20 Şubat 2020 00:30

Gezi’ye beraat kararı ‘hukuk skandalı’yla püskürtülmek isteniyor

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Gezi davası beraatle sonuçlandı. Ama beraat kararının hemen arkasından savcılık Kavala’nın gözaltına alınması girişimiyle yeni bir “hukuk skandalı”na imza attı.

840 gündür tutuklu olan ve önceki gün İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, “Gezi davası” diye anılan davada, tüm sanıklar hakkında verilen beraat kararı ile tahliye edilen Osman Kavala için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yeniden gözaltı kararı verdi.

Başsavcılık kararın gerekçesini, “Yargılama sonucunda tahliyesine karar verilen sanık Kavala hakkında, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Başsavcılığımızca yürütülen bir başka soruşturma kapsamında, TCK’nın 309. maddesi uyarınca Anayasal Düzeni Bozmaya Teşebbüs suçundan ayrıca gözaltı kararı verilmiştir” şeklinde açıkladı.

CUMHURBAŞKANI BERAAT İÇİN ‘MANEVRA’ DEDİ, YENİ HEDEFLER GÖSTERDİ

Başsavcılığın skandal tutumu, dün partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da adı verilmeden desteklendi. 30. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı için “manevra” diyen Erdoğan, mahkemenin beraat kararını umursamayarak, Gezi direnişini, “terör saldırıları” ve “darbe” ile aynı nitelikte bir girişim olarak gösterdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, Kavala’yı “15 Temmuz’la ilgili sürdürülen bir başka soruşturmanın kapsamında gözaltına alması” Kavala’nın şahsına yönelik olmaktan öte, Gezi eylemleri ile 15 Temmuz arasında bağ kurmak istenmesinin, Gezi direnişini mahkum ettirme girişimlerinin devamı olarak görünmektedir.

Nitekim iktidar mahkemenin beraat kararından hiç hoşnut olmamıştır. İktidar Gezi davasının beraatle sonuçlanmasından sadece hoşnutsuz da değil, “Gezi’yi karalama ve yargı kararıyla da mahkum ettirmek” için saldırılarını sürdürme kararındadır.

Önceki gün Meclisteki tartışmalarda AKP’li vekiller, beraat kararına ilişkin, “Beraat ettirilmiş olmaları suçsuz oldukları için değil yeterli delil bulunamadığı içindir” diyerek en temel hukuk normlarını bir kez daha yok saymışlardır.

Ancak Cumhurbaşkanı dün partisinin grubunda yaptığı konuşmada milletvekillerine bile rahmet okutmuştur.

Bu toplantıda Cumhurbaşkanı, 30. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını eleştirirken, Gezi’yi, “Terör eylemleri, FETÖ gibi devleti ve milleti hedef alan alçak bir saldırı” olarak nitelemiştir. Enflasyonun, faizin, işsizliğin artmaya başlamasını Gezi eylemlerine bağlayan Erdoğan, suçlamalarıyla Soros ve dış finans çevreleriyle de bağ kurarak, Kavala’nın şahsında Gezi’yi suçlamaya devam etti.

“Malum ayağı (Bu ayak Kavala oluyor) içerideydi. Onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar. Son nefesimize kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz” diyerek Erdoğan, Savcılığın Kavala’yı gözaltına alma hamlesine (Dolayısıyla tutukluluğun devam etmesine) destek vererek siyasileşmiş yargı mensuplarına yeni hedefler de göstermiştir.

Kavala’nın gözaltına alınmasının gerekçesinin 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir soruşturmayla bağlantılı olması, Gezi davasının bu sefer de 15 Temmuz darbe girişimiyle bağlantılı olarak yineleneceği anlamına gelmektedir.

SİYASİLEŞMİŞ MAHKEMELER BİLE GEZİYİ MAHKUM EDEMEYECEKTİR

Başsavcılığın Kavala için aldığı 24 saatlik gözaltı kararı ile Kavala’nın yeniden tutuklanarak cezaevine konmak istendiğini belirten avukatlar, savcılığın bu girişimini, “art niyetli ve tamamen hukuk dışı, hukuk skandalı” bir girişim olarak suçluyorlar.

2013 yılında, ülkenin 81 ilinin 79’unda, emniyet kayıtlarına göre bile, dört buçuk milyon kişinin sokağa çıktığı ve bir ay boyunca, çevre sorunundan özgürlüklerin ayaklar altına alınmasına, iktidarın halkın yaşama tarzına müdahalesine... giderek artan baskılara tepki olarak ortaya çıkıp yayılan Gezi direnişi, Türkiye tarihinin en kitlesel, en haklı taleplere dayanarak gelişmiş, bir halk eylemidir.

Eylemin görkemi ve yığınsallığı karşısında, “En büyük benim”, “Benim sözümün üstüne söz söylenmez” kibrine kapılmış AKP iktidarı, kendisine ağır bir tokat olan bu hareketi bir türlü hazmedemedi. “Camide bira içtiler”, “Başörtülü hanım kardeşimize saldırdılar” gibi, siyasi literatüre “Kabataş yalanları” olarak geçen kara propaganda sonuç vermeyince, savcıları devreye sokarak, Gezi’yi partizanlaştırılmış yargıyla, mahkum ettirmeye yöneldiler. Ancak 30. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla bu siyasi iktidarın çeşitli yöntemlerle baskı altına aldığı siyasileştirilmiş mahkemelerde bile Gezi’yi cezalandırmayı başaramamışlardır.

Kavala’nın beraatinin hemen arkasından yeniden gözaltına alınması ve tutuklanması için harekete geçilmiş olması göstermektedir ki, iktidarın “Gezi takıntısı” bitmemiştir. Bitecek gibi de görünmemektedir.

Bu yüzden de bugüne kadar iktidarın bütün baskılarına ve hakkında yürütülen kara propagandaya karşın, “Vandallık”, “anarşizm”... gibi bir şiddet eylemi, içeride ve dışarıda bir takım odakların tertipleri sonucu ortaya çıktığına dair suçlamalarla açılan ve aşırı siyasileşmiş mahkemelerde bile mahkum edilemeyen “Gezi direnişi”, ‘FETÖ’cü darbeyle bağlantı kurularak da mahkum edilemeyecektir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa