümeti;
- İdlib’deki El Kaideci HTŞ dahil Esad rejimine karşı savaşan herkesi “mazlum din kardeşimiz” olarak ilan edip mezhepçi, İhvancı bir çizgideki tutumunu açıkça ilan ederken aynı zamanda radikalleştirmektedir de!
- “Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakarlığı göze alan hodri meydan diyoruz!” diyerek Erdoğan, Rusya, İran ve Suriye rejimine karşı açıkça bir “ölüm kalım savaşına” girileceğini ilan etmiş, Suriye politikasının kendisini “ölüm kalım” noktasına getirdiğini de kabul etmiş olmaktadır.
- Erdoğan böylece; Suriye iç savaşının ilk günlerinde, "Sabah namazını Kilis’te kılıp öğle namazını Şam’da Emevi Camii’nde kılarız” biçimindeki Suriye rejimini yıkma amacını yenilemiş, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının asıl amacının Esad rejimini yıkmak ve yerine Türkiye’nin himayesinde mezhepçi, ihvancı bir rejim kurmak olduğunu açıkça ilan etmiştir. Geçmişte bunu terörist cihadist örgütlere yardım ederek yapmayı amaçlayan Erdoğan yönetimi şimdi bunu doğrudan TSK ile yapacağını ilan etmiş bulunmaktadır.
- Suriye ordusunun artık geri dönmesi mümkün olmayan "Gözlem noktalarının gerisine çekilmesi”ne zorlaması çerçevesinde “ölümüne hodri meydan” önemli ölçüde iç kamuoyuna yönelik olsa da, bir yanıyla da Suriye’de ya da Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Ege’de ya da Libya’da yeni maceracı hamleler yapmanın da işaret olarak görülmelidir.
Örneğin Kıbrıs’ta 46 yıldır “kapalı bölge” olarak korunan Maraş’ın yeniden iskana açılması için yapılan girişimler, Kıbrıs konusunun yeniden öne çıkarılacağının işaretidir. Üstelik de Doğu Akdeniz’deki iyice birbirinin içine geçen çelişkilerin keskinleştiği bir ortamda!
Tabii burada Türkiye’nin Suriye’deki son girişimlerinin tek destekçisinin ABD (ve elbette İsrail) olduğu ve onların amacının da Türkiye’yi Rusya ile askeri olarak karşı karşıya getirmek olduğu dikkate alındığında Suriye’de sürecin birkaç hafta öncesine göre bile çok tehlikeli bir evreye girdiğini söylemek yanlış olmaz.
AKP’de ‘Ölen ölür kalan sağlar bizimdir’ dönemi!
Meğerse önceki gün bu köşede "AKP’den son 50 günde 15 bin 600 kişi istifa etmiş” diye yazarken yanlış yazmışız.
Önceki gün AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen “Yeni Üye Çalışmaları Ödül Töreni”nde konuşurken Erdoğan, AKP’ye son bir ay içinde 45 bin kişinin üye olduğunu söyledi.
Yargıtay Başsavcılığı da, son 50 günde AKP’nin üye sayısının 15 bin 600 azaldığını açıkladığına göre, demek ki son 50 günde AKP’den istifa edenlerin sayısı, 15.600 değil, 15.600+45.000, yani 60 binden fazlaymış!
16 Aralık 2019 tarihinin ardından geçen 50 günde 10 milyon 211 bin 596 üyesi bulunan AKP’nin üye sayısı 4 Şubat'ta kayıtlara 10 milyon 195 bin 904 olarak geçti.
İstifalar ya da yeni katılımlar AKP’yi ilgilendirir ama Erdoğan bu konuşmasında, istifalarla ilgili; “Şimdi, efendim bazıları istifa ediyor diyorlar. Edebilir. Bizim için bu noktada söylenmez ama mecburen söyleyeceğim. Ölenler öldü kalan sağlar bizimdir. Olay bu! Gitmişler hayrolmuş...” derken önemli iki noktaya değindi.
AKP gibi iktidardaki partide, “tek adam”ın;
Partiden istifaları hainlik vb. değil de gitmeleri iyi olmuş”a getirdiğine göre, istifaların önlenemez hale geldiğini kabul etmesi, AKP’nin üye olup olmamayı mecazi olarak bile olsa ölen ölür kalan sağlar bizimdir”e kadar götürmesi bakımından önemlidir.
Meclis grubunda diğer partilerden istifa eden belediye başkanlarına rozet takma törenleri yapıldığı ve AKP’ye üye yapma kampanyası başlatıldığı dikkate alındığında AKP’den istifaların bir kopuşa doğru gittiğini göstermektedir.
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58